Uzunca bir düşüncenin ardından şuna karar verdim. Yandaş yazarların aldıkları paralar analarının ak sütü gibi helal. Çünkü, Türkiye’de en zor gazeteciliği onlar yapıyor.

Bir cemaat gazetecisi bana “Cemaat AKP ile kavgaya tutuştu da oh çektim. Kendimizi o kadar tutuyorduk ki yaptığımız gazetecilikten başka her şeye benziyordu. Şimdi özgürce yazıyor özgürce eleştiriyorum” mealinde bir şey söylemişti…

İşte bunun için zor yandaş olmak. İçinde azıcık insanlık kırıntısı kalmış bir insanın hem gazeteci olup hem de yandaş olması o kadar zor ki, bir yandan gerçekleri görecek, öbür yandan o gerçeklerin üstünü örtmek için kalemini kullanacaksın. İşte bu noktada yandaş olmak demek, o kalemi bir bıçak gibi kullanıp her satırda vicdanını bıçaklamak demek…

Diyelim vicdanını öldürdün. Diyelim insanlıktan da istifa ettin -ki çoğu yandaş yazarlar her ikisini birden yapmış görünüyor- Yandaş olmak yine zor.

Düşün ki her gün Erdoğan için yazmak zorundasın. Adam ne derse desin, ne kadar saçma sapan konuşursa konuşsun, senin işin o saçmalıklardan anlamlı bir sonuç çıkarmak.

Örneğin Hüseyin Gülerce’siniz diyelim. Erdoğan’ın Taksim’e Cami yapacağız çıkışı yaptı. Siz de tüm okurlarınız da tüm dünya da biliyor ki Erdoğan geriyor, gerilim siyaseti yapıyor. Ama siz çıkıp özgürce ‘Erdoğan gerilim siyasetinden medet umuyor’ yazamadığınız için halka başka bir hikaye uydurmak zorundasınız. Eliniz mahkum basbayağı bir yerinizden uydurup sıkacaksınız yani. İşte yandaş olmak bunun için zor.

“Batılı devletler yeni Gazi planı yapıyor, Erdoğan cami çıkışıyla bu plana karşı dik durmaya çalışıyor” diye bir şey uydursanız yer mi? Sizce yemez ama Hüseyin Gülerce sıkmış bir şeyler. Hatırlayın yandaşlığı terci ederken insanlıktan istifa etmiş, vicdanınızı öldürmüştünüz. İşte tam bu noktada tüm akıl melekelerini de yakmanız gerekiyor. Erdoğan’ın cami çıkışını muhtemel Gezi direnişini önlemek için yaptığını yazarak balataları da yakmanız gerekiyor. İşte yandaşlık bunun için zor…

Diyelim insanlıktan istifa ettiniz, vicdanınızı öldürdünüz, akıl balatalarını da yaktınız, tamamen kabak lastik, boş vites gidiyorsunuz. Bu da yetmiyor. Hemen her gün erken kalkan Saray’a dönüp yalakalanmaya başlıyor. Yandaş olarak siz diğerlerinden daha fazla yalakalık yapmak, bunu sürekli yapmak, çitayı sürekli yükseltmek, bu konuda olimpiyat şampiyonasına hazırlanır gibi gün aşırı pratik yapmak zorundasınız.

Yiğit Bulut ile yarışacaksın, yetmedi, Hakan Albayrak’ı geçeceksin, Nuh Albayrak’ı sollayıp, ROK’u geride bıraktıktan sonra Savcı Sayan’a yetişmeye çalışacaksın. O da yetmedi daha önünde sana üç tur bindirmiş Şems Ethem var, adam aşkını ilan etmiş, onu da geçmen gerekiyor. O da yetmedi, önünde yalakalık tanrısı Mehmet Barlas ve familyası duruyor, ona yaklaşmaya çalışacaksın…

Tamam bütün bunları göze aldın, sen bir maraton koşucususun, öndekiler kaç tur önde olursa olsun zaman içinde onları geçmek için azmetmişsin, her gün yeni kavramlarla saray duvarlarını yalıyorsun, yalaya yalaya aşacaksın bariyerleri buna da kararlısın ama bu yarışta yalnız değilsin.

Hergün yarışa yeni birileri dahil oluyor. Herkes meşrebine göre yalakalık yapıyor. Kimi Erdoğan’ı Müslüman dünyasının lideri ilan ediyor, kimi Halife-i Rui zemin, kimi Allah’ın tüm sıfatlarını üstünde toplamış bir lider, kimi de Avrupa lider sıkıntısı çektiği için Erdoğan’ı klonlayıp Avrupa’ya lider yapıyor…

Ve sen şimdi kulvarda öne geçmek için koşturan yandaş olarak sadece Erdoğan’a değil şimdi klonlarına da yalakalık yapmak zorundasın. İşte bunun için kolay değil yandaş olmak…

Durun daha bitmedi. Erdoğan dün ak dediğine bugün gözünü kıpmadan kara diyebilen kıvraklıkta bir lider. Dün İsrail’e “One Münute” derken senin görevin bunun ne kadar akıllı bir çıkış olduğunu yazmak, bugün İsrail ile anlaşırken senin görevin yine bunun ne kadar akıllı bir strateji olduğunu yazmak.

O “Öcalan ile görüşen şerefsizdir” deyince sen “şerefizdiiiiiiiiiir” diyeceksin, O’nun Öcalan’la görüştüğü ortaya çıkınca bir domuz gibi tüm mıçkını yiyeceksin. İşte yandaş olmak bunun için zor…

Bununla da bitmiyor yandaş olmanın zorluğu. Yeri gelince Sümeyye’ye suikast yaptıracak,yeri gelince Kabataş’ta başörtülü kadının üstüne işetecek, yeri gelince düne kadar methiyeler düzdüğün hocanı hatta babanı bile satacaksın. İşte bunun için zor yandaş olmak…

Biliyorum yandaş olmanın ne kadar zor olduğunu siz okumaktan bile yoruldunuz ama yandaş olmanın zorluğu bu  kadar la da sınırlı değil. Bir yandaş olarak Gay ve Transexüel yürüyüşüne karşı çıkacak, İslami olmadığını anlatacak, ama bir Transexüel olan Bülent Ersoy ile Saray’da aynı masada iftar açma şerefine nail olduğunuz için gurur duyacaksınız…

Ve yandaş olmanın en zor kısmı, her şeye rağmen, bütün bunları yaptıktan sonra, sizden bir Barlas olamayacağı için ebedi korku içinde yaşayacaksınız. Ya devir değişirse…

İşte bu nedenle yandaş olmak da zor…

Emre Uslu

 

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...