17 Şubat 2016 Çarşamba akşamı saat 18:31’de Türk Silahlı Kuvvetleri personelini taşıyan servis araçlarına, Ankara’nın en işlek caddelerinden birinde, trafik ışıklarında bekledikleri esnada bombalı araçla büyük bir saldırı düzenlendi. En az 28 kişi hayatını kaybetti, çok sayıda yaralı var.
Manzara dehşet verici…
Askerin özellikle seçildiği belli.
Türk devletine çok ağır bir mesaj veriliyor…
Ankara’nın kalbinde, istediğimiz yerde, hem de güvenlik güçlerine istediğimiz zaman vurabiliriz deniyor.
Ama bu yeni değil; Son 7 ayda bu beşinci büyük terör saldırısı.
Ankara ise ikinci kez vuruluyor.
Daha birkaç ay önce Emniyet Müdürlüğü’nün burnunun dibinde, Ankara Garı’nın önünde canlı bombalar kendisini havaya uçurmuş ve 107 canı alıp götürmüşlerdi.
Şimdi hedef askerler…
Son 5 saldırıda hayatını kaybedenlerin sayısı 150’yi aşıyor. Buna son 7 ayda PKK terörünü de eklerseeniz kısa sürede ‘terör ülkesi’ne döndüğümüzü görebiliyorsunuz…
DIŞ POLİTİKANIN UZANTISI
Herkes biliyor ki devletler hasımlarına karşı terörü bir araç gibi kullanabiliyorlar…
Bir IŞİD saldırısının arkasında IŞİD’e karşı savaşıyormuş gibi yapan bir devlet olabiliyor, ya da PKK ile ilişkisi yok gibi duran bir örgüt bir başka eylemde birlikte hareket edebiliyor. Matruşkalar gibi…
Ancak Türkiye bu konuda bir istisnayı oluşturuyor.
2016 yılı Şubat ayı itibariyle Türkiye’nin o kadar çok düşmanı var ki.
Mesele ‘değerli yalnızlığı’ geçeli çok oluyor.
Artık ‘dünyanın yalnız ülkesi’ değiliz, maalesef ‘sevilmeyen ülkesiyiz’…
‘PKK bağlantılı terör örgütü’ diye suçladığımız PYD’nin bile bizden daha fazla dostu var…
Doğrusunu isterseniz, Türkiye gibi, altın kıymetinde stratejik bir konuma sahip bir ülkenin bu duruma düşmesi özel gayretler gerektirir…
Bu tabloya baktığımızda Ankara’da veya İstanbul’da patlayan bombalara şaşırmıyorum.
Arkasında hangi devlet var acaba diye de merak etmiyorum. Çünkü bu saldırıların arkasında her devlet olabilir, hatta birden fazla devlet de olabilir.
Ankara’daki bombalı saldırıdan bazı devletlerin gizli servislerinin haberdar olduğundan adım gibi eminim. Ya dinlemelere takılmıştır ya da örgüt içindeki adamları merkezlerine bu bilgiyi geçmiştir. O devletin bir an için Rusya olduğunu düşünelim, Ruslar böyle bir saldırıyı önceden bilseler buna mani olurlar mıydı? Ya İsrail? Ya İngiltere, ya ABD, ya İran? Hayır!
Türkiye öylesine kötü dış ilişkiler içinde ki, Türkiye için hiç kimse kılını bile kıpırdatmazdı. Tam aksine, Türkiye’ye bir ders verme arzusu ile yanıp tutuşan bazı devletler bu saldırıya katkı bile vermiş olabilir.
Kısacası Ankara’daki patlama dış politikamızın içe dönük yansıması gibi duruyor…
BOMBALI ARAÇ NEDEN YAKALANAMADI?
Saldırının gerçekleştiği bölge Ankara’nın kalbi, en hassas sayılması gereken yerlerinden biri. Patlama 5 askeri servis aracının yan yana geldiği anda gerçekleşiyor. Araçlar İnönü Bulvarı’ndaki bir kavşakta yana yana geliyorlar…
Öncelikle bombalı aracın Ankara’da bu kadar rahat dolaşabilmesi açık bir zafiyet… Belli ki bu araç uzun bir yol katetmiş, en az birkaç kişi saldırıyı hazırlamış, ancak araçtan güvenlik güçlerinin haberi olmamış.
Hatırlayacaksınız, Ekim ayındaki saldırı da Emniyet ve MİT’e çok yakın bir bölgede gerçekleştirilmişti. Şimdiki saldırı ise bundan bile daha hassas bir yerde gerçekleşiyor.
Bunun anlamı şudur, yarın o bölgede Emniyet Genel Müdürü’ne de, Genelkurmay Başkanı’na da, bakanlardan birine de, Başbakan’a da, Cumhurbaşkanı’na da bir saldırı gerçekleştirilebilir…
Açık nerededir, zaaf hangi noktadadır bunun araştırılması gerekiyor.
Saldırganlar 5 servis aracının yan yana geldiği anı bekliyorlar. Belli ki en çok kaybı verdirecekleri anı özenle seçiyorlar. Ankara’nın en yoğun caddelerinden birinde, o kadar güvenlik kurumunun yanıbaşında bu da garip.
Ayrıca askerleri taşıyan 5 servis aracının trafikte yanyana gelmesini de garipsiyorum.
Bir terör ülkesinde, askerlerin hedef olabileceğini bile bile bu servis araçlarına bir güvenlik düzeni uygulanmamakta mıdır?
Ne bileyim, o saatlerde jammer önlemi, araçların birbirine yaklaşmaması gibi konularda akıl yorulmamış mıdır? Çünkü, Bakanlıklar bölgesinde, askeri servis araçlarının hedef alındığı ilk olay değil bu olay.
Askeri servisleri vurmak, hem de aynı cadde üzerinde vurmak geçmişte de bazı terör örgütlerinin hedefleri arasında olmuştu. Bu caddede eylem yapmak üzere yola çıkmış bomba yüklü bir araç bundan birkaç yıl önce patlamadan Ankara’nın bir başka mahallesinde yakalanmıştı.
Yani devlet, bu saldırıya daha hazırlıklı olmalıydı, can kaybını en aza indirecek önlemler alınmış olmalıydı.
ASKERE MESAJ MI?
Saldırıyla ilgili bir diğer yorum ise askere mesaj verilmek istendiği yönünde. Bu görüşte olanlara göre saldırı yerel kaynaklı, dış görünümlü. Bu saldırı sayesinde askerin Suriye’ye müdahaleye ikna edilmek istendiği söyleniyor…
Dediğim gibi, Ankara’nın komplo teorileri bitmez. Türkiye’nin kanlı ve kirli tarihini hatırda tutarsanız hiçbir iddiaya ‘olmaz’ diyemezsiniz.
Son günlerde ortam karışıyor, etrafı kara bulutlar sarıyor: İstanbul’da kahvehaneler, barlar taranıyor; işadamları öldürülüyor, etrafta faili belirsiz ses bombaları patlatılıyor, mafyavari karanlık simalar garip konuşmalar yapıyorlar ve ülkenin Güneydoğu’sunda işler rayından çıkmış görünüyor. Sanki kötü niyetli bir ressam elindeki karanlık fırça ile bir felaket tablosunu her geçen gün ilerletiyor. İşte askeri rahatsız etmek de bu tablonun bir parçası olabilir.
Sonuç olarak, Türkiye çok yaralı ve yarası her geçen gün büyüyor.
Dışarıda tarihimizin en büyük yalnızlıklarından biri, içeride ise büyük bir bölünmüşlük var…
Zor zamanlardan geçiyoruz.
Yapılması gerekense belli: Dışarıda dostlarımızın sayısını arttırmak, düşmanlarımızın sayısını azaltmak; içeride birlik ve beraberliğimizi yeniden inşa etmek…
Bu vesileyle insanlık dışı terör saldırısını bir kez daha kınıyorum, hayatını kaybeden şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Ülkemizin başı sağolsun.