Özgür Düşünce Yazarı Yavuz Baydar bugünki köşesinde Meclis’teki üç partinin teröre karşı ortak deklarasyonunda yer alan ifadeleri ve muhalefet partilerinin; Tek bir hesap vermeye yanaşmayan, bir tek bakanı bile yaşatılan acıdan etkilenmemiş bir partinin dayattığı, anlamsız bir metnin altına neden imza attıklarını eleştirir bi yazı kaleme aldı!

Neymiş?

‘Terör saldırılarının arkasında Türk milletinin birliğine ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bütünlüğüne yönelik tarihi emeller var’mış.

‘Millet iradesinin tecelligâhı olan TBMM bu konuda üstüne düşen tarihi sorumluluğun farkında ve şuurunda’ imiş.

Meclis’teki üç partinin teröre karşı ortak deklarasyonunda yer alıyor bu ifadeler.

Sanki bu ülkenin insanları durumun farkında değil.

Sanki bizler, sıradan vatandaşlar değil de başkaları bağırıp duruyor ‘yapmayın etmeyin, akılsızlıkla, yanlışlık üstüne yanlışlıkla bölgeyi saran radikalleşmeyi ülkemize ithal etmeyin, teröre şuursuzca davranışlarla davetiye çıkarmayın’ diye kaç zamandır.

Böyle afaki ortak metinlerin altında toplanarak tehlikeyi savuşturacaklarını sanıyorlar.

Kaç zamandır bu ülkenin vatandaşları, en temel anayasal hakları olan can güvenliğinden yoksun.

İktidara yapışmış, beceriksizlik timsali bir hükümet, bu en temel hakkı artık korumaktan aciz hale gelmiş.

Türkiye’nin dört bir yanı cenaze evine dönmüş. İnsanlar kan ağlıyor. Bir sonraki güne nasıl uyanacaklarını bilemez haldeler.

Hükümetin bırakın tek bir bakanını, tek bir bürokratı dahi gözler önünde sergilenen istihbarat ve güvenlik aczinden kendisini asla sorumlu görmüyor.

Neymiş?

‘Milletin birliği ve cumhuriyetin bütünlüğüne yönelik tarihi emeller’ varmış.

Nasıl oluyormuş bu? Kimmiş bu emellerin sahibi?

Emin olun kendileri de bilmiyorlar.

Bilseler açıklarlar, isim isim.

Hepsinin hayal dünyasında kendilerinin dizayn ettiği, korkuları üzerine inşa ettiği bir veya birkaç sanal düşman var.

Ellerinden tek gelen, ‘tarihi emeller’ gibi bir hamaset üzerinden halkı galeyana, korkuya, umutsuzluğa sevketmek.

Güvenliği sağlayamayan, elinde çekiç, her sorunun ürettiği sonucu sebep sanıp onu çivilemeye çalışan bir hükümet var ortada.

Hadi o muhalefet partilerinden birini anladık.

CHP’ye ne oluyor?

Sen anamuhalefet partisisin.

Senin işin, seni seçenler ve sana umut bağlayanlar adına, gerçekçi ve cesur politikalar adına, bu aciz yönetimden hesap sormak.

‘Terör değil, ölüm değil, yıkım değil, barış huzur istikrar, çocuklar için gelecek istiyoruz’ diye içi içini kemiren, sağdan soldan, ilerici veya muhafazakar, Türk, Kürt, Alevi, laik, dindar, şehirli, köylü insanların arasına karışıp, onlarla kolkola sokaklarda ses çıkarmak.

Lideri, halktan uzakta, Ankara’nın korunaklı Meclis’inin grup salonlarında, kürsülerden seslenmeyi siyaset sanıyor.

Hadi ona da peki, neyse diyelim.

Tek bir hesap vermeye yanaşmayan, bir tek bakanı bile yaşatılan acıdan etkilenmemiş bir partinin dayattığı, anlamsız bir metnin altına neden imza atıyorsun?

Atma.

‘Ben bu trajedilerin sorumlusu olarak gördüğüm bu partiyle zaten anayasa tuluatının içinde olmadım, şimdi bu oyuna da gelmiyorum, önce hesap versinler, tedbir alsınlar, sonra bakarız’ de.

Senin görevin, her türlü anormalliği kendi iktidarını perçinlemek için acımasızca kullanan bir partinin, ülke üzerinde polis devleti inşa etmesine değil, demokrasinin, en temel insan haklarının korunmasına hizmet etmek.

Karış halkın içine. Onlarla saf tut. Umut ol.

7 Haziran’dan sonra koalisyon başlıklı orta oyununa figüranlık edip, Meclis’e bir de AKP’li başkan hediye ederek yasamanın da devre dışı bırakılmasına paydaş olan CHP, şimdi de içi boş birtakım deklarasyonlarla siyaset yaptığını sanıyor.

Hak hukuk her gün elektrikli testereyle budanırken…

Gazeteler bir bir muhasara altına alınır, Özgür Gündem toplatılır, Cumhuriyet ‘bize el koymaya hazırlanıyorlar’ diye feryat eder, geri kalan medya idam fermanları beklerken…

Akademisyenler gözaltına alınır, sivil topluma sus tedbirleri ve tehditler, tevkifat yağarken…

AKP liderleri ‘idam cezası geri gelsin’, ‘akademisyen de gazeteci de terörden yargılansın’ diye mengeneyi sıktıkça sıkarken…

CHP ‘tarihi sorumluluk’tan bahsediyor.

‘Şuurunda’ imişler.

Allah akıl fikir versin.

Kaynak: Yavuz Baydar – Özgür Düşünce