Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şener Aktürk, Türkiye ve Rusya arasında yaşanan gerginliği ve gelişmeleri değerlendirdi.
Rusya üzerine yaptığı çalışmalarıyla uluslararası alanda saygın bir yer edinen Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şener Aktürk, Türkiye ve Rusya için “Zayıfken dostlar, güçlüyken düşmanlar” teorisini öne sürüyor. Türkiye’nin Rus uçağını düşürmesini, Rus siyaset yapıcılar ile Rus elitlerinin yorumlayacağını belirten Aktürk, “Türkiye ve NATO ile savaşı göze almaları bence mümkün değil. İntihar gibi bir şey! Şu anda Rusya kaynakları açısından ayağını yorganın en uç noktasına kadar uzatmış durumda. Türkiye de öyle. Bu nedenle dış politikada daha realist bir noktaya gelmek için çaba veriyorlar” diyor.
Chicago Üniversitesi’nde lisans ve yüksek lisans eğitimini tamamlayan Şener Aktürk, Kaliforniya Üniversitesi’nde doktorasını tamamladıktan sonra Harvard Üniversitesi’nde doktora sonrası araştırmacı ve ziyaretçi öğretim görevlisi olarak yer aldı. “Almanya, Rusya ve Türkiye’de Etnisite Rejimleri ve Milliyet” isimli çalışmasıyla 2013 yılında Joseph Rothschild ödülünü kazandı. Şener Aktürk, halen Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde ders vermeye devam ediyor.
Türkiye, 24 Kasım’da Türk hava sahası sınırlarını ihlal ettiği için angajman kuralları gereği Rus uçağını vurdu. Ancak biliyoruz ki 3, 5,6, 7 ve 15 Ekim’de Rusya Ankara Büyükelçisi ve Rusya Savunma Ateşesi, hava sahasının defalarca ihlali nedeniyle uyarıldı ve ihlaller devam ederse angajman kurallarının uygulanacağı vurgulandı. Bütün bu uyarılara rağmen Türkiye’nin bir Rus uçağını düşürmesi sürpriz sayılabilir mi?
Türkiye’nin uçağı vurma hakkı elbette ki var ve bu hakkını kullandı. Uyarılar, bahsettiğiniz gibi defalarca yapılmış. Sadece bu spesifik olayda bile on defa uyarılmasından ayrı olarak, aylar boyunca uyarılar yapılmış. Fakat dünya kamuoyu için sürpriz oldu mu? Tabii ki oldu. Ancak Rus Hava Kuvvetleri’nin, sadece Türkiye’nin değil, birçok ülkenin de hava sahasını ihlal ettiğiyle ilgili raporlar var.
RUSYA, KUZEY KUTUP VE İSKANDİNAV BÖLGESİNDE PEK ÇOK İHLAL YAPIYOR
Hangi ülkeler bunlar?
Bununla ilgili dün bir haritayı inceliyordum. Mesela Rus uçakları İskandinavya ve Baltık bölgesinde pek çok ihlal yapıyorlar. Ama bu bölgelerin içinde Suriye gibi iç savaş yaşayan bölge yok. Bu açıdan özel bir durum… Türkiye’nin bu davranışla, Rusya’nın başka ihlallerini durduracağını düşünüyorum.
2012’de Suriye’nin Türk uçağını düşürmesinin ardından, Türkiye’nin hava sahası ihlallerine yönelik tavrının çok daha sertleştiğini gördük. Bir Suriye uçağı ve helikopteri angajman kuralları gereği düşürüldü. İlginç noktalardan birisi de 2012’de düşürülen Türk uçağının Rusya tarafından vurulmuş olabileceği iddiasıydı…
Aynen… 2012’deki olay göz önünde bulundurulursa Rus uçağının düşürülmesi en azından Türk kamuoyu açısından sürpriz olmamalı. Ki 2012’de düşürülen Türk uçağı, Suriye toprakları üzerinde değil, deniz hava sahasının üzerinde düşürülmüştü. Lazkiye ve Tartus’taki Rus askeri varlığı düşünüldüğünde, Suriye Ordusu’nun değil, Rus Ordusu’nun bunu yapmış olabileceği düşünüldü ki bunun da belirli bir mantığı var.
Burada daha kritik olanı, Rusya’nın IŞİD yerine, uçağın düştüğü bölgede Türkmen gruplarını bombalıyor olması.
SURİYE’DEKİ MUHALİFLERİ ORTADAN KALDIRMAK NİYETİNDELER
Rusya’nın, Bayırbucak Türkmenleri’nin bulunduğu bölgeyi bombalamasının mantığı nedir?
Rusya’nın samimiyetsizliği, IŞİD’le mücadele söylemiyle Suriye’ye girdiği halde saldırılarının büyük çoğunluğunu Fransa, ABD ve Türkiye’nin ‘ılımlı muhalefet güçleri’ olarak adlandırdığı muhalif gruplara yoğunlaştırmasından anlaşılıyor. Bunu yapmasının nedeni de muhtemelen asıl tehlikenin onlardan geleceğini hissetmiş olması. Muhalefeti ortadan kaldırarak mücadeleyi “Ya Esad, ya IŞİD” noktasına getirmeyi, o noktaya getirdiğinde de uluslararası kamuoyu ve Suriye içindeki dinamiklerin Esad’ı tutacağını düşünüyor.
“GRAND STRATEGY” (BÜYÜK STRATEJİ)
ABD’nin ve NATO’nun tarafsız gibi gözüken; ancak Türkiye’nin sınırlarının ihlal edildiğini ve uçağı vurma hakkı olduğunu söyleyen açıklamalarını nasıl okudunuz?
Amerikan Ordusu, Türkiye’nin, Rus pilotlara on defa uyarı yapıldığı açıklamasını teyit etti. NATO’nun elbetteki Rusya Federasyonu’yla bir savaşa girme isteği yok. Tersinin de olmadığını düşünüyorum.
Suriye, Rusya’nın ‘grand strategy’sinin (büyük strateji) bir parçası. En önemli öğesi de değil. Hem Türk-Rus ilişkilerinde hem de Batı İttifakı-Rusya ilişkilerinde 2008 yılından itibaren üç çatışma alanı ortaya çıktı.
RUSYA-BATI ÇATIŞMASI, GÜRCİSTAN SAVAŞI’YLA BAŞLADI
Nelerdir bunlar?
İlki, 2008’de, Rusya’nın Gürcistan’la beş gün süren savaşıdır. Burada, Batı yanlısı, aynı zamanda ABD ve Türkiye yanlısı Mihail Saakaşvili Hükümeti büyük bir bozguna uğradı. Daha sonraki süreçte de tasfiye edildi. Onun yerine Rusya-Batı, Rusya-Türkiye arasında orta yolu bulmaya çalışan Bidzina İvanişvili Hükümeti başa geldi. Güney Osetya’nın etrafındaki çatışma aslında Batı İttifakı’nı ve onun üyesi olan Türkiye’yi geriletti. Bu, kısmi bir mağlubiyettir.
UKRAYNA VE KIRIM, BATI’NIN İKİNCİ YENİLGİSİ
Ya ikinci çatışma alanı?
Kronolojik olarak ikincisi, Suriye. Bunu sona bırakacak olursak, en büyük olay Ukrayna! Çünkü Ukrayna, Rus stratejisinin, milli kimliğinin ve tarihinin de merkezindedir. İlk Rus devletinin Kiev’de kurulduğuna inanılıyor, en azından resmi Rus tarih anlayışı böyle olduğunu iddia ediyor.
Batı Ukrayna ve Kiev Meydanı’ndaki gösterilerle başlayan hükümet değişikliği, Rusya yanlısı bir hükümet yerine, radikal Batıcı diyebileceğimiz bir hükümeti başa getirdi. Ukrayna, Doğu-Batı arasında keskin şekilde bölündü. Batı ve Kuzey Ukrayna daha Batıcı, Güney ve Doğu Ukrayna daha Rusya’cı olmak üzere ikiye bölününce Rusya, Kırım’ı işgal ve ilhak etti.
Bu işgalin siyasi anlamı nedir?
2. Dünya Savaşı sonrası Avrupa’da işgal ve ilhakla başka bir sınır değişimi olmamıştır. Bunu uluslararası camia kabul etmedi ve etmeyecek. Rusya’nın Kırım’ı işgali, İsrail’in 1967’deki Doğu Kudüs ve Batı Şeria işgali gibi on yıllar boyunca çözülemeyecek bir sorun olarak devam edecek.
İşgalin ardından Doğu Ukrayna’da iç savaş çıkartıp, Donetsk ve Lugansk’ta iki ayrı halk cumhuriyeti ilan ettiler. Ukrayna’da Batı yanlısı bir hükümet, çok ağır bir şekilde Rusya tarafından, Rus yörüngesinden çıktığı için cezalandırılmış oldu. Bu da Batı İttifakı ve dolaylı olarak Türkiye açısından da ikinci kayıp. Zira Kırım’da işgal sürerse Rusya, Türkiye için büyük tehdit olur demiştim, öyle de oldu.
KARADENİZ’DE HEGEMONİK GÜÇ HALİNE GELDİLER
Kırım’ın işgali, Türkiye’ye yönelik nasıl bir tehdit oluşturuyor?
Rusya bu işgalle Karadeniz’de hegemonik güç haline geliyor. Karadeniz’de sadece Soçi ve çevresine sahip olmak başka, Kırım’ı ilhak etmek başka! Karadeniz’in en önemli stratejik bölgesinin Rus ili haline gelmesi, Rusya’yı denizden daha büyük bir tehdit haline getiriyor.
GÜRCİSTAN YOK EDİLİRSE TÜRKİYE İÇİN BÜYÜK TEHDİT ORTAYA ÇIKACAK
Türk-Rus ilişkileri açısından Gürcistan’ın varlığı çok kritik. Soğuk Savaş sonrasındaki yirmi beş yılda Türkiye ve Rusya’nın yakınlaşabilmesini, işbirliği yapabilmesini sağlayan, son üç yüzyılın jeopolitik tehdidi olan Rus Ordusu işgali tehdidinin coğrafi olarak ortadan kalkmasıdır. Onu sağlayan da Güney Kafkasya’da Gürcistan diye bir ülkenin ortaya çıkması ve tampon ülke görevi görmesidir.
2008’de Rus-Gürcü Savaşı’nda Rus Ordusu’nun Tiflis’i bombalaması, Abhazya’yı fiilen ayrı bir uydu devlet olarak kontrolü altında tutması, Gürcistan’ın bile yok olabileceğini ve bundan önceki üç yüzyılda olduğu gibi Türkiye ile Rusya’nın yeniden kara komşusu olabileceğini gündeme getirdi. Bu gerçekleşirse Türk-Rus ilişkileri çok çok kötüye gidebilir. Şu anda olmadı, inşallah da olmaz.
Rusya’nın bu gibi durumlara müdahale mantığı böyle. Ben buna ‘revize edilmiş Brejnev doktrini’ diyorum.
KAYNAK: NOKTA