Türkiye’nin mesela İzlanda gibi homojen, sakin ve huzurlu bir toplum olduğunu düşünmemize neden olacak şartlarımız hiçbir zaman olmadı. Huntington’ın tabiriyle Türkiye zaten ‘bölünmüş’ ülke kategorisine giriyordu.
Cumhuriyet’in kuruluşu ile iyice belirginleşen ve elitlerle halkı ayıran merkez-çevre fay hattı, yeni elitlerin oluşmasıyla Özal döneminden beri etkisini yitiriyor. Ne var ki Türkiye’nin siyasi fay hatları, yani keskin ayrımları halk ve bürokratik elitlerle sınırlı değildi. Buna Türk-Kürt, Alevi-Sünni fay hatları da eşlik ediyordu. Bu hatlardaki gerginliğin hâlâ devam ettiği sır değil.
Bu hafta içinde açıklanan Bilgi Üniversitesi’nden Emre Erdoğan’ın Türkiye’de Kutuplaşmanın Boyutları Araştırması, bu fay hatları arasındaki uzaklaşmanın ne kadar endişe verici boyutlara ulaştığını göstermiş. Sonuçlardan örnekler verdikten sonra akademisyenlere 17/25 Aralık sonrası ortaya çıkan yeni bir fay hattından bahsedip onu da araştırmalarını önereceğim, ama önce hissettiklerimizi doğrulayan araştırmanın çarpıcı kısımlarına bir göz atalım.
16 ilde 1.024 kişiyle yapılan araştırmaya göre Türkiye, gerçekten yarı yarıya bölünmüş halde. Kritik her konuda toplum parti aidiyetleri üzerinden zıt düşünüyor. Örneğin toplumun neredeyse yarısı (yüzde 48) ülkemiz iyi yolda derken bunun yüzde 81’ini AKP’liler oluşturuyor. CHP’lilerin ise sadece yüzde 12’si aynı görüşte.
Kız alıp verme soruları bence kutuplaşmayı sağlıklı yansıtmasa da komşu olmayı isteyip istememe önemli bir kriter. Araştırma, insanların yüzde 76’sının uzak hissedilen parti taraftarıyla komşu olmayı bile istemediğini gösteriyor. Özellikle son iki yıldır her gün üstümüze boca edilen nefret, dış düşman, vatan haini söylemi yüzünden insanların yüzde 79’u uzak hissedilen grupları ülkeye tehdit olarak görüyor. Kendi taraftarlarını vatansever tanımlama eğilimi ise neredeyse yüzde 83.
Dış güçler söyleminin prim yaptığını gösteren ve toplumu bölen konulardan biri de hâlâ Gezi olayları. Toplumun yüzde 49,5’u (evde tutulamayan yüzde 50 yani) Gezi’de dış güçler parmağı var derken, AKP’liler arasında bu oran yüzde 83’e çıkıyor. CHP’lilerin yüzde 72,8’i Gezi’nin barışçıl olduğunu düşünürken, MHP’liler kendi aralarında bu konuda yüzde 41’e, yüzde 40 bölünmüş durumda.
Tüm demokrat dünya Türkiye’de medya özgürlüklerinin yok edildiğinde hemfikir olduğu halde toplumun yüzde 72’si, amansız propaganda nedeniyle “Türkiye’nin iyiliğini istemeyen bazı basın kuruluşları yabancı güçlerle işbirliği içinde” görüşüne hak veriyor. Burada AKP’liler birinciliği MHP’lilere kaptırıyor gerçi.
Ülkede en önemli siyasi ayrılık konusu görülen konular ise Kürt sorunu (yüzde 39), 80 darbesi (yüzde 30,2), Gezi olayları (yüzde 30,1) ve 17/25 Aralık (yüzde 28,5). Toplumun yüzde 69’u siyasi ayrılıkların geçmişe göre arttığını düşünüyor.
Kutuplaşmayı en çok ortaya çıkaran sonuçlardan biri de bilgi edinme kaynakları ve görüşülen insanlar. Bulgular herkesin kendi gettosuna hapsolduğunu ispatlıyor. Facebook’ta kendi görüşlerimle uyumlu insanlarla iletişim kurarım diyenlerin oranı yüzde 68. Konu medya olunca ise herkes kendi mahallesine güveniyor.
17/25’i CHPlilerin yüzde 50’sinin ayrışma konusu sayması bir gösterge, ama yetersiz. Zira 17/25 kendisini dindar kabul edenler arasında da bir fay hattı oluşturdu. Dindarlar komşuluk edecekleri insanları, okudukları gazeteleri, seyrettikleri kanalları artık 17/25 duruşuna göre belirliyor. Sanki yeterince bölünmemişiz gibi hayatımıza geri dönülmez biçimde giren bu fay hattının sorumlusu ise malum. En iyisi mi onu siz anlayın da başım bu yazıdan dolayı da derde girmesin…
Haber Kaynağı: Zaman – sevgi akarçeşme