Hiç birimizin yarına çıkma garantisi yok…

İnsanoğlu ölümlü varlık… Bugün varız, yarın yokuz…

Bu nedenle belki ben göremeyebilirim de, içinizden şu yazdıklarımı illa ki görenler olacaktır.

Çünkü yazacaklarım öyle çok uzak tarihlerde gerçekleşecek şeyler değil…

Şuradan başlayalım…

İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ülkemizde “Propaganda” konusunda akademik çalışma yapmak, kitap yazmak ilk kez fakire nasip oldu. Hatta hepinizin yakından bildiği ünlü bir profesör, bu konulara girme, bu ülkede profesör unvanı alamazsın demişti…

Şu satırları bu konuları çalışmış biri sıfatıyla yazıyorum…

HİZMET HAREKETİNİN içinde olup da bugüne kadar bunun propagandasını yapan görmedim.

Onlar, Türkçe Olimpiyatları gibi göz kamaştıran etkinliklerde bile, MEÇHUL BİRER KAHRAMAN olarak sahne arkasında veya salonda en arkalarda olmasını bildiler. Emeksafhasında hep varlardı, şov safhasında görüntüde hiç olmadılar.

Yapılan bu güzel işlerin propagandasını yapanlar, günlük siyasi çıkarlarla elinemikrofon alıp, o parlak gecelerde nutuk atma sevdasına düşen siyasiler oldu.

Eğer bu işin propagandasını yaptığı için sorgulanacak birileri varsa, aklınıza gelenilk isim de dahil, bizzat onlardır…

Çünkü HİZMETİN içinde olanlar dün de aynı işi yapıyorlardı, bugün de…

Allah ömür verirse yarın da devam edeceklerdir. Onlarda bir değişiklik yok, yollarına daha büyük bir tempoyla devam ediyorlar.

Eğer dün överken bunun hakaret eden insanların içine düştüğü akla ziyan TUTUM DEĞİŞİKLİĞİ konusunda sorgulanması gereken birileri varsa, bunun neden veniçini konusundaki açıklamayı da, ya ruh hekimlerine, ya da gidip savcılara  bizzat kendileri yapmaları gerekiyor.

Konya’da görevini yapmaktan başka amacı olmayan öğretmendenKenya’da Türk bayrağı dalganan okuldanErzurum’da yattığı yerde zorla gözaltına alınmak istenen 91 yaşındaki hayırseverden ne istediklerinin sorusunun cevabını, bizzat kendilerinin vermesi gerekiyor.

Yanlış yapan yok mudur?

Olabilir de…

Yanlış yapan varsa sor hesabını. Ona zaten kimse sahip çıkmaz ki?

O halde, uzmanların, Hitler’in bile bu kadarını düşünmediğini iddia ettiği SOSYAL SOYKIRIM niye?

Yazıya böyle bir girişten sonra, iç sesime kulak vererek geleceğe dair bazıhissiyatımı sıralamak istiyorum.

PARALEL YAPI (!) gibi, hukukçuların olabildiğine soyut, ne olduğu belirsiz bir iddia olarak tanımladığı soruşturmalar kapsamında gözaltına alınan, tutuklanan insanların, çok uzak olmayan gelecekte, bu davalardan alınlarının akıyla çıkacağını göreceksiniz inşaAllah…

Bediuzzaman Said Nursi Hazretleri, Şualar kitabında,“Risalelerde bir suç bulamadılar, 5-10 kelimeyi bahane edip, DÜNYACA ÜNLÜ KİŞİ HATIRINA 5-10 arkadaşımıza beşer altışar ay hapis cezası verdiler” der.

Dünya ünlü kişiler şimdi de var.

Anayasamıza göre, ünvanı ve görevi ne olursa olsun, hiç kimsenin yargıya talimatvermek haddi değildir.

Buna rağmen birileri çıkıp, kimi konularda savcılara talimat verebiliyor.

Devletin en üst mahkemesi bir karar verdiğinde, TANIMIYORUM, UYMUYORUM denilebiliyor.

Geçin bu işleri…

Gündelik işler bunlar…

Şimdilerde dünyaca ünlü insan hatırına, siyaset güdümlü bazı yargıçlar bir kısım insanlara ceza vermeye kalksalar bile, iç-dış tüm hukuk yolları tüketildiğinde, Allah’ınizniyle her şeye rağmen mazlum ve masumların BERAAT ettiklerini göreceksiniz.

Eğer haklarındaki iddialar medyaya yansıyan iddianame içeriklerinden ibaretse, bu konuda herkesin rahat olmasını tavsiye ederim. Bunlardan birşey çıkmaz.

Kaldı ki, gördüğümüz kadarıyla, ahirette bile kendilerini kurtarmaya vesile olacakhayır işlerinden dolayı insanlar, burs verdin, zekat verdin, kurban verdin diye hesaba çekiliyorlar.

Devletin yasal bankasına para yatırdı diye, kucağında bebeği olan anneler terör suçlamasıyla cezaevlerine atılıyorlar.

Hukuk Tarihine SKANDAL olarak geçen bu tür işlemlerden bir sonuç çıkması için, içinde yaşadığımız şu anlı şanlı mübarek devletin, toptan iflas etmiş olması lazım.

Yok böyle bir şey.

Önce Allah’a, sonra bu ülkenin vicdanına ve devletinize güvenin..

“Vicdan” kelimesi Arapça’da “bulmak” kökünden gelir der, Sayın Fethullah Gülen..

Bu ülkenin vicdanı eninde sonunda Allah’ın izniyle gerçek adaleti bulur ve hakkı teslim eder.

Sözün özü şu;

En nihayetinde tüm soruşturmalardan birşey çıkmadığını göreceksiniz.

Bunun kanıtı, bu tür soruşturma talimatı verenlerin bizzat evlerinde mevcut…

Yüzde 90’ının çocuğu HİZMETİN okullarından mezun oldular.

Evlatlarının, gelinlerinin ve damatlarının yüzlerine baksınlar ve kendi vicdanlarınasorsunlar; HİZMET ONLARA TEK BİR LEKE BİLE BULAŞTIRMIŞ MI?

Diğer çocukların kendi çocuklarından farkı olmadığı halde, bu SOSYAL SOYKIRIM niye?

Gazeteci kılıklı bir muhbir; Can Dündar hakkında Anayasa Mahkemesi HAK İHLALİ kararı verirse, Cemaat aleyhinde görev yapacak tek bir hakim, savcı bile bulamazsınız diyordu.

Hukuksuzluğu öyle bir yol edinmişler ki, balon bir yerde patlayacakçökmek için ağızlarını sulandıran şirketleri, okulları, kurumları iç etmek zorlaşacak diye ödleripatlıyor.

Beni de mahkemeye, BU ADAM ÖDÜMÜZÜ PATLATIYOR diye vermişlerdi.

Mahkemede de ifade ettiğim gibi, elimde kalemden, dilimde kelamdan başka birşey yok. Hayatımda elime silah değmemiş. Ben senden zerre kadar korkmuyorum da, sen benden mahkemeye verecek kadar neden korkuyorsun kardeşim?

Dünyanın saygı duyduğu Anayasa Mahkemesi kararına bazılarının KARŞI çıkma nedeni, yapılan HUKUKSUZLUKLARIN ARTIK DÜNYA ÇAPINDA BİLİNİR OLMASINDAN, dünyanın tepki göstermesinden ve sürecin giderek sürdürülebilir olmaktan çıkmasından kaynaklanıyor.

Böyle gitmeyeceğini onlar da biliyor.

Beraat edeceklerini bizden iyi bildiklerinden, HİÇ OLMAZSA TUTUKLU YARGILAYARAK İNTİKAM ALALIM düşüncesiyle hareket ediliyor.

Birkaç cümle daha yazıp yazıyı sonlandıralım;

Bank Asya’nın hem de ağır tazminatlarla bir gün gerçek sahiplerine iade edildiğini göreceksiniz.

İpek-Medya Grubu’nun hem de ağır tazminatlarla bir gün gerçek sahiplerine iade edildiğini göreceksiniz.

Uydudan atılan kanalların yeniden ekranlarından şakadığını izleyeceksiniz…

El konulan okulların, holdinglerin, şirketlerin, hem de ağır tazminatlarla bir gün gerçek sahiplerine iade edildiğini göreceksiniz.

Üstelik binalar yerinde, yiyemezler, boğazlarına sığmaz merak etmeyin. Üstelik bir okul binası yapmak 3 ay şimdi…

Kaldı ki, önemli olan bina da değildi. Kurumların içindeki eğitim gönüllüleri tüm ahlak,fazilet ve birikimleriyle yine aramızda… Onların kişiliğinde SAPMA olsaydı, HİZMET o zaman bitmiş olurdu, tuğlasına, çimentosuna, binasına el konulduğu zaman değil…

Kader bazında geleceğimizi aydınlatacak gelişmeler yaşanıyor.

Cebri Hicretle, dünyanın pek çok yerine HİZMET gönülleri YENİ adımlar atıyor, seferler düzenliyor, yeni fidanlar ekiliyor.

Dünkü kırılmaları, yanlış anlamaları, yanlış sunumları telafi edecek, el uzatılamayan sinelerin dünya ve ahirette sitemini giderecek, içinizde yer tutmuş yanlış kişileri, yaranmak-yararlanmak isteyenleri ayıklayıcı bir süreç gerçekleşiyor.

Bir örnek vereyim;

Kasım ayı sonunda Diyarbakır uçağına bindiğimde bir adam başıma dikildi ve seni tanıyorum dedi. İnsanlar birbirine benzer dedim. Hayır, sen falancasın ve ekranlarda tüm konuşmalarını takip ediyorum dedi ve ekledi; KCK yönetimindeyim 5-10 gün önce Manisa’da başörtülü kadınlara kelepçe takıldığımı görmeseydik, şimdi seni burada biraz hırpalardım. Şimdi ise, Diyarbakır’da herkes, Manisa’daki KELEPÇE EMRİNİ kim vermişse,KCK’lılara kelepçe emrini de o vermiştir diye düşünüyor. Bölge halkı, arkadaşlarımıza o aşağılamayı cemaatin yapmadığına artık kanaat getirmiş durumda…. dedi yanımdan uzaklaştı.

Bakın, bu örnek çok irite edici olabilir.

Öyle anlaşılıyor ki, dünden bugüne yaşanan, sosyal kesimlerin birbiri hakkında ortaya attıkları tüm iddialarla toplum yüzleşmeden, bazı şeyler aşılamayacak, bir orta yol bulunamayacak, birlikte yaşam kültürü hayata geçirilemeyecek demek ki…

Can Dündar’a CEMAATÇİ denilen, kuralları ihlal ettiği için trafik cezası ödemesi gerekirken, PARALEL  POLİSLER bana ceza YAZDI diye (afedersiniz) kıvırmaya çalışan şoförün, bu yolla durumdan yırtmaya çalıştığı bir ülkeden söz ediyoruz.

Bazı şeyleri yaşamadan dünü anlamak, yarını yeniden inşa etmek zor olacakmış belli ki…

Herkes işine gücüne, HİZMETİNE baksın, Allah’a, devletine ve milletine güvensin.

Bu karanlıktan çıkacağız emin olun..

Keşke ülkeye bugünkü utancı yaşatanlar da, yarın kendileri ve yedi göbek sülalesibaşları aşağıda gezmeyecek şekilde, yol yakınken daha büyük hatalardan dönebilseler…

Ama maalesef bu imkansız gibi görünüyor.

Yazık ettiler kendilerine… Ama emin olun, onların öfkesine de rağmen,  birşey olmaz devlete ve millete…

Baharın kokusunu hissediyor musunuz?

Prof. Dr. Osman ÖZSOY – RotaHaber

www.osmanozsoy.com.tr

[email protected]

www.twitter.com/ozsoyyazilar

Kaynak: rotahaber