Ey aydın müsveddeleri”
Suriye’deki savaşa karşı “Aydınlar bildirisi” Tayyip Erdoğan’ın canını sıkacak tespitlerle dolu. Meselâ“Türkiye’yi kirli bir savaşa sokup, perişan etme imkânını Tayyip Erdoğan’a tanımayacağız” diyorlar. Ya da “Yöneticilerin oğulları bir şekilde askerlik yapmazken, halk çocuklarının bir de Suriye ölüm tarlalarına siyasi ihtiraslar uğruna sürülmesine razı olmayacağız” ifadesini kullanıyorlar.
Aydınlar bildirisinde, AK Parti iktidarının çelişkili ve kavgacı dış politikası da eleştiriliyor: “Ne kadar bölgesel ve evrensel aktör varsa, yani
Esad’ı, PYD’yi, Rusya’yı, ABD’yi, İran’ı, AB’yi mevcut iktidar düşman ilân etti. Bir yandan angajman kurallarını ileri sürerek, uçağını düşürdüğü Rusya’yı NATO’ya şikâyet ediyor, diğer yandan Rusya’nın içinde bulunduğu Şanghay 5’lisine girmek istiyor. Suudi, Katar kara gücüyle Türkiye’nin Suriye Cumhuriyeti’ni işgal etmesi konuşuluyor.”

Aydınlar baltayı taşa vurdu. Tespitler doğru olunca, tepki de, daha güçlü bir şekilde ortaya çıkıyor. Nitekim, Tayyip Erdoğan, öfkesine hâkim olamadı. Açtı ağzını yumdu gözünü; neler demedi ki:
Aydın geçinen müsveddeler çıktı, bunların yanında yer alıyor. Birkaç kitabı olan, herhangi bir yerden profesörlük unvanı alan bir kişiye aydın denmez. Siz benim yanımda olsanız ne yazar? Olmasanız ne yazar? Ben milletimle yan yanayım. Ama bunların milletin geleceğiyle bir derdi yok. Bu adamların bu ülkede dikili bir taşı bile yok. Siz bu ülkede vatansever bir nesil yetiştirmediniz.
Öğrencilerin eline silâh vererek üniversiteleri kan gölüne çevirdiniz. Şimdi aynı şeyleri yapamadığınız için kuduruyorsunuz.”

Tayyip Erdoğan, aydınların bildirisine kulak vermiyorsa, bari Yusuf Kaplan’ı dinlesin. TRT Diyanet’te katıldığı bir programda Kaplan ağır konuştu.

Bakın neler dedi: “Suriye’de hata yaptık, Mısır’da hata yaptık… Ben yüreği yanan bir Müslüman olarak konuşuyorum. Ben konuşmayacaksam, kim konuşacak. Yalakalık mı yapacağım! Yeter ya, batırdılar memleketi! Yalakalık yapa yapa jölelilerle, şunlarla, bunlarla gaz veriyorlar, memleketi batırdılar ya… İçeride çok büyük bir çatışma yaşanıyor. Sonu nereye gidecek belli değil. Basiret, feraset lâzımdı. Aklımızı başımıza devşirelim. AB ile ilişkilerimizi buzdolabına kaldırdık. Manyak mısın sen? Avrupa Birliği ile ilişkileri neden donduruyorsun? Ayaklarımızı sağlam basacak durumda değiliz. NATO ile ilişkilerimizi devam ettirmemiz lâzım. Vururlar kafamıza çökertirler.”
Erdoğan, çevresini alan yalakalara kulak vereceğine, biraz aydınların sözünü dinlesin. Onların gösterdiği yoldan gitsin. Zira, Türkiye, battıkça batıyor. Artık bunu Yusuf Kaplan gibi sağduyulu AK Partililer de görüyor.
Bir bilgi
2012-2015 arasında Twitter, toplam 8 bin 428 Tweet’i engellemiş. Bunlardan 6 bin 673’ü, yani yüzde 79’u“İleri demokrasiyi!” yaşayan Türkiye’den…
Üzücü bir olay
Bilal Erdoğan’ın seçim öncesinde İtalya’ya gitmesi, Türkiye’de tartışma yaratmıştı. Ama son haberi, medya görmezden geldi. Belki terör yoğunluğu sebebiyle, belki de, korku belâsı…
Bilal Erdoğan hakkında, Bologna savcısı kara para aklama suçlamasından dolayı soruşturma açmış. İtalyan gazeteleri böyle yazıyor fakat, Erdoğan’ın Bologna’daki avukatıGiovanni Trombini, kendilerine bir bildirim ulaşmadığını, olayı gazetelerden takip ettiğini söylüyor.
Kara para, ülkeye yasadışı olarak sokulan para anlamında kullanılıyor. Yalnız bu soruşturmanın bir davaya dönüşmemesi ihtimali kuvvetli. Zira iddialar ciddi bulunmazsa, dosya açılmıyor ve yargılama başlamıyor. Muhtemelen de soruşturma böyle sonuçlanacak. Ama dünyada bu gibi işlerle anılmamız, ne kadar elem verici, değil mi?
Yeşil katliamı… Nereden nereye…
Artvin Cerattepe’de, halk, madencilik çalışmalarını protesto ediyor. Polis, gaz bombalarıyla, plastik mermi ve coplarla halkı dağıtmaya çalışıyor. İktidara sormak lâzım: Siz halktan ve yeşilden mi yanasınız? Yoksa, “Milletin a…. koyacağız” mesajıyla ünlenen Mehmet Cengiz’den mi?
Dünyanın 100 doğal ormanından birinin bulunduğu Artvin Cerattepe’de, Cengiz Holding, madencilik faaliyetleri başlatacak. Bu yüzden halk sokaklarda. Emniyet güçleri ise onların karşısında…
Yeşil Artvin Derneği Başkanı Nur Neşe Karahan bir açıklama yaptı. “Biz, yaşam hakkımızı savunuyoruz. Devlet, şirketin makinelerini koruyor. Maalesef şirketin polisi, jandarması haline dönüşmüşler” dedi.
AK Parti ne kadar değişti. Eskiden olsa, halkın yanında saf tutardı. Nitekim, AK Parti’nin muhalefet döneminde, Bursa milletvekili Faruk Çelik, gündem dışı söz alarak, Artvin ilinde yapılacak maden aramalarının tabiata vereceği zararı etraflı bir şekilde anlatmıştı.
Şöyle diyordu: “Daha fazla kâr amacıyla, tabiatın yok edilmesi demek, insanın yoksullaşması ve sağlığının bozulması demektir.

Artvin il merkezinin üst tarafında, Milli Park’a 500 metre, turizm merkezine 1 kilometre mesafede, 12’si dünyada başka bir yerde bulunmayan 200’e yakın bitki türü ve yaban hayatının yoğun olarak hüküm sürdüğü yeşilliklerin ortasında, altın, bakır ve çinko aramaları yapılmaktadır. Bu çalışmalar çevrenin en temiz sularını kirletecek ve tatlı su eko sisteminin sonu olacaktır. Heyelanlı bir bölge olan Artvin ilinde heyelanları daha da artıracaktır. Bu faaliyetler, Artvin ilinin ortadan kalkmasına bile sebep olabilir.”
Nereden nereye değil mi Faruk Çelik? Bir uçtan diğer uca nasıl bu kadar savruldunuz?

Kaynak: Özgür Düşünce