Erdoğan Mavi Marmara ve İHH’yı tek kalemde sildi attı.

2014 yılında yine bir ramazan ayında, bir iftarda yaptığı konuşmada, açıkça İHH’ya izin verdiğini, otoritenin kendileri olduğunu söylerek, hem Hizmet Hareketi lideri Fethullah Gülen’e karşı tabanının kinlendirdi, hem de, bu geminin kendi bilgileri dahilinde yola çıktığını ilan etti.

Fakat bunu en üst perdeden dile getiren Erdoğan, sadece iki yıl sonra, yine bir ramazan ayında İHH’nın üzerini çizerek,bizden mi izin aldınız diyerek, İHH’yı sattığını ilan etti.

Erdoğan, 2014 yılında önündeki cumhurbaşkanlığı seçiminde tabanını Mavi Marmara olayı ile bir arada tutarken, 2016 yılında, başkan olabilmek için üzerini çizmiştir.

Peki Erdoğan, neden bir kalemde, İHH’yı çizdi?

Neden Erdoğan, tek kalemde, Mavi Marmara şehtlerini ve ailelerini sattı?

Bunun nedeni çok basit.

Erdoğan, 2014 yılında tabanına ihtiyacı vardı ve tam bir diktatörlük düzenini henüz kurmamıştı.

2014 yılında Mavi Marmara üzerinden oy devşirmeye ihtiyacı vardı.

Bu hem prim yapıyor, hem de kolay bir yoldu.

Bu gün ise, Erdoğan artık tam diktatörlüğünü kurmuş durumda ve Mavi Marmara ve İHH üzerinden kazanacağı desteğe ihtiyaç duymuyor.

Neden?

Çünkü Erdoğan, artık tam bir diktatördür ve ülkede hiç bir kurum ve kesimin kendisine itiraz edebilecek bir durumda olmadığını biliyor.

Erdoğan kaz gelecek yerden tavuğu esirgemiyor ve zor durumda kaldığı bu gün, İsrail’in desteğinin, tabanının desteğinden daha önemli olduğunu biliyor.

Bu iki şekilde sağlanmıştır.

Birincisi, tabanının ve ülkedeki diğer tüm kesimlerin, artık Erdoğan’a karşı çıkacak ve ona itiraz edecek durumu yok.

İkinicisi, artık Erdoğan, iç politikadaki kendisini tehdit edecek bir durumu görmüyor. Ama dış politikada, kendisini bekleyen tehlikelerin farkında.

Bu nedenle, dış politikada, en etkili ve güçlü gördüğü İsrail’e teslim oluyor.

İsrail’in kanatları altına girmek demenin, aynı zamanda Amerika’dan gelebilecek tehlikelere karşı da bir koruma olacağını hesaplıyor.

Tüm bunlarla beraber, artık tabanının kendisine mahkum ve muhtaç olduğunu da biliyor.

Hem, halkın gidebileceği alternatif bir parti olmaması, hem tabanını kendisine, parasal ve konumsal olarak mahkum etmiş olması.

Hem artık tarafsız bir seçim ortamının kalmaması, hem muhalif medyanın olmamasıve tümden susturulmuş olması, hem yargının kendi kontrolüne almış olduğunu düşünmesi, Erdoğan’ın bu kadar fütursuzca davranmasına neden oluyor.

Hem kendisiyle büyüyen sermaye guruplarının, kendisine muhtaç ve mahkum olması.

Ve bu gurupların, bir ideoloji yada amaça göre değil, kazandıkları para ve makamlara göre hareket edeceklerini bilmesi.

Artı, kendisini halife ve kurtarıcı gören, yeniden bir Osmanlı kuracağına inanan insanların, yıllardır, onca hırsızlık ve yolsuzluklarına rağmen destek vermesinden, kolaylıkla vazgeçemeyeceğini biliyor.

Bu, hem Erdoğan’a mahkumiyetin, hemde, bu ideolojiye inanmış gibi görülen insanların, asıl önem verdiği şeylerin para, makam, çıkar, paye olduğunu bilmesidir.

Zira, ideolojinin en önde gideni olan kendisi de aynı durumdadır.

Yani, ne İHH, ne siyasal islamcılar, bir ideoloji ve bir hedef için çalışmıyor ve mücadele etmiyor.

Mücadele ettikleri, paranın, mücadele ettikleri makamların, mücadele ettikleri rahatın kontrolü Erdoğan’da, bundan dolayı Erdoğan’a itiraz edemezler ve bir mücadeleye girişemezler.

Erdoğan, İsrail ile yaptığı anlaşmanın en önemli maddesi olan İsrail doğal gazından gelecek olan paranın ufak bir parçasını, bu kendisne mahkum olan kesimin önüne atacak ve onlarda susacaktır.

Bu çok iyi bilen Erdoğan, bunun rahatlığıyla, tek kalemde silip atmıştır İHH’yı.

Tabanda bu kırılmaya neden olur mu?

Asla olmaz.

Zira, tabanda bir dava birlikteliği yoktur, tabandan tavana kadar bir çıkar birlikteliği vardır.

Ve çıkarlar devam etttikçe ve Erdoğan, tabana istediklerini verdikçe Erdoğan’a destek devam eder.

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...