Ve Reza Zarrap davası başladı.

Reza Zarrap’ın kefalet başvurusunda bulunmasından sonra, savcı Preet Bharara’nın, bu başvurunun kabul olmaması için mahkemeye sunduğu dosyalar gündeme bomba gibi düştü.

Savcı Bharara, Zarrap’ın kefalet ile serbest kalmasına, çok kesin bir şekilde karşı çıktı ve kefalet için başvurusunun kabul edilemez olduğunu söyledi.

Bharara, Reza Zarrapın serbest kalması halinde, geri geleceğinin garantisinin olmayacağını dile getirerek, bunun sebebi olarak, Zarrap’ın Türkiye’de yüksek makamlardaki kişiler ile olan çarpık ilişkilerini ve Türkiye’de tutuklu bulunduğu hapishaneden çıkması için rüşvet verdiğinin anlaşılmasını dile getirmiş.

Savcı Bharara, Türkiye’de Zarrab’ın tahliyesini şöyle yorumlamış :”Zarrap’ın hapisinden çıkmak için TC savcılığını polisini topyekün rüşvetle yeniden düzenlediğine dair inandırıcı iddialar görünüyor”

Görüldüğü gibi, savcı Bharara, Türkiye’deki rezil durumu çok net özetlemiş.

Daha otuz yaşındaki birinin, para ile, Türkiye’deki tüm polis ve adliyeyi nasıl kendisine bağladığını çok net olarak ilan etmiş.

Ülke adına rezil ve utanç duyulacak bir durum.

Öncelikle ortaya çıkan belgeler, savcı Bharara’nın iddianamesi değil, sadece Zarrap’ın kefalet ile serbest kalmaması adına mahkemeyi ikna etmek için sunduğu belgeler.

Savcı Bharara’nın verdiği dosyada en dikkat çekici olay, 17 aralık operasyonunda yazılan iddianamenin tümüyle ingilizceye çevrilerek mahkemeye sunulmuş olasıydı.

Savcı Bharara, 17 aralık operasyonunu yapan polislerin ve savcıların, siyasi irade tarafından görevden alınmalarını da not olarak düşmüş.

Ayrıca, Zarrap’ın Türkiye’deki rüşvet çarkının nasıl işlediğini de, 17 aralık iddianamesindeki ayrıntıları vererek anlatmış.

Bu dosyada, Zafer Çağlayanın saatinden, Egemen Bağışın çikolata kutusunda aldığı rüşvete, Muammer Gülerin önüne yatarım demesine kadar her şey var.

Alınan tüm rüşvetlerin miktarları ve alınış şekilleri, aynı 17 aralık iddianamesindeki gibi tablolar halinde verilmiş.

Zarrap’ın kefalet başvurusunda, mahkemeye ne kadar hayırsever olduğunu ispat etmek için sunduğu ve içinde Togem-der’in olduğu listeyi de, savcı Bharara delil kabul ederek, bu derneğin Erdoğan ailesi ile direk ilişkili olmasına dikkati çekmiş.

Bharara, mahkemeye verdiği dosya ile, Türkiye’yi ve olan olayları ne kadar yakından takip ettiğini de ilan etmiş.

Reza Zarrap’ın aklanması için, havuz medyasının amiral gemisi Ahaber’de Bekir Hazar ve Ergün Diler’in, Türk bayrağı önünde Reza Zarrap ile yaptıkları röportajı da, cümle cümle ingilizceye çevirmiş ve mahkeme heyetine sunmuş.

Savcı Bharara, Türkiye’de olan siyasi değişimleride yakından takip ediyormuş.

Daha geçen hafta, Erdoğan tarafından görevden alınan Ahmet Davutoğlu’nun, görevden alınmasının sebebi olarak, “Davutoğlu, Zarrab’ın İran’a olan 2.7 milyar dolar borcunu ödemediği için mi koltuktan oldu?” denilmiş iddianamede.

Savcı Bharara’nın, kefalet başvurusuna itiraz için yazdığı iddianame ile, Bharanın, Zarrap davasına çok sıkı bir hazırlık yaptığı ve çok detaylı malumatının olduğu anlaşılıyor.

Bharara, hem Zarrap’ın bağlantılarını, hem de kurduğu rüşvet çarkı hakkında, oldukça detaylı bilgilere sahip.

Savcı Bharara, daha ortaya çıkmayan asıl iddianamesinde eminim çok daha detaylı ve farklı suçlarla ilgili olarakta, ciddi deliller ve belgelere sahiptir.

Ve eminim Reza Zarrap’ta, bu kadar sağlam hazırlanmış bir dosyadan haberdardır ve itirafçı olmayı çoktan kabul etmiştir.

Reza Zarrap’ın elinde de çok sayıda belge ve bilginin olduğunu, kefalet başvurusunda mahkemeye sunduğu belgelerden anlıyoruz.

Reza konuşmaya başladığında ve mahkeme süreci devam ettikçe, Zarrap ile iş yapan kişilerin çok ciddi bir şekilde başlarının ağrıyacağını tahmin etmek zor olmasa gerek.

Bu arada, Amerikan medyası da, Reza Zarrap davasını yakında takip etmeye başladı.

Özellikle NY Times ve Washington Post gazeteleri, hem sayfalarında, hem de twitter hesaplarından, bu dava ile ilgili detaylara yer vermeye başladılar.

Mahkeme başlayıp detaylar ortaya çıktıkça, bu ilgi ve alaka daha da artacaktır.

Bu mahkemeyi durdurmak için, ne kapıyı kırıp girecek Efkan Ala var, ne hakim ve savcıları sürecek ve meslekten ihraç edecek HSYK var Amerika’da.

Müslüman olan Türkiye’de, adaletin dinin en önemli rüknü olduğuna inanıldığı bir ülkede, bu kadar suça bulaşmışlara adalet müdahale edemeyince, kafir dediğimiz Amerika’da, hak ve adalet bekler hale gelen müslümanlar olarak, ne kadar acınası bir durumda olduğumuz da ayrı bir konu.

Umarım ve dilerim ki, yetimin fukaranın parasını çalan ve ülkeyi soyup soğana çeviren bu hırsız zihniyet, Amerika’daki mahkeme kararı ile cezalarını bulur ve dünyaya mal olan bu hırsızlıklarının cezasını sonuna kadar çekerler.

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...