Özal ve Erdoğan

Madem Süleyman Yaşar hoca enfes bir yazı yazarak Özal ve Erdoğan’ın ekonomi politikalarını kıyasladı, kalanını tamamlamamak bize düşer. O hâlde buyurun Çankaya’nın ilk sivil cumhurbaşkanı Özal ile son “Başkomutanı” Erdoğan’ı kıyaslamaya…

Özal bir Müslüman’dı, Erdoğan İslamcı. (bkz. Süleyman Yaşar)

Turgut Özal bir mühendisti, Tayyip Erdoğan bir müteahhit; Özal proje yapardı, Erdoğan hesap yapar…

Özal projeksiyon adamıydı yarını kurtarma derdindeydi, Erdoğan günü kurtarma derdinde…

Özal vizyon adamıydı ülkenin geleceğini planlardı, Erdoğan misyon adamı kendi geleceğini planlıyor…

Özal 1980’li yıllarda otoban yapardı, Erdoğan 2010’da bölünmüş yol…

Özal zamansız geldi, onu kimse anlayamadı, Erdoğan zamanında geldi kimseyi anlayamadı…

Özal yalnız geldi, kadrolar yarattı, Erdoğan tüm kadroları harcayıp yalnızlaştı…

Özal önce yapar sonra hesap ederdi, Erdoğan hesap etmeden hiçbir şey yapmaz…

Özal yumuşak huylu bir cesur yürekti, Erdoğan sert görünümlü bir çekingendir…

Özal askerî vesayetin olduğu dönemde bile emrini yerine getirmeyen Genelkurmay başkanını görevden aldı, Erdoğan, tüm şartlar lehineyken bile kendine muhtıra veren komutanı ödüllendirdi…

Özal üç koyup beş alacağım derdi, Erdoğan hiç koymadan hepsini alma derdinde…

Özal “anayasayı bir defa delmekle bir şey olmaz” dedi ülkeyi başına yıktılar, Erdoğan’ın anayasayı rafa kaldırdı hiçbir şey olmadı…

Özal köşke çıktığında “ilk sivil cumhurbaşkanı” olmakla övünürdü, Erdoğan köşke çıkınca “başkomutan” olmakla övündü…

Özal varlığıyla ve ruhuyla bir sivildi, hep sivil kaldı, Erdoğan’ın görüntüsüyle sivil ruhuyla hep “başkomutan” olmak istedi…

Özal otoriter bir sitemi demokratikleştirmeye çalıştı, Erdoğan demokratik bir sistemi otoriterliğe dönüştürdü…

Özal akıldı, Erdoğan heyecan…

Özal dünyalıydı, Erdoğan başka dünyadan…

Özal adalet için AİHM’e bireysel başvuru hakkı tanıdı, Erdoğan “isteseydik AİHM’in keseceği tazminatı öder size içerden çıkarmazdık” diyecek bir adalet anlayışına sahip…

Özal şeytanla bile uzlaşmaya çalışırdı, Erdoğan’ın şeytanlaştırmadığı kesim kalmadı…

Özal devleti küçülttüğü için övünürdü, Erdoğan devleti büyüttüğü için övünüyor…

Özal’ın “dört eğilimi” vardı, Erdoğan’ın tek eğilimi var; “ya bizdensin ya düşman”…

Özal kendisine hakaret eden Emin Çölaşan’ı bile arar köşkte ağırlardı, Erdoğan kendisini eleştirenin patronunu arayıp azarlıyor…

Özal fırsat yaratırdı, Erdoğan fırsat tepiyor…

Özal yüksek matematik hesapları yapardı, Erdoğan bakkal hesabı…

Özal’da olmayan tek şey kompleksti, Erdoğan’ın için aynı şeyi söylemek imkânsız. (Bkz. “Sen bu ülkenin başbakanına…”, “Bir başbakan olarak ben…”, “Bakanıma söyledim…”, “Genelkurmay başkanım….” diye başlayan cümleler…)

Özal gecekondu toplumuna yol gösteren bir şehirliydi, Erdoğan şehirli topluma yol yapmakla övünen bir gecekondulu… (kendi ifadesi böyle)

Özal’da yolsuzlukla suçlanan bakanını kendi elleriyle azletti. Erdoğan yolsuzlukla suçlanan bakanlarını balkona çıkarıp aziz ilan etti…

Özal elektriği ve telefonu bile olmayan bir ülke alıp bilgisayar çağını başlattı, Erdoğan internet çağında gelip YouTube ve Twitter’ı kapattı…

Özal siyaset yapmak için köşkten inmeyi planlıyordu, Erdoğan siyaseti köşke çıkarmayı planlıyor…

Özal’ın dünyadaki kişisel itibarı o dönem Türkiye devletin itibarının bile üstündeydi. Erdoğan’ın kişisel ihtirası hem kendinin hem devletin itibarını aşağı çekiyor…

Özal sabırlı adamdı. Erdoğan sinirli adam…

Özal rakipleriyle biraraya gelip TV’lerde tartışmaktan çekinmezdi. Erdoğan muhalif gazetecilerin karşısına çıkmaktan bile çekiniyor…

Özal çoksesliliğin temsilcisiydi, Erdoğan teksesliliğin temsilcisi…

Özal TV programlarında farklı görüşten insanların tartışmasına moderatörlük yapardı, Erdoğan farklı görüşten bir köşe yazısına bile tahammül edemiyor…

Özal’la Erdoğan’ın tek ortak yanı var: İkisinin de meddahı Mehmet Barlas…

[email protected]
Twitter: @EmreUslu

Taraf: 18 Eylül 2014

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...