AKP’nin ilahiyatçılarının iktidar için dini istismar etmesi sonunda bir havuz yazarını çileden çıkardı. Karar gazetesi yazarı İbrahim Kiras “bu yaklaşım Evetçileri çoğaltmaz” başlığıyla yazdığı yazıda Hayrettin Karaman’ın hayırcıları Hristiyanlara benzeten yaklaşımına itiraz etti. İşte Kiras’ın yazısının ilgili bölümü:

Ne yazık ki bugün de siyasi inançlarımıza dini dayanak aramaktan uzak duramıyoruz. Mesela geçtiğimiz haftalarda bir ilahiyat profesörünün umre için Kâbe’de bulunan vatandaşlara dua ettirirken referandumdan evet çıkması için de âmin dedirtmesi tepki çekmişti. 

Önceki gün de hepimizin sevip saydığı Prof. Hayrettin Karaman tartışma doğuran bir yazı yazdı ve İslam toplumunda yaşayan gayrimüslimlere gösterilmesi gereken şefkat ve hoşgörünün referandumda hayır diyeceklerden de esirgenmemesini istedi! 

Ülkemizin en saygın fıkıh alimlerinden biri olan Karaman’ın bu konudaki ifadeleri şöyle:

“Müslümanlar Yahudilere, Hristiyanlara ve diğer din mensuplarına aralarında, kendi toplumlarında yaşama hakkı tanıdıklarına, onlarla ‘iyilik ve adalet çerçevesinde’ ilişkiler kurduklarına göre kendi insanlarından olup zaman içinde değerlerine, öz medeniyet ve kültürüne yabancılaşmış parçalarına bunu tanımayacaklar mı? Elbette tanıyacaklardır. Referandum sürecinde ‘Hayır’ cephesinde yer alan insanların büyük çoğunluğu işte bu ‘…yabancılaşmış parçamızdan’ oluşuyor. Biz bu parça ile fikirde ve fiilde derin ayrılıklarımıza rağmen müştereğimizin azamisini temel kılarak birlikte, barış içinde yaşamak durumundayız.”

***

Aslında toplum kesimleri arasındaki farklılıkların çatışma kaynağı olmaması gerektiğini anlatmak ve insanları sağduyuya çağırmak için söz konusu yazıyı kaleme aldığı anlaşılan Karaman Hoca’nın referandumda hayır oyu verecek vatandaşları “değerlerine, öz medeniyet ve kültürüne yabancılaşmış” olarak nitelemesi yazının amacına hizmet etmeyen bir yaklaşım olmuş. Çünkü bu anlayışa göre günümüzde siyasi bir konuyla ilgili olarak belirmiş olan iki farklı görüşten biri “değerlerine, öz medeniyet ve kültürüne” sahip çıkmak, diğeri ise buna itiraz etmek anlamına geliyor. Aslında dini hiçbir yönü bulunmayan bir konudaki görüş farkı “fikirde ve fiilde derin ayrılık” olarak tarif edilebiliyor.

Üstüne üstlük siyasi görüşlerini beğenmediğimiz dindaşlarımıza bir tür “zımni statüsü” bağışlayarak toplumsal barışı temin edebileceğimizi düşünüyoruz.

Bu durumda söz gelimi “değerlerine, öz medeniyet ve kültürüne” hepimizden fazla sahip çıktıklarını düşünen Saadet Partililer veya kendilerine göre bazı gerekçelerle referandumun geçmesini doğru bulmayan kimi AK Partililerin kendi duruşlarını yine dinî gerekçelerle savunmaları icap edecek. Bu yolu açmamak lazım.

Güncel siyasi bir konuyu İslam inancının bir cüzü olarak görmek her bakımdan son derece tehlikeli. Bugünün siyasi ayrışmaları yarın ortadan kalkabilir ama inanç temelindeki ayrışmalar kolaylıkla izale edilemiyor. Onun için din alimlerinin görevi benimsedikleri siyasi görüşe dini dayanak bulmak değil, hurma ağaçlarının aşılanması konusunda fikrini soran ashabına “dünya işlerini siz benden daha iyi bilirsiniz” cevabını veren İslam Peygamberinin yolunu izlemek olmalıdır.

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...