Özgür Düşünce yazarı Erhan Başyurt terörist tartışmasına noktayı koydu; terörist sensin…

Bir sabah kalkıyorsunuz, kahvenizi yudumlarken gazetelerden öğreniyorsunuz, yüz binlerce masumla birlikte ‘terörist’ ilan edilmişsiniz.

Şaşkın şaşkın kendinize “Nasıl yani? Hangi terör örgütüne üyeymişim?” diye sorarsınız.

Aldığınız yanıt hayretinizi artırır, “İyilik yap, iyilik bul” terör örgütüne mensupmuşsunuz…

***

“Peki hangi eylemle suçlanıyorum?” diye sorduğunuzda, adeta gökten suç yağdırırlar(!)

Okullar açmış cehaletle savaşmışsınız!

Kurslar açmış, burslar vermiş, gençleri eğitmişsiniz!

Dünyanın dört bir yanına fedakarca barış ve sevgi mesajı taşımışsınız!

Yetmemiş, Türkçeyi dünya dili yapmışsınız!

Tüm insanlığa faydalı, ahlaklı ve dürüst nesiller yetiştirip, sevgi tohumları ekmişsiniz!

Kadınların el emeği göz nurundan kermesler yapmışsınız, fakir öğrencilere burs vermişsiniz!

Kurban bağışı toplayıp muhtaçlara et dağıtmışsınız!

Hayırseverlerden zekat ve sadaka toplayıp, yetimleri ve öksüzleri sevindirmiş, sahip çıkmışsınız!

***

“Bu eylemler nasıl işlenmiş ki, ‘silahlı terör örgütü üyesi’ olmakla suçlanıyorum?” diye sorarsınız. Cevap, tüylerinizi diken diken eder.

Atomu bile parçalayan sevgi silahıyla!

Kılıçtan keskin kalemle!

İnsanlığın hayrı için kendi hayatını hiçe sayan adanmış ruhlarla!

Kalpleri fetheden sözlerle… Söz ki savaşı keser savaşı başlatır!

Hoşgörü ve uzlaşma kültürünü, savaşın panzehirini yaymakla!

***

Allah’ım aklıma mukayyet ol! diye çırpınırsınız.

“Hangi hukuk, vicdan sahibi hangi yargıç insanlığın ve ülkenin hayrına bu faaliyetleri suç sayar ve karıncayı bile ezmekten kaçınan bu insanları ‘silahlı terör örgütü’ olarak niteler ki…” diye sorarsınız.

Cevap, bir kez daha dilinizi yutturacak gibidir.

Hiçbir yargı kararı yok. Aksine, “Böyle bir silahlı terör örgütü yok” diye de mahkeme kararı var. Yargıtay da “Mahkeme kararı olmadan silahlı terör örgütü olmakla kimse suçlanamaz” diyor.

***

“İyi de o zaman, nasıl terörist ilan edildim?” diye meraktan çatlar hale gelirsiniz.

MGK belgesindeki “legal görünümlü illegal yapı” ifadesi kapsamında Bakanlar Kurulu tarafından keyfi şekilde, yargı kararı olmadan, politik bir hırsla eklendiniz…

Aldığınız bu cevap içinizi ferahlatır, şükredersiniz.

Demek ki, 3 yıl devletin tüm imkanları ve kurumları ile, devletin üst düzey yöneticilerinin takibi ve baskısı ile yapılan tüm incelemelerde, tek bir kusur bulunamamış.

Kurdukları kumpaslar, iftira ve yalanlarla yürüttükleri algı operasyonları sonuçsuz kalmış.

Çaresizlik içinde, nefretlerini, siyasi öfkelerini böyle hukuksuz bir adımla göstermişler.

***

Uğradığınız iftiranın ve hukuk katliamının şokuyla yine de art arda sorarsınız…

İyi de bize bu iftirayı atanlar, MGK üzerinden siyasi lince hukuk zırhı giydirmeye çalışanlar, MGK kararına dayalı 28 Şubat’a neden darbe diyor ve yargılıyor o zaman?

Asker yapınca darbe oluyor da, siviller yapınca, “kurt, kuzu postuna bürününce” hukuku parçalaması suç olmaktan çıkıyor mu?

Bugün MGK üzerinden hizmet erlerini ‘silahlı terörist’ ilan edenler, yarın aynı yöntemin tüm sivil toplum kuruluşlarına ve kendilerine karşı da uygulanabileceğini görmüyor mu?

Tabii ki, hukuk dışına çıkmanın, hukuku askıya almanın suçu ve sorumluluğu, asker veya sivil farketmiyor.

Attıkları bu hukuksuz adımların, açtıkları bu kapının ‘bumerang’ gibi dönüp kendilerini de vuracağından şüphe yok. Ancak güç sarhoşluğu, koltuk hırsı ve nefret gözlerini kör etmiş…

Bugün siyasi hırsla uluslararası hukukta yer alan ve zaman aşımı olmayan “nefret, ayrımcılık ve soykırım” suçlarını işleyenler, insanlık karşısında er ya da geç hesap vereceklerdir.

***

Sonra düşünceye dalarsınız; ‘adanmış ruhları’ 28 Şubat’ın darbecilerinin de, 17/25 Aralık yolsuzluk mesullerinin de hedefi yapan şeyin ne olduğunu anlamaya çalışırsınız.

Asrın insanı Bediüzzaman’ın “Cennet ucuz değil, cehennem dahi lüzumsuz değil”sözlerini hatırlarsınız.

‘Terörist sensin’ bile demeye gerek duymadan arkanıza yaslanıp mütebessim bir edayla kahvenizi bitirirsiniz.

Sevgi tohumları serpmeye devam etmek için daha da azimle ayağa kalkarken bir Erdem Beyazıt şiiri dökülür dudaklarınızdan;

Yaradan’a hamd olsun

Yaratıp imtihan edene

İmtihandan geçirip zafere erdirene

Bilinçleri bileyip sabırlar verene

Rahman olana

Rahim olana

Muin olana

Hamd olsun..

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...