Başbakan Ahmet Davutoğlu CNN İnternational’da Cristian Amanpour’un konuğu oldu. Davutoğlu’nun programda Suriye ve Kürtler üzerine söyledikleri, bir uluslararası ilişkiler profesörü için “hazin” anlar olarak kayda geçecek niteliktedir.

Bunları siyasetçi kimliği ile söylendiğini kabul edersen durumunu bir nebze tolore edebiliriz.

Ama şu bir gerçek ki, siyasetçi olarak da bu söylemlerin, ne bölge ne de dünya gerçekleri ile hiç bir bağı yok.

“ABD BÖLGE GERÇEKLİĞİNDE YAŞAMIYOR”

Bunu söyleyen Başbakan Davutoğlu. Programda, Suriye krizinin çözümü için umut beslenen görüşme masasına olacaklar ve Suriye’nin Kuzeyi’nde büyük bir bölümü kontrol eden PYD’nin masada yer almasına Türkiye’nin nasıl yaklaşacağının sorulması üzerine Davutoğlu, “Biz Suriyeli Kürtleri masada istiyoruz. Kürtler olmadan masa tamamlanamaz. Biz terör örgütü olan PYD’nin masaya oturmasına karşıyız. PYD, sadece Türkiye’nin değil AB ve ABD’nin de terör örgütü kabul ettiği PKK’nın uzantısı” dedi.

Programı sunan Amanpour’un, “Siz ve AB terör örgütü olarak kabul ediyor olabilir fakat ABD sahada onlarla hareket ediyor. Gerçeği kabul etme zamanı gelmedi mi?” sorusuna ise Davutoğlu, “Onları meşru ortak olarak görenler, bölgenin gerçekliğinde yaşamıyorlar. Hiç kimse bizi, bu insanların barış istediğine ikna edemez” diye konuştu.

Davutoğlu, ABD’nin bölge geçekliğinde yaşamadığını iddia ederek, kendilerinin bölge gerçeğinde yaşadığını söylemiş oluyor.

PYD’ye yaklaşım açık ki Türkiye ve ABD arasında derin görüş ayrılığı olarak duruyor. Nitekim, geçen hafta Türkiye’ye gelen, Başbakan Davutoğlu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşen ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, PYD’ye olan yaklaşımı nedeniyle iktidar medyası tarafından eleştirilmiştir.

TÜRKİYE’YE MASADA DÜŞEN ROL VAR MI?

Davutoğlu ve Erdoğan’ın bu durum karşısında ne yapacaklarını göreceğiz.

Ancak, şu bir gerçek ki, Davutoğlu ve Erdoğan’ın Suriye görüşmelerinde kimlerin masada olup olmayacağı konusunda etkisi neredeyse yok. Kendisine masada yer bulacak ama etkili olamayacak. Masada etkili olma şansını çoktan kaçırdı.

Hatta bugün, sadece Rusya ve İran için değil Batı için de  Suriye’de gelinen noktada; buradaki radikal İslamcı unsurlara maddi ve manevi her türlü desteği veren ülkeler sorumlu görülüyor. Bu sorumluluk, görüşmelerde şimdilik diplomatik dille ifade ediliyor. Ama şimdilik.

PYD, PKK’nın uzantısı olsa da, olmasa da Suriye’nin bir gerçeği ve ömürleri Esat’dan daha uzun olacağı da garanti.

Bu aşamada Türkiye, sınırı dışında Suriye’de olacakları etkileme imkanını kaybedeli çok oldu.

Erdoğan/AKP iktidar blokunun Arap Baharı’ndan sonra savruldukları mezhepçi siyaset Suriye’de çöktü. Suriye’de çöken mezhepçi siyaset Erdoğan/AKP iktidar blokunun bilinç altında ötekileştirdiği iki kimliğin açığa çıkmasına yol açtı.

SURİYE’NİN BİZE TUTTUĞU AYNA

Bu anlamda Suriye’deki çöküş, AKP iktidarına bir ayna tutmuştur.

Bu aynada görülen iki kimlikten ilki, Esat’ın Nusayri kimliği üzerinden Aleviler; ikincisi, PYD’nin Kürt kimliği üzerinden de Kürtlere bakıştır. Erdoğan/AKP iktidar blokunun bu kimlikleri kamusal alanda eşit vatandaşlığın parçası, zenginlik olarak değil, özel alanda kalması gereken farklılıklar olarak gördüğünü anladık. Bu blok için üst kimlik, Sünni/Türk vatandaşlardır.

Bunun için başından beri; Suriye’de barışı, halkın kendini yönetmesini değil Esat gitsin bizimkiler gelsin pozisyonundalar.

Bu yüzden Haziran 2012’de PYD’nin üç kantonda ilan edilen özerklikten sonra “Suriye’de oldu bittiye izin vermeyiz” pozisyonundalar.

Bunun için Ortadoğu’da oyun kuruculuk iddiasından düştüler.

Esat ve PYD karşıtlığı iç siyasette AKP’nin kendi tabanının konsolide etmesinde işlevsel oluyor olabilir. Ama uluslararası ilişkiler bağlamında bir karşılığı yok.

Başbakan Suriye’de barış için kurulacak müzakere masasında “PYD olmasın ama Kürtler olsun” diyor. Belli ki başbakan masaya PYD’yi değil AKP’li Kürtleri oturtmak istiyor.

29 Ocak’ta başlaması gereken müzakereler Türkiye’nin bu tutumu nedeniyle ertelendi. Bu ertelemenin, Rusya ve İran’dan sonra Batı’nın da desteğini alan Esat ve PYD’yi güçlendirdiği gerçeğini unutmayalım.