“Bir musibet bin nasihatten evladır” demiş atalarımız. Sınır ihlali gerekçesiyle atılan füze yalnızca o jeti vurmadı. O füze SU-24’ün kuyruğunda patladı ama Türk-Rus ilişkilerinin yanısıra alakasız görünen bir çok konu ve kişi de yara aldı.
Türk Silahları Kuvvetleri’nce de basına aksettirildiği üzere Rus savaş uçakları tarafından Suriye üzerinden Türkiye’nin güney sınırının ihlal edilmesi nedeniyle Rusya, dolayısıyla da Putin defalarca uyarıldı. Buna rağmen, sınır ihlalini sürdürmekte ısrar etti. Türk savaş uçakları, Rus savaş jetini uluslararası hukuk nezdindeki angajman kurallarını kullanarak haklı gerekçelerle vurdu. Belli ki Putin yönetimi Türkiye’den böyle bir hamle beklemiyordu.
Putin ve yönetiminin sert çıkışları ve kimisi üstü örtülü kimisi açık tehditleri, kısa vadede AKsaray ve AKP’nin ayılmasına sebep olacak mı pek bilinmese de uzun vadede Türkiye hakkında hayırlı olacak olası gelişmeleri NOKTA okurları için derledik.
‘VESAYETÇİLERİN PAKTI’ VURULDU
28 Şubat döneminin en hızlı paşalarından Tuncer Kılıç, 28 Şubatçıların Yeni Türkiye’sinin yüzünü batıdan Rusya-Çin-İran eksenine çevirmesini savunuyordu. Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte Kemalizm, Türkiye’nin önüne hedef olarak Batı’yı koymuştu. Ancak batı dünyasında “lüzumsuz” derecede genişletilen (!) bireysel hak ve özgürlükler Türkiye’deki rejim muhaliflerinin elinde bir silaha dönmüştü. Askeri vesayetin hakim olduğu bir ülke batı kulübünde eğreti duruyordu. Mutlak bir devlet hakimiyeti ve geri dönüşü olmayacak bir toplum mühendisliği için Rusya-Çin-İran paktı çok uygundu.
2002 yılında Harp Akademileri Komutanlığı’nın düzenlediği ‘Türkiye’nin Etrafında Barış Kuşağı Nasıl Oluşturulur’ konulu sempozyumda izleyici sıralarından söz alan dönemin MGK Genel Sekreteri Orgeneral tuncer Kılınç, konuşmacılardan Erol Manisalı’nın “AB Türkiye’yi hiçbir zaman almayacak” sözlerine katıldığını ifade ettikten sonra şöyle diyordu: “Türkiye’nin yeni birtakım arayışlar içinde olması kesinkes ihtiyaç. Bunun da en doğru yöntemi zannediyorum, Rusya Federasyonu ile birlikte, ABD’yi göz ardı etmeksizin mümkünse İran’ı da içerecek şekilde arayış içinde olunması…”
2010 yılından itibaren geçmişte 28 Şubat karşıtlığıyla iktidara gelmiş olan Tayyip Erdoğan liderliğindeki AKP’de başlayan söylem değişikliğinin merkezinde de AB ve batı ittifakından kopmak Şangay Beşlisi’ne girmek vardı. Muhtemelen Tuncer Paşa ile aynı gerekçelerle… Erdoğan bunu Ocak 2013’te katıldığı bir televizyon programında şöyle dile getiriyordu: “AB bizi unutmak istiyor ama çekiniyor unutamıyor. Halbuki bir açıklasa biz rahatlayacağız. Oyalayacağına bizi, açıklasın biz de işimize bakalım. Geçenlerde Sayın Putin’e ‘Bizi Şangay Beşlisi içine alın’ dedim. Biz de AB’ye ‘allahaısmarladık’ diyelim, ayrılalım oradan. Bu kadar oyalamanın ne anlamı var? İkisi birbirine alternatif mi? Şangay Beşlisi daha iyi, çok daha güçlü…”
Rus uçağına atılan füze farklı dönemlerin tüm vesayetçilerinin Rusya-Çin-İran paktına geçme hayallerini de vurdu.
ÜÇÜNCÜ DÜNYACILARIN İTİBARI SARSILDI
Yıllarca AKP iktidarına en ağır eleştirileri getiren Yiğit Bulut’un bir anda iktidar destekçisi olması, Bulut’un ani dümeni kırması olarak yorumlandı. Ancak bu doğru değildi. Yiğit Bulut hep olduğu yerde durdu. Türkiye için Rusya benzeri “şirket gibi yönetilen güçlü devlet” modelini savunuyordu. Erdoğan Yiğit Bulut’un durduğu yere geldi. Yiğit Bulut gerek başbakanlığı sırasında gerekse AKsaray’da Rusya’nın fahri elçisi gibi görev yaptı. SU-24’ü vuran füze Yiğit Bulut’u da vurdu. Sadece Bulut değil, iktidar çevresinde kümelenmiş tüm üçüncü dünyacıların itibarı sarsıldı.
Yiğit Bulut, Rus uçağının vurulmasının ardından TRT Haber’de Rusya’ya bunca yıllık emeği heba ettikleri için sitem ediyordu adeta: Şöyle diyordu Yiğit Bulut: “Bakıyorsunuz, Osmanlı’nın Kırım Savaşı’nı finanse etmek için Batı’ya yaklaştığını görüyorsunuz. (…) Şimdi, Rusya neden Türkiye’yi 1850’lerdeki gibi Batı’nın etkisine doğru itmeye çalışıyor? Putin bunu niye yapar? Bunu çok iyi düşünmemiz lazım…”
“KÜLÜSTÜR” NÜKLEER TEKNOLOJİ DE VURULDU
Çernobil Nükleer Santrali kazasının ardından kimse Rusya’ya nükleer santral yaptırmadı. Rus nükleer teknolojisi adeta ambargoluydu. Ruslar bu psikolojik ve teknolojik güvensizlik kaynaklı barajı Türkiye’de aşmayı planlıyordu. Türkiye’nin ilk nükleer santrali olacak olan 22 milyar dolar yatırımla Mersin Akkuyu’da yapılacak. Akkuyu’daki santral tüm eleştirilere rağmen, Rus kamu nükleer enerji şirketi Rosatom’a verilmişti. Rusya, Türkiye’nin yeni nükleer santrallerinin ihalesini de almayı planlıyordu. Suriye sınırında vurulan Rus savaş uçağıyla birlikte modası geçmiş “külüstür” nükleer santral de vurulmuş oldu. Hem de hiç bir nükleer sızıntı riski olmadan.
RUSLAR SICAK DENİZLER İNECEK FOBİSİ
İlkokul ders kitaplarından başlayan, ortaokul ve lise ders kitaplarında da tarih bilgisi diye sunulmuş en tipik ötekileştirme klişesi olan bir efsane de bu füze ile düştü. Ders kitaplarında Türkiye’nin çocuklarının kafasına, “Sıcak denizlere inmeye çalışan düşman: Rusya” klişesisi işlenmişti. Haliyle bu da bir süre sonra fobi haline geldi. Türkler’de yaygın olarak görülen Rusların sıcak denizlere inmesi fobisi bu füze ile aşılmış oldu. Zira Rusların çoktan Suriye üzerinden Akdeniz’in sıcak sularına açılmış olduğu en yakından görülmüş oldu.
KALİTELİ TURİSTE KAPI AÇILDI
Üç tarafı denizlerle çevrili, her köşesinden tarih ve kültür fışkıran Türkiye’nin ekonomisi, turizmden hak ettiği geliri bir türlü elde edemiyordu. Bunun sebepleri arasında işletmecilik ve tanıtım eksikliği kadar, ‘herşey dahil’ anlayışıyla ucuz turist cennetine dönüşmüş olması da etkiliydi.
Ülke turizmi Rusya’dan akan turist dolayısıyla ucuz paranın bağımlısı olmuştu. Genellikle taşkın, gürültücü ve parasız olarak gözlemlenen Rus turistin gittiği mekanlara iyi harcayan Alman ve İngiliz turisti gitmiyordu. Turizm sektörü de bu durumdan her sezon gizli ya da açıktan şikayet ediyordu.
Füzeden sonra Rus devleti, vatandaşlarını Türkiye’ye gitmemeleri konusunda uyardı. Bu şok, Rusya’ya bağımlı turizm sektöründe çeki-düzen arayışına girişilmesini ve iyi para harcayan turist çekebilecek adımlar atılmasını sağlayabilir.
‘BİZİM DE PUTİNİMİZ OLSUNCULAR’ HÜSRANA UĞRADI
Rus uçağının düşürülmesinin ardından Rusya Devlet Başkanı Vilademir Putin’in uygulamaya koyduğu politika da karizmasını yerle bir etti.
Rus turistlere Türkiye’ye gitmeyin çağrısı yapması, Ermeni tasarısını alel acele parlamentoya sunması, Türk mallarının ülkeye girişine engel koyması gibi adımlar “Putin yüzükleri atmış toy bir nişanlı gibi tepkiler veriyor” şeklinde yorumlandı. Putin olmaya heveslenenler ya da bizim de bir Putinimiz olsun isteyenler hüsrana uğradı.
BAŞIMIZI DAHA DA AĞRITACAK ŞEYLER SEKTEYE UĞRAR
Türkiye’nin başı epeydir başta IŞİD olmak üzere Suriye’deki gruplara silah satışı ve IŞİD’le petrol işi yaptığı iddialarıyla dertte.
Putin, Antalya’daki G20 Liderler Zirvesi’ndeki açıklamasında isim vermeksizin IŞİD’e yardımcı olan ülkeleri gündeme taşımıştı. Uçak düşür düşmez ise Putin yönetimi açık konuştu ve Türkiye’yi resmen IŞİD ile petrol ticareti yapmakla, bazı Türk yöneticileri de IŞİD ile ticari ilişki içinde olmakla suçladı.
Bu aşamadan sonra Türkiye’nin ABD, NATO ve AB ile ilişkileri başta olmak üzere başını daha da fazla derde sokacak silah ve petrol ticaretinin geçmişte olduğu kadar aleni ve rahat yapılamayacağı ifade ediliyor.
KISA VADEDE OLMASINI BEKLEMEYİN
Buraya kadar Türkiye’nin, sınır ihlali yapan Rus savaş uçağını vurmasının hayırlı olan yanlarını yazdık. Ancak, Türkiye’de yaşayan bireyler olarak tüm bunların kısa vadede “hemen bir şerden bin hayır doğacak” beklentisine kapılmak da pek gerçekçi değil. Dostları ve düşmanları içeride olduğu gibi dışarıda da hızla değişebilen AKP iktidarı ve AKsaray’ın ne yapacağını kestirebilmek sadece sıradan vatandaşlar için değil, AKP ve Aksaray için de pek mümkün görünmüyor.
Antalya’daki G-20 günlerinde Çin ile olan 2 yıllık füze anlaşmasını iptal edip, yerli üretim yapmaya karar veren iktidarın, Rus savaş jetini de vurarak, Doğu’ya kaydırdığı eksende hızla irtifa kaybettiği bir gerçek.
Çin ile askeri işbirliğinden vazgeçerken ABD ve NATO’ya da pas atmayan “yerli üretim” bahanesi, Türkiye açısından AKP’nin “Değerli Yalnızlık” diye kamuoyuna pazarladığı dış politika tablosuna da işaret olabilir. Eh hal böyle olunca da Türkiye’nin Rus uçağı vurduktan sonra can havliyle tekrar kapısını çaldığı Batı ile yoluna devam edip etmeyeceğini söyleyebilmek şimdilik zor.
Ancak uzun vadede Türkiye’nin “vesayetçilerin paktını”, “üçüncü dünyacıların itibarını” vurduğu, “külüstür nükleer teknolojisi” ile arasına aşılması zor bir bariyer koyduğu, “Ruslar sıcak denizlere inecek fobisini” yendiği, kaliteli turiste kapı araladığı, Suriye sınırında sıkı denetim nedeniyle ülkenin başının daha fazla belaya sokulmasından kurtulacağı şimdi herkesçe kabul edilen gerçekler…
NOKTA