Karayılan’a gelen not ve Karayılan’ın MİT’e çağırısı

Avni Özgürel’in Taraf’tan Neşe Düzel’e verdiği söyleşinin yankıları devam ediyor. Bu söyleşide bana göre tartışılması gereken kısımlardan biri Karayılan’a Ankara’dan ulaştırılan nottu. Bu konuyu katıldığım birkaç televizyon programında gündeme getirdim. En son Fikret Bila’da bu hususun aydınlatılması gerekir diye yeniden gündeme getirdi.

O konuyu Özgürel şöyle anlatmıştı:

”Ben oradayken bir not geldi. Karayılan’ın yüzü, ne yapalım dercesine biraz değişti. Yanımdan kalktı gitti, birisiyle görüştü ve sonra tekrar geri geldi. Sonra Kandil’den giderken bana, “Avni Bey merak etmişsinizdir, söyleyeyim. Bana Bağdat’tan bir not geldi” dedi. Belli ki bu not Talabani tarafından geldi. Bağdat’a not Ankara’dan gelmiş.  “Karayılan’ın yakınındaki korumalarından biri tarafından zehirlendiği ve çok kötü durumda olduğu söyleniyor, tıbbi olarak bir yardımımız olur mu, ne yapalım?” diyormuş mesajda”

Bu bilginin üzerine ben isyan edip ne yani Ankara Karayılan’a not gönderip tıbbi yardım mı öneriyor diye itiraz edince Özgürel konuya tevil getirdi. Özgürel kendi sitesi birlesikbasin.com da yaptığı açıklamada şu şekilde tevil ediyor o notu:

“ Bağdat’tan gelen notun kaynağı Ankara’ydı… Ancak Ankara’dan kastın ne olduğu meçhul… Bana göre bunu Irak’ın Ankara elçiliğinden gelen bir istihbarat notu olarak değerlendirmek lazım.. O istihbaratın dayanağı Türk güvenlik birimleri mi bilemem.. Rusya ve İran’ın Ankara’daki Irak elçiliği üzerinden bu tür bilgiler aktardığı da biliniyor. Talabani’nin bilgi notuna inanıp Kandil’e ulaşması için kaynağın itimad edilir olduğunu düşünmesi gerektiği açık.. Tıbbi yardım önerisine gelince bunu teklif eden de şüphe yok ki Celal Talabani… Söyleşiden farklı bir mana çıkarmak için hayal gücü fazla gelişmiş olmak lazım.. Dolayısıyla Emre Uslu’nun Ankara’nın Karayılan’ın sağlığından endişe ettiği ve yardım önerdiği iddiası da gerçek değil.. “

Oysa yukarıda koyu renkle alıntıladığım yerde apaçık notun nereden geldiği yazılıyor. Özgürel açıklamasında o notun bu sefer ”ANKARA”dan değil Irak’ın Ankara büyükelçiliğinden gelen istihbarat notu olarak değerlendirilmeli diyor. Bu tek kelimeyle aklımızla alaya etmektir.

Anlatayım: Özgürel’in Neşe Düzel’e verdiği söyleşide böyle bir ima dahi yok. Aksine bu bilginin hemen öncesinde Karayılan’ın Ankara için ne kadar önemli bir isim olduğunu anlatıyor zaten. ” N.D: Siz Karayılan’ın yanından ayrılırken barış için umutlu mu ayrıldınız? A. Ö: Kesinlikle. Karayılan her zaman için daha farklı, daha ılımlı mizacı ve üslubu olan biri. O nedenle, barış sürecinde PKK’nın tepesinde bir numarası olarak bulunması Türkiye’nin avantajınadır. Mesela Cemil Bayık’ı tanırım. O öyle değildir, serttir.”  Görüldüğü gibi Özgürel Karayılan’ın kıymetini anlatıyor.

Ayrıca o bilginin içinde Irak’ın Ankara büyükelçiliğinin adını bırakın iması bile geçmiyor. Özgürel düpedüz o notun Ankara’dan Bağdat’a ulaştırıldığını söylüyor. Zaten Ankara’nın Irak büyükelçiliğinden Bağdat’a giden nota ”Ankara’dan gelen not” muamelesi yapılmaz. O not Irak makamlarının notu olur Ankara’nın notu olmaz. Ayrıca Ankara’nın Irak büyükelçiliğinden giden not Irak Dışişleri Bakanlığına gider ora üzerinden Talabani’ye gider. Bu da o notu yine Irak hükümetinin notu yapar. Ayrıca Irak’ın Ankara elçiliğinin Karayılan’ın zehirlenmesiyle ilgili istihbarat edinmesi bununla ilgilenmesi de manidar. Doğrusu akla yakın da gelmiyor.

Talabani’nin PKK’ konusunda arabuluculuk yaptığını anlatıyor Özgürel. Bu Arabuluculuk sırasında Ankara’dan not geldiğini de anlatıyor. Bu da sürecin doğal akışına uygun olduğunu gösteriyor. Zaten Ankara’da Karayılan’ı barışın muhatabı kabul ettiğinden onu koruması tutarlı görünüyor.

Ayrıca notun Ankara’dan Talabani’ye ulaştırıldığını geldiğini Karayılan anlatıyor Özgürel’e. Düşünün Irak’ın Ankara büyükelçiliğinden Talabani’ye böyle bir not gitmiş olsun. Talabani bu durumda notun Ankara’dan geldiğini mi vurgular yoksa notun içeriğini mi öne çıkarır. Bu söyleşide durum çok net. O not bizim bildiğimiz Ankara’dan gitmiş. Özgürel’in söyleşideki kastı da bu. Bunu söyleşinin akışından çok net anlıyoruz zaten. Şimdi bunu ”o not Irak’ın Ankara elçiliğinden gitti” diye yorumlamak için ”tevil” yeteneğinin çok gelişmiş olması lazım J)

Sanırım benim Özgürel’in söyleşisinde yer alan bu bilgiye itirazım neticesinde kamuoyu ”bu nasıl ilişki” diye sormaya başlayınca birileri bundan rahatsız olmalı ki Özgürel tevil yoluyla o bilgiyi ”düzeltmeye” çalışıyor. Ama düzeltmeye çalışırken de durum daha net anlaşılıyor.

Ek olarak, Özgürel’in söyleşisinde tek tuhaflık burası da değil. Karayılan MİT’e çağırı yapıyor ve gelin Oslo belgeleri bizden mı çıkmış bizi denetleyin diyor. Bu ifade bile tek başına MİT-PKK ilişkisi nasıl bir ilişki ki bir terör örgütü lideri MİT’e çağırı yapıp gelin bizi denetleyin diyebiliyor sorusu sormamızı gerektiriyor.

Bu çağırı normalde Karayılan’ı diğer örgüt liderlerinin gözünde doğrudan MİT ajanı konumuna düşürür bunun karşılığının ne olduğunu da herkes bilir. Ama görüldüğü kadarıyla MİT-PKK ilişkisi öylesine tuhaf bir ilişkiye dönüşmüş ki biri PKK MİT’e çağırı yapıp ”gelin bizi denetleyin” diyor MİT’de Bağdat üzerinden Karyılan’a haber gönderip ”tıbbi yardıma ihtiyacın var mı” diye soruyor.

Benim sorum çok basit: Bu nasıl tuhaf bir ilişki?

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...