Yer Antalya. G-20 Zirvesi’nde Cumhurbaşkanı Erdoğan, AB Konseyi Başkanı Donald Tusk ve AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ile kapalı toplantıda.
Suriye’li mültecilere ve onlar üzerinden ‘para, para, para’ ekseninde geçen konuşmanın bir bölümü şöyle:
Juncker: Schengen dağılırsa Türkiye AB’ye vize muafiyetinden faydalanamaz. 5 Ekim Anlaşması’na uyulmazsa başka çözümler aramak zorunda kalırız. İlerleme raporunu Türkiye’deki seçimlerin sonrasına ertelediğimizi hatırlatırım. Bu yüzden eleştirildik.
Erdoğan: Erteleme AKP’nin seçimleri kazanmasına yardım etmedi. Zaten o rapor da bir hakaretti. Bu raporu kim hazırladı? Nasıl böyle şeyler yazarsınız? Bu gerçek Türkiye değil, gerçeği öğrenmek için bana hiç gelmediniz.
Juncker: Siz istediniz diye raporu erteledik. Avrupa’yla uzlaşmak istediğinizi sanmıştım, şimdi kendimi kandırılmış hissediyorum.
Ülkenin ‘tarafsız’ cumhurbaşkanı, İlerleme Raporu’nun yayınını AB teamüllerini ayaklar altına alarak erteleyip bunu bir de pervasızca kendisine anlatanlara cevaben, ertelemenin dahi “AKP’nin işine yaramadığını” söylüyor.
Kendisini nesne kılan bir gözlem raporuna müdahil edilmediği, içeriğini ‘parlatma’ imkanı verilmediği için basıyor fırçayı.
***
Bir nevi ‘icraat karnesi’ olan rapor için ‘hakaret’ diyor Cumhurbaşkanı. Eleştiri eşittir hakaret.
Bu kemik tavır artık ülkemizin en dikkat çeken ihracat ürünleri arasında.
Slogan attığı için Ekvador’da Türk korumalar tarafından pataklanan kadın hareketi temsilcisi, eski milletvekili Cecilia Jaramillo, bu ‘ürün’ünyan etkilerini bianet’e şöyle değerlendiriyor:
“Dehşet verici bir müdahaleydi. Ekvador kolluk kuvvetlerinin bu olayı engellememesi de ciddi bir mesele. Erdoğan’ın orada en az 70 koruması bulunuyordu. Diğer Türk korumalar da olay yerindeki muhabirlerin çekim yapmasını engellemeye çalışıyordu. Bu müdahalenin Türk korumalar tarafından yapılacağını asla ve asla tahmin edemezdik. Ayrıca anayasamıza göre Ekvadorluların protesto ve direniş hakkı var, bu nedenle de ülkemiz ve halkımızın çıkarlarını korumamız gerektiğinde bu hakkımızı kullanıyoruz.”
Ekvador’da iş tutmuş ‘AKP muhipleri’nin orada da ‘hakaret’ davası açacağını öğrenmiş olan kadıncağız şaşkınlık içindeydi:
“Bunun hukuki bir karşılığı yok, çünkü yasalarımız bizim protesto hakkımızı koruyor.”
‘Muz Cumhuriyeti’ kategorisinde aşağılanıp durmuş bir Ekvador sivil haklar savunucusunun bu sözlerini, sokaklarda her ağzını açtığındasille tokat gaz fişek karga tulumba muamele gören ‘Yeni Türkiye’nin talihsiz insanları herhalde içleri acıyarak, imrenerek, utanarak dinliyordur.
***
Cesaret bulup ‘van minüt!’ diyen herkes hakaret çemberinde.
“Konuşmayın lan” markasının ihracatında da sınır yok.
Ama bu ‘durum’un sürdürülebilir bir tarafı da yok.
AKP’li Ertuğrul Yalçınbayır dün sitemle tasvir etmiş:
“Tayyip Bey’in istediği yapılmadığı zaman fevkalede kızan, kendi kararlarına karşı çıkanları ihanet ve hainlikle suçlayan yaklaşımı var.”
Dünya öfke liginde ‘Hiddetistan’ olarak tartışmasız bir numarayız. Ama, bu ‘azarlıyoruz, dövüyoruz o halde varız!’ hali devam etmeyecek.
AKP içinde de bu yüzden çatlak yürüyor. Partinin ağır toplarından Hüseyin Çelik ne diyordu?
“Büyüklerimiz ‘müsademe-i efkârdan barika-i hakikat doğar’ demişlerdir. Yani fikirlerin çatışmasından gerçek denen şimşek doğar. Allah insanları farklı farklı yaratmıştır.
Yaradılışın özü çeşitlilik ve çoğulluktur.”
Yaradılışın özü çeşitlilik ve çoğulluktur.”
“Saltanat ortak ve aykırı görüş kabul etmez.”
“İstişare her türlü peşin kabulden arınmış bir tartışmayı ve fikir alışverişini gerektirir. Yani miş gibi yapmak istişare olmaz.”
“Özgüven patlaması ve güç zehirlenmesi, sitem eden, kırgın olan veya zarar vermemek adına kenarda duran herkese ‘sanki kunduramdan bir çivi düşmüş’ muamelesi yaparsa gün gelir yalın ayak kalmak mukadder olur.”
Haber Kaynağı: YAVUZ BAYDAR / ÖZGÜR DÜŞÜNCE





