12 örgüt üyesinin öldürüldüğü, hükümet yetkililerinin ‘çatışma‘; Kürt siyasi hareketi mensubu ve medyasının ‘infaz’ dediği olayı, yerinde araştırmak adına Van’a gittim.

 

Olayın olduğu ev iki katlı. Örgüt evi için lüks sayılacak bir ev.

 

Konum itibariyle arka sokaklarda, gecekondu semtinde değil.

 

Aksine caddeye yakın, merkezi bir yerde. Bahçeli ve hayli geniş.

 

Bahçe duvarının iki yanına güvenlik kameraları konmuş.

 

Komşuların ifadesine göre evi kiralayanlar bir süre sonra kendileri bu kameraları yerleştirmişler.

 

( Evin ben de bıraktığı genel izlenimi söyleyecek olursam, ev eylem yapacaklardan ziyade, eylemleri planlayacakların kullandığı bir ev)

 

Evin dışı ve içi savaştan çıkmış gibi. Her tarafta kurşun izleri olmasına rağmen, bahçenin dış duvarlarında ve bahçe kapısında herhangi bir iz yok.

 

Evin içinden, dışarı doğru ateş açılmadığı anlaşılıyor. Komşularla ve görgü tanıklarıyla konuşuyorum.

 

Operasyonun on beş dakika sürdüğü söyleniyor.  On beş dakikada on iki kişi öldürülmüş.

 

Ev kuşatılıp ‘teslim ol’ çağrısı yapılmamış. Böyle bir çağrı olsa en azından bahçe duvarları ortak olan yan komşularca işitilir.

 

Bir özel harekat polisi ayağından vurulmuş.

 

Kurşun damara isabet ettiğinden kan kaybından ölmüş.

 

Ani baskınla, eve girildiğinden, örgüt üyeleri silaha davranmaya fırsat bulamamış en fazla biri, bir kaç el ateş açmış olmalı.

 

AKP’li, CHP’li, HDP’li, örgütün eylemlerini olumlayan, olumlamayan hemen her kesimle görüşüyorum.

 

Ortak kanaat, operasyonun hukuk devleti normları gereğince yapılmadığı.

 

”Devlet operasyon yapacaksa bunu infaz şeklinde yapmamalı. Yasalara uygun yapmalı. Bu tarz yaklaşımlar, devletin rutin dışına çıktığını gösterir ve bu yöre halkını korkutur’ diyorlar.

 

Örgüt taraftarı olmayanlara göre bu tarz tutumlar,örgütün ekmeğine yağ sürüyor ve devlete olan nefreti körüklüyor.

 

Örgüte sempati duyanlara gelince, ‘örgütün bu olayı ıskalamayacağını ve bunu intikamı alınması gereken bir eylem olarak göreceği’ gerçeğini dillendiriyorlar.

 

Dün geceki eş zamanlı saldırıları, gece yarısı Çınar Emniyet İlçe binasına yapılan baskınları, örgütün bunu, Van’ın intikamı olarak değerlendirdiği kanaatini taşıyorum.

 

Son günlerde yaşanılanlar kapsamında olaylara baktığımda çok daha vahim olayların yaşanacağını kestirmekte zorlanmıyorum.

 

Okumalarım, görüşmelerim ve uzunca süre yapmış olduğum araştırmalar sonucu edindiğim izlenimlere göre: AKP kurmaylarını kılıf olarak kullanan, rutin dışını rutin olarak kabullenmiş devlet aklı ve PKK üst düzey kadrosu savaşı nihayi noktaya kadar taşıyacaklar.

 

İkisi de istedikleri noktaya ulaşmanın ancak kaosla ve kaotik ortamlarla oluşacağı kanaatini taşıyor.

 

Örgüt, 1990’ların örgütü değil. Daha geniş kitlelere kendini kabul ettirmiş durumda.

 

Savaş, dağdan şehre çoktan taşınmış. Sonraki safhada savaşın, bölge şehirlerinden metropollere taşınacağı söylenebilir.

 

Örgütün, İstanbul başta olmak üzere bir çok büyük şehirde hazır beklettiği, ölüm tugayları ve fedaileri henüz harekete geçirilmedi.

 

Kandil’in ağzından çıkacak bir tek emirle her şeyi göze almış bir çok genç bilenmiş vaziyette bekliyor.

 

Eskiden Öcalan’dan başka kimseyi dinlemeyecek olan kitle artık Kandil’i de en az Öcalan kadar önemsiyor ve kutsuyor.

 

Kandil’in ‘Barışa Öcalan karar veriyorsa, savaşa da biz karar veriyoruz’ açıklaması doğrultusunda hareket ediyorlar.

 

Kürt siyasi hareketinden, her iki tarafa da barış çağrısı yapanların örgüt nezdinde hiç bir hükmü kalmamış.

 

HDP’yi PKK ile eşit görenler muratlarına ulaşmış durumdalar.

 

Örgüt, HDP dahil herkese ‘ya bizimlesin ya da hiçbir hükmün yok’ davranışı sergiliyor.

 

HDP’nin örgüt üzerinde hiçbir ağırlığı kalmamış, ‘Türkiyelileşme‘ tezi komik karşılanıyor.

 

İstediğini elde etmeden savaşı sonlandırmayacak olan örgütün karşısında yine istediğini elde etmeden, durmayacak olan kaotik yapılar var.

 

Devlete gelince, cinnet geçiriyor görüntüsü veriyor.

 

AKP’nin siyasi gücünü de arkasına almış, vesayetçi yapılardan müteşekkil bu akıl 90’larda yaptığının aynısını yapıyor.

 

Dertleri ne AKP ne de AKP’nin başkanlık fantezisi.

 

Yeniden tek hakim olma yolunda ilerleyen bu aklın en büyük destekçileri ve sahipleri, Saray’ın içine nüfuz etmiş durumdalar.

 

TSK’da,bürokraside, emniyette, yargıda her yerde onlar var.

 

Zannedildiği gibi hiçbiri AKP’li değil.

 

AKP’nin bu alanların hiçbirinde istihdam edebileceği kadroları asla olmadı.

 

Bu vesayetçi yapıların, 28 Şubat öncesi hakim oldukları alanlarda politikalarına bakıldığında iki şey net görülüyordu.

 

1. Suriye ile savaş

 

2. Türkiye’de bir iç savaş Gelinen noktada hedeflerine çok yaklaştıkları görülüyor.

 

AKP tek iktidar, Erdoğan tek adam görüntüsü çizse de hakimiyet tamamen yitirilmiş durumda.

 

Kendini ülkenin tek hakimi sandığı bir anda, haberi olmadan ve kendisine sorulmadan Rus uçağının düşürülmesiyle kontrolü kaybettiğini kavramakta zorlanan Erdoğan, bölgede de kontrolü kaybettiğini kavramakta zorlanıyor.

 

AKP, birlikte ve aynı çizgide olmadığı yapılarla kol kola girdi, girmek zorunda kaldı.

 

Koluna taktığı adamlar, sıranın AKP’ye gelmesi için her türlü zemini acele etmeden hazırlıyorlar.

 

Kol kola girdiği bu yapılar, Erdoğan’ı tek adam olacağına inandırdıkları gibi, onu, buna bastırabilecek bir iç savaşla elde edileceğine de inandırmışlar.

 

Baskılar arttıkça, Kürt siyasi hareketine mensup olanların dokunulmazlığı kaldırılıp, yargılanıp, partileri kapatılıp, şiddet tırmandırılıp, silahla hakimiyet sağlandıktan sonra, baskın bir seçimle istediğini elde edeceğini sananlar, fena halde yanılıyorlar.

 

AKP’nin çok güvendiği %50’lik kitleyi de arkalarına alarak ülkeyi uçuruma sürükleyenler, fırsatı buldukları ilk anda AKP kurmaylarına hiç de merhametli davranmayacaklar.

 

Herkese savaş açanlar ve mutlak hakimiyet peşinde olanlar, ihtirasları yüzünden kendilerini bekleyen akıbeti göremeyecek kadar körler..

 

Korkarım ki yarın ‘eyvah aldandık’ demeye ne vakitleri ne fırsatları olacak.

 

Sonrası mı?

 

Hiç bilmiyorum..

Haber Kaynağı: HABERDAR