Adı AKP’nin troliçesine çıkan isimlerden biri olan Nihal Bengisu Karaca Arınç-Erdoğan tartışmasında tarafını seçti. Karaca bugün yayımlanan yazısında Arınç’a yöneltilen eleştirilere karşı çıkıyor ve bunun AKP’ye zarar vereceğini iddia ediyor.
İşin daha ilginci Karaca’nın yazısını Arınç’la birlikte hareket eden Suat Kılıç, Sadullah Ergin ve Hüseyin Çelik ekibinin paylaşarak medya kampanyalarına katkı sağlamaları.
Karaca her ne kadar bunu AKP için yaptığını yazsa da Arınç ve ekiginin bilinçli çıkışı karşısında Arınç’ı korumaya alması dikkatlerden kaçmadı. Kavga başlamadan hemen önce Gül tarafını seçen Fehmi Koru’yu kovan Habertürk’ün Nihal Bengisu Karaca konusunda nasıl bir tutum alacağı merak ediliyor. Zira Koru’nun kovulması, Abdullah Gül ekibinin başlatacağı indifada hareketinin medya ayaklarından birini kesmek niyetiyle yapılmıştı. Saray ekibi Koru’yu kovdurdu ama yerine hemen Karaca ikame edildi. Bakalım yeni gelişmeler nasıl olacak:
İşte Karaca’nın Arınç’ı korumaya alan o yazısı:
Arınç’ın tepki çeken tek görüşü bu değildi. Doğrusu bazı arkadaşlarımızı yakıştırmalar yaparak anmasından ben de rahatsız oldum.
Ancak çok geçmeden bu rahatsızlığım başka bir taaccüb ve hicapla yer değiştirdi. Zira sosyal medyadan gördüğüm şu oldu: Bülent Arınç’ı linç ettiler. Sadece Arınç’ı değil, Hüseyin Çelik’i ve Sadullah Ergin’i de tahtaya yatırmış kör bıçakla doğruyorlardı. Arınç ve arkadaşları başkaldırmakla, ihanet etmekle, paralelle iş tutmakla suçlanıyordu.
Şöyle düşünmek de mümkün oysa:
Memlekette zaten doğru dürüst muhalefet yok.
Muhalefet yerine nefret söylemini siyaset zanneden tuhaf bir grup var.
% 49.5 sonrası, yapıcı, yüzleştirici, özeleştiriye zorlayan, bu yolla düzelten ve onaran bir ses çıkacaksa, bu seslerin AK Parti’de siyaset yapmış isimlerden gelmesinde anormal olan bir şey yok.
Biliyorum, en ufak bir çatlak ses “Ya Erdoğan zarar görürse” korkusu uyandırıyor kalplerde. Anlıyorum, hatta bunu yaşıyorum. Kolay değil çok operasyon oldu, nice badireler atlatıldı. Yığınlar halinde travma sonrası stres bozukluğu yaşıyoruz.
Ama el insaf: % 52 ile tek turda Cumhurbaşkanı olmuş, 1 Kasım’daki % 49.5’in aslan payına sahip bir liderin, Bülent Arınç fikirlerini söyledi diye; Etyen Mahçupyan “Başkanlık öyle tartışılmaz” dedi, Gülay Göktürk de “Etyen haklı”dedi diye zarar göreceğini düşünmek abesle iştigaldir.
Ama tersi mümkün. Muhalefet partilerinin kutuplaştırma çabaları ortada iken; yönetici elit sistem içi kamplaşmanın şehvetine kapılır, gönüllü müttefikler birbirini tırmalamaya başlar, taban kendi içinde sürtüşen tabakalara bölünür ve bu hareketin kurucu kadroları her hoşa gitmeyen açıklamalarında tükürük yağmuruna tutulurlarsa bu durum giderek topluma da sirayet eder, partiküllere ayrılırız.
Milletler, millet olma yetilerini böyle böyle kaybederler.
Hafazanallah diyelim.
Arınç’ın tepki çeken tek görüşü bu değildi. Doğrusu bazı arkadaşlarımızı yakıştırmalar yaparak anmasından ben de rahatsız oldum.
Ancak çok geçmeden bu rahatsızlığım başka bir taaccüb ve hicapla yer değiştirdi. Zira sosyal medyadan gördüğüm şu oldu: Bülent Arınç’ı linç ettiler. Sadece Arınç’ı değil, Hüseyin Çelik’i ve Sadullah Ergin’i de tahtaya yatırmış kör bıçakla doğruyorlardı. Arınç ve arkadaşları başkaldırmakla, ihanet etmekle, paralelle iş tutmakla suçlanıyordu.
Şöyle düşünmek de mümkün oysa:
Memlekette zaten doğru dürüst muhalefet yok.
Muhalefet yerine nefret söylemini siyaset zanneden tuhaf bir grup var.
% 49.5 sonrası, yapıcı, yüzleştirici, özeleştiriye zorlayan, bu yolla düzelten ve onaran bir ses çıkacaksa, bu seslerin AK Parti’de siyaset yapmış isimlerden gelmesinde anormal olan bir şey yok.
Biliyorum, en ufak bir çatlak ses “Ya Erdoğan zarar görürse” korkusu uyandırıyor kalplerde. Anlıyorum, hatta bunu yaşıyorum. Kolay değil çok operasyon oldu, nice badireler atlatıldı. Yığınlar halinde travma sonrası stres bozukluğu yaşıyoruz.
Ama el insaf: % 52 ile tek turda Cumhurbaşkanı olmuş, 1 Kasım’daki % 49.5’in aslan payına sahip bir liderin, Bülent Arınç fikirlerini söyledi diye; Etyen Mahçupyan “Başkanlık öyle tartışılmaz” dedi, Gülay Göktürk de “Etyen haklı”dedi diye zarar göreceğini düşünmek abesle iştigaldir.
Ama tersi mümkün. Muhalefet partilerinin kutuplaştırma çabaları ortada iken; yönetici elit sistem içi kamplaşmanın şehvetine kapılır, gönüllü müttefikler birbirini tırmalamaya başlar, taban kendi içinde sürtüşen tabakalara bölünür ve bu hareketin kurucu kadroları her hoşa gitmeyen açıklamalarında tükürük yağmuruna tutulurlarsa bu durum giderek topluma da sirayet eder, partiküllere ayrılırız.
Milletler, millet olma yetilerini böyle böyle kaybederler.
Hafazanallah diyelim.