Türk Modeli, Arap baharı ile birlikte ortaya çıkan ve 2011 yılında diktatörlerini devirerek yeni politik ve ekonomik sistemler inşa etmeye başlamış olan Arap ülkeleri için çare olarak görülen ve önerilen bir sistemdi.
Bugün Türk Modelinin kendi topraklarında dahi işlemediğini, gün be gün tamamen çöktüğünü şahit oluyoruz.
 
Hukuka ve basına darbe;
Bu yılın mayıs ayında Cumhuriyet Gazetesi yaptığı bir haberle bütün dikkatleri üzerine çekmişti. Haberde 2014’ün Ocak ayında “MİT Tırları” olarak bilinen El-Kâide elemanları üzerine kayıtlı olan araçların MİT mensuplarının koruması altında Suriye’de terör örgütlerine silah ve mühimmat taşıdıklarını belgeleriyle yayınlanmıştı.
Bu illegal silah sevkiyatı bir ihbar üzerine dönemin savcıları tarafından Adana’da durdurulmasıyla ortaya çıkmıştı.
Başlangıçta bu illegal silah sevkiyatını inkar eden hükümet, ardından silahların (Bayırbucak) Türkmenlere gittiği iddiasını ortaya attı.
Fakat bu defa Türkmenler silah almadıklarını açıklayıp bu iddiayı yalanladı.
Bunun üzerine bir sessizlik oluştu.
Bunun fırtına öncesi bir sessizlik olduğu daha sonra anlaşıldı. İllegal silah sevkiyatını durduran savcılar ve bunun haberini belgeleriyle yapan Can Dündar ve Erdem Gül, AKP hükumetinin silah/tehdit unsuru olarak kullandığı Sulh Ceza Hakimliği adındaki proje mahkemeleri tarafından ve bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şikayet dilekçesi üzerine tutuklandı. Bugün, Türkiye Cumhuriyeti hükumetini ortadan kaldırmaya teşebbüs ve casusluk yapma suçuyla yargılanıyorlar.
 
PKK ile çatışma;

Haziran secimlerinde iktidarı kaybeden AKP (=okuyunuz: Erdoğan) tekrar seçim kararı ile birlikte, ülkeyi PKK’ya karşı sûni bir savaşa sokmaktan çekinmedi ve ülkede oluşan paniği kendi lehine çevirerek tekrar iktidarı elde etti.

 
Ümmetin lideri / Halife hayali;
Ak-troller ve havuz yazarları tarafından oluşturulan zemin ile, AKP’lilerin “Ümmetin lideri” olarak gördüğü Erdoğan her geçen gün daha çok halife gibi davranıyor. Milletin vergisi ile milyarlarca liralara mal olan devasa (Kaç)Ak Saray’ı, her koşulda dile getirdiği Türk Modeli Başkanlık (= okuyunuz: Tek Adam Dikta rejimi) hayali, meydanlardaki selamlamasında “Bosna’dan Myanmar’a, Gazze’den Somali’ye” benzeri ifadeleri bunun somut belirtileri.
 
Yurtdışında izlenen strateji ve meşhur U-dönüşleri:
2009 yılında izin alınmadan, İsrail ile ilişkilerinin bozulacağını bildiği halde Mavi Marmara’ya üstü kapalı destek vermiş. Diplomasiden uzak sorumsuzluk sonucu 9 vatandaşımız şehit düşmüştü. O günlerde İsrail devletini terör devleti ilan edenler, Hamas ile dostluğunu pekiştirenler, meydanlarda Gazze hamaseti yapanların bugün 180 derece (360 değil!) dönüp Gazze’ye ve Hamas’a sırt döndüklerini ve İsrail’i dost ilan ettiklerini görüyoruz.
 
Türk Modeli’nden “Arap Modeli”ne;
Türk Modeli ile Orta Doğu’ya örnek olması beklenilen ülkenin her geçen gün kontrolden çıktığına ve adeta eski bir “Arap Modeli”ne dönüştüğüne şahit oluyoruz.
Arap saçına dönen Suriye meselesi, Rus uçağının düşürülmesiyle Rusya ile devam eden sürtüşmeler, düne kadar 2.ci evimiz dedikleri İran ile diplomatik restleşmeler, Irak ile ilişkileri koparma noktasına getiren Başika (Musul) mevzusu, IŞİD teröristlerinin Türkiye’de elini kolunu sallayarak hareket etmeleri ve organize olmaları, IŞİD ile iddia edilen petrol ticareti, son günlerde tekrar dile getirilmeye başlanan sarin gazı sevkiyatı, yurt içinde iç savaş manzaraları,…
Hepsi Türkiye’nin imajını zedeliyor ve dünyadaki konumuna büyük, onarılması zor yaralar açıyor.
AB’nin sırf baş edemediği mülteci krizinden dolayı böyle çökmüş bir sistemle üyelik müzakerelerini tekrar ele alması ise Avrupalılar tarafından tamamen ikiyüzlülük olarak yorumlanıyor.
Avrupalılar, AB ile Türkiye arasında yapılan yeni anlaşmalardan sonuç çıkacağını inanmıyor.
Bir taraftan anlaşmadaki kriterleri yerine getirememe düşüncesi ve Türkiye’nin mülteci akınını kontrol altına alamama kaygısı, diğer taraftan her geçen gün otoriterleşen, “Ümmetin lideri/Halife” olma hayali ile bir diktatöre dönüşen Erdoğan’ın icraatları bu duyguları besliyor.
Çağdaş, ılımlı ve işleyen bir Müslüman demokrasi örneği olarak sunulan “Türk Modeli” bugün güvenirliğini tamamen yitirmiştir.
Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...