Ahmet Altan’ın yazısı olmasa Yıldıray Oğur’un yazısından haberim olmayacaktı. Zira Oğur’u okumanın vakit kaybı olduğunu düşünürüm. Oğuru’un kendince satır aralarına gizlediği MİT emirlerini diğer havuz yazarları açıktan yazıyor. MİT’in ne yapmak istediğini anlamak için Havuz manşetlerine bakar gerisini okumam. MİT’in –çoğunlukla saçma ve tutarsız- bilgi notlarını okumak isteseydim eski mesleğime devam ederdim. Hemen her gün bu tür bilgi notları elimize gelirdi. Çoğunlukla saçma bulduğumuz için “66 dosyasına” atardık.

Bu yüzden Havuz medyasında çıkan “haber” ve “yorumları” okuyunca o bilgi notlarını görüyorum. Yıldıray Oğur’un MİT ile ilgili bağlantısına dair kuşkus Taraf’tan çalınan bir belgeyel bşalamıştı. Gazetede iki kişiden kuşkulanılıyordu. İkisi de Havuz’a geçti ikisi de operasyonlarına devam ediyor. O belgeyi hagisinin çaldığının anlamı yok artık.

Yine AFP muhabiri olarak KCK’ya sızmış bir MİT’çi muhabir yakalanınca bir başka Taraf MİT’çiye “hayır o MİT’çi olamaz” diye kefil olan yazılar yazmıştı. O da havuza geçti şimdi Sümeyye Suikasti haberlerinin altına imza atıyor. O haberlerin nerede düzülüp nasıl uydurulduğunu hepimiz biliyoruz artık…

Altan Yıldıray Oğur’a istihbaratın köpeği olmayın. İstihbaratçılık yapacaksanız gidin istihbaratta çalışın demiş. Belli ki Altan istihbaratta çalışmayı bir ofiste çalışmak sanıyor. Türkiye’de istihbaratçıların en yoğun çalışma ofisleri gazete ofisleridir.

Taraf’a yapılan o istihbarat operasyonundan sonra da Taraf’ta tuhaf şeyeler olmaya başlamıştı. Gazeteye çok uğramadığım için kimin çalıştığını da bilmiyordum. Birgün bir kaynağım ‘gazetedeki şu adam MİT’e bilgi taşıyor’ demişti. Gazete’ye gelip yöneticiye “falanca isimde biri burda çalışıyor mu?” diye sorunca o da şaşırdı. ‘Sen nerden biliyorsun’ diye sordu. ‘MİT’e bilgi taşıyormuş bir kaynağım söyledi’ dedim. Bunun üzerine o yönetici daha da şaşırdı. O arkadaşı kim tavsiye etti dedim Havuz medyasında, çalışan, istihbarat dünyasında adı MİT’çi olarak bilinen, kendisine ait bir internet sitesi de olan eski solcu bir yazarın adını söyledi. Kaynağımın doğru söylediğini anladım.

Zaten ben bu haberi yöneticile paylaştıktan sonra Yıldıray Oğur ve diğer gazetecinin ayrılmasından sonra Taraf’a sızdırılan o gazeteci tuhaf bir şekilde gazeteden ayrıldı. Belli ki MİT sadece işeriye adam sızdırmakla yetinmiyor aynı zamanda gazetenin ofislerini de diniliyordu. Elemanlarının deşifre olduğunu öğrenince hızlıca ayırdılar gazeteden..

Peki MİT gazete ofislerini dinlediği halde neden bir de içeriye, mümkünse haber müdür olarak, eleman sızdırmak ister?

Nedeni basit manşetleri belirlemek için. Buna Çözüm Süreci’ni başlatmak için Yıldıray Oğur’un hayatımıza sunduğu MİT’çi “Balıkçı” en güzel örnektir.

O günlerde bu Çözüm sürecinin bir oyun olduğunu, AKP ve PKK’nın çözüm istemediğini isanların son umudu olan “barış” ve “çözüm” kavramalarını bu oyuna kurban vermemek gerektiğini uzun uzun yazmıştım. Ama Altan ve diğer solcular, bu istihbarat oyununda kullanılan aktörlerin amaçlarına bakmadan “büyük barış umudunu canlı tutmak adına” Yıldıray Oğur’un MİT kaynaklı manşetelerine büyük yer açmışlardı.

Bunca kan dökülürken birinin çözüm diye ortaya çıkması elbette hemen her insanı heyecanlandırır. Belli ki Ahmet Altan Yıldıray Oğur’un MİT’çi Balıkçı’dan aldıkları manşetlerle o umudun altyapısını yaptığını düşünüyordu. Oysa ne Yıldıray Oğur ne de Balıkçı İlhami’nin çözüm diye bir büyük düşüncesi olamazdı. İstihbarat literatüründe kullanılan gazetecinin görev tanımı bellidir. Yıldıray o tanımın dışına çıkamaz.

Onun görev tanımı, MİT’in operasyonlarının zemini oluşturmaktır. Çözüm sürecinde o zemini oluşturmak için Taraf’ı kullandı. Solcuların naïf umudunu harcayıp yine bir operasyonla Havuz medyasına geçti. Arkasından Mehmet Baransu ve Tuncay Opçin’i tuttuklatmak için yazılar yazıp zemini hazırladı. Yazdığı yazılar Baransu’yu tutuklatmaya yetmeyince gidip Savcı’ya ifade verdi. Baransu’nun tutuklanmasının en büyük sorumlusu Yıldıray Oğur’dur.

Bugünlerde son dönemin yükselen sitesi, muhaliflerin toplandığı bir mekan haline gelen Haberdar’ın sahibi Said Sefa’yı hedef göstermiş. Önce Cumhurbaşkanı’nın avukatı Said Sefa’nın tutuklanması için dilekçe verdi. Sonra medyada hedef gösterildi.

En son Yıldıray Oğur devreye girdiğine göre Said Sefa’nın tutuklanma zamanı yaklaştı sanıyorum…

Herkes Cem Küçük’ü işaret ediyor ama tutuklama operasyonlarının en ince ayar yazılarını Yıldıray Oğur yazıyor. “Tutuklamaya gerek yok” notunu düşerekten…

Erdoğan adına medya operasyonlarını yapan Cumhurbaşkanı’nın en yakın danışmanı ile Hakan Fidan’ın sağ kolunun Oğur’un yakın arkadaşı olması tesadüftür elbette. İlgiyle izleyin, Yıldıray Oğur yazdı yakında Said Sefa’yı tutuklayacaklar. Senaryosu Yıldıray Oğur’un kaleminden sunulan bu filmi Mehmet Baransu tutuklanmadan önce de izlemiştik…

Emre Uslu