Şu soru ve soruya verilen sevabı okuyunca insan gerçekten hayret ediyor Abdullah Gül’ün deyimiyle.
FİKRET BİLA: Çok kötü günlerden geçiyoruz. Şehitlerimiz var. Ve 7 Haziran’dan sonra öyle bir sürece girdik ki özenle korumaya çalışılan çözüm süreci birden bire ortadan kalktı. Bu çözüm sürecinin bir noktaya varması beklendiği, geliştiği bir sırada böyle bir patlamayla karşılaştık. Ne olduy da çözüm süreci birdeb bire bozuldu. Çözüm süreci denen süreci PKK , silahlanma bombaların kentlere taşınması kendileri açısından anayasa kabul ettikleri KCK sözleşmesinde ön görülen bazı devletimsi kurulların oluşturulması, mahkemeler askere alma dairesi gibi, asfaltların altına bombaları yerleştirdiklerini görüyoruz. Bunu nasıl yaptılar? Güvenlik güçleri bunları fark etmediler mi? Yoksa müsamaha gösterdiler gibi tartışmalar sürüyor. Neden bozuldu ve nasıl bu süreçte bunlar görülmedi?
Her şeyden önce çözüm sürecinin temel dokusunu doğru anlamak lazım. Türkiye’de değişik toplum kesimleri, bazen Kürtler bazen solcular geçmişte 12 Eylül’de 28 Şubat’ta zirveye çıktığı şekilde baskılar altında kaldılar. Hak ihlalleri oldu. devletin halk nezdindeki meşruiyeti tartışmaya açıldı. AK Parti çözüm süreci öncesinde, açılımlarla vesaire yapmak istediği en önemli şey şuydu, herkesin mezhepsel kültürel yapının özelliklerini taşımak konusunda hiçbir ayrımcılık görmediği herkesin huzur içinde kendisini ifade edebildiği, hiçbir dilin baskı altına alınmadığı, bir yapı oluşturmak.
Buradan mağdur olmuş halk kesimlerini, daha özelde de kürt vatandaşlarımızın mağduriyetleri üzerinden istismar ederek teröre devşirecek insan unsuru kazanmaya çalışıyordu. 12 eylül uygulamalarını hepimiz biliyoruz. Demokrasi geliştikçe özgürlük genişledikçe terörün alanı daralır. Sürecin mantığı bu. İyi niyetli olan herkes için bu geçerlidir.
Kürtlerin de Türklerin de devleti Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir. Ben siyasi yapıda en önemli şeyin, aidiyet bilinci olduğu kanaatindeyim. 12 eylül ve 28 şubat süreçleri bu hissiyatı zayıflatmış hatta kısmen yok etmişti. Biz bunu tekrar kurduk. Bundan sonra kime oy verir, herkesin şahsi kararıdır. Ama bunlar olurken teörür tırmandıracak eylemler yapılıyorsa, ki yapıldı geçen sene diyarbakır’da nasıl katliam gerçekleştirildiğini biliyoruz. Bunlar yaşanırken Türkiye’de, Irak ve Suriye’deki otoritenin ortadan kalkmasıyla oradan silahları sokup, depolanıyorsa o andan itibaren barış demek, çözüm süreci demek terörü destekleyen çevreler açısından anlamını kaybeder.
Neden çözüm süreci önemliydi? Tam da ortadoğu’da türbülans yaşanırken, toplumlar parçalara ayrılırken, bizde tam onun ortasında birleştirici bir hamle olarak bu süreci başlattık. İyi niyet ve kararlılıkla. Sayın cumhurbaşkanımız başbakanken, baldıran şerbeti içerim diyerek kararlılık gösterdik. Bu süreç devam ederken, beklentimiz terör unsurlarının ülkemizden çıkması ve silah bırakılmasıydı.
Ama önce gezi olaylarıyla atmosferin değişmesi, AK Parti iktidarı devam etmeyebilir diye bu kesimlerde hakim olması, sonra 17-25 Aralık, sonra seçimler, türkiye’de gündemin bazı terör eylemlerine zemin oluşturacak faaliyetlere imkan sağlayacak sandılar.
Ceylanpınar adıyman saldırısıyla terörü başlattılar. Sadece saldırlar mı sözler… Cumhurbaşkanımıza bana saldırıyorlar. Bu terör operasyonları, saldırılar nedeniyle başlatıldı. Çözüm sürecinin nerede bittiği meselesi, olaylar seyretmiş olsaydı biz gereğini yaptık bunu da kimseyle müzakere etmeyiz. Kürt, alevi, türk vatandaşlarımızın haklarını korumayı kimseyle müzakere etmeyiz.
Ama terör örgütü silahları terk edeceğiz, türkiye’yi terk edeceğiz diye söz verdiler. Sabırla bekledik. Aksini yapmaya çalıştılar. Cizre’de nusaybin’de silopi’de çatışma içine girdiler.
Haklı olarak soruyorsunuz bunlar fark edilmedi mi? Bir ülkede demokrasiyi yaşatmakla terörle mücadeleyi yapmak o kadar zor bir şey ki… Bir Avrupa ülkesinde terörle mücadeleyi kolayca yürüyebilirsiniz. Yanınızda suriye yok ırak yok. Noktasal mücadele ederken demokrasinizi korursunuz.
Yani bir örnek vereyim. İç güvenlik yasası. Kobani bahane edilerek tabi, valileri içişleri bakanlarını topladık, hepsini dinledim. Demokratikleşme adımlarının nasıl istismar edildiğini biliyorsunuz. Bir araba silah dolu, uyuşturucu dolu olarak geçse, savcıdan izin almadan o aracı arayamazdınız. Şimdi savcıdan izin alıp gelene kadar da o araba depoya ulaşabiliyor. Bu yanlış bir şey miydi? Değil. Çağdaş demokrasilerde bu doğru bir ilke.
O anda o şeyi uyguladığınızda, prensibi, belli sızıntılar kaçaklar olabiliyor. Peki çağdaş ülkelerde uygulama nedir? Doğrudan arabayı arayabilirsiniz. ABD polis durduruğu anda elinizi sadece direksiyonda tutabilirsiniz.
Burada suç istismar eden terör örgütünde.
Eskiden 90’lı yıllarda yol aramaları vardı. Hatta 90’lı yıllarda bir ilçede şu kadar un olur, onun fazlası olmaz gibi kurallar getirilmişti. Konvoylar belli saatlerde gidilirdi. Bunlar zaten oradaki sık boğaz eden şeylerdi. Biz bunları kaldırıp hayat alanını açtık. Yol aramaları azaltıldı, herkes serbestçe seyahat etsin. İşte bu güzel. Ama birileri aynı anda bu tabloyu istismar ederek silah stoklanması… Veya bahsedildiği gibi haraç almak için adam kaçırılıyor.
Ama şimdi bu teröre taviz verildi anlamına gelmiyor. Bizim beklentimiz ne? Doğu’da Güneydoğu’da yaşayan vatandaşımızın gür bir sesle, dönüp bunları destekleyenlere, faili meçhulleri siz yapıyorsunuz, yol kesmeleri siz yapıyorsunuz, yayla ve mezraları siz barış içinde kullanılabilecek halden çıkarıyorsunuz deyip, Türkiye’deki demokrasiyi desteklemeleri…
Efendim özerklik ilanı benzeri gibi, sanki Türkiye’de meclis yok, yönetimin tartışılacağı yegane yer TBMM’dir. Ama TBMM’nin yapmadığı bir yasayı varmış gibi biri yapmaya kalkarsa biz ona bu ülkede hukuk var deriz. Şimdi bu sebeple teröre karşı operasyonlar, sadece bir operasyon silahlı güce operasyonunun yanında, hem huzuru sağlayacağız hem demokrasiyi koruyacağız. Eğer biz bu operasyonları yapmamış olsaydık, terör örgütü istediği adamı istediği yere götürür haldeydi.
Ben güvenlik birimlerimize teşekkür ediyorum. ve çok büyük bir darbe vurduk terör örgütüne. Bunu şehit cenazelerimiz hep bizi üzüyor. Ama bunlar terör örgütüyle mücadeledeki başarıya gölge düşürmemelidir. Bütün hedefler kuzey Irak’ta yerle bir edildi. Üçte iki oranında bir tahribat neticesine ulaştıklarını kendileri de kabul ediyorlar.
Bir çarpışma yok, çatışma yok. Ne var? Korkakça ve haince yola mayın döşüyor. Patlayıcı koyuyor. Ki bu örgütün psikolojisini de yansıtan bir şey. Silahlı kuvvetler alan hakimiyeti sağlayana kadar her yerde operasyon devam edecek.
SONUÇ
Asker ve polislerin şehit edilmesinde
13 yıl iktidarda olan AKP nin suçu yok.
4 yıldır PKK ya göz yuman AKP nin suçu yok.
Doğuda ve güneydaoğuda PKK ya operasyon yapmayacaksınız diye asker ve polisin elini kolunu bağlayan AKP nin suçu yok.
Suçlu kim…?
Suçlu….
GÜBRE !!!
Fuat BARAN
@yagizefe