Havuz medyası ne zaman ki bir medya grubuna “milletin malı” diyorsa bir süre sonra o medya grubuna el konuluyor. Havuz medyasının en agrasif medya grubu Şems Ethem’in medya organları ile Kanal7 arasındaki kavga giderek büyüyor. Bu kavga sıradan bir Digitürk’ten yer kapma kavgasının ötesine geçmiş gibi görünüyor.  Artık Ethem Sancak’ın tetikçiliğine soyunan Cem Küçük o sırlı kelimeyi bugün telaffuz etti: “Kanal7 milletin parasıyla kurulmuş bir kanaldır.” Bunun medyadaki anlamı şu: Milletin parasıyla kurulan kurumlara Erdoğan “millete iade etmek” adı altında el koyuyor.

Öyle görünüyor ki Kanal7’nin iktidar kavgasında Ahmet Davutoğlu/Gül cephesine yer alma ihtimaline karşı Erdoğan önlem alıyor. Cem Küçük üzerinden yürütülen kavga da bunun altyapısını hazırlama girişimi. Yakında Kanal7’ye el konulma ihtimali artık görünmüştür…

İşte Cem Küçük’ün o yazısı:

17 Aralık 2013’ten 1 Kasım 2015’e kadar bu ülkenin lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın ve meşru seçilmiş hükümetin yasadışı yollarla devrilmesi için çalışan, sonrasında 1 Kasım’dan sonra yalakalar yalakası pozisyona geçerek Yozgat kuzusu olan tip, Kanal 7 grubuna ve Deniz Feneri’ne tam destek atmış. Bu arada yine bu arkadaşın hastalığı nüksetmiş. Kendini güçlü biri sanıyor. Yahu bugün senin gücün bizim Eynesilspor kadar. Sen güçsüz ve önemsiz bir adamsın. Sen birşey yazsan ne olur, yazmasan ne olur. Seni kim takar bu toplumda ve devlette. Ben rahmetli Ahmet Vardar gibi senin adi suç dosyalarınla ilgilensem gideceğin yer belli. Benim kimseyle kişisel problemim yok. Benim ülkeme ve devlete saldırmazsan, kuzu kuzu olursan başını okşar geçerim…

Bu arada sen Kanal 7’yi savunmaya devam et. Fethullahçılar da bana karşı Kanal 7 ekibini savunuyorlar ısrarla. Aferin aferin… Böylece benim birşey yazmama gerek kalmadan tüm Müslümanlara aranızdaki tuhaf ilişkileri de itiraf etmiş oluyorsunuz. Bu arada Kanal 7 bu ülkedeki tüm Müslümanların malıdır. Orası 3-4 kişinin şahsi mülkü değildir. Binlerce Müslümanın paralarıyla kuruldu orası. Doğru bir projedir Kanal 7. Birkaç kanal yöneticisi milletin malına el koyamaz. Bu ülkenin Müslüman halkı her şeyi görüyor. Zaten bu ekibin arasında her zaman Deniz Feneri kardeşliği adeta omerta yemini gibiydi. Ahmet Hakan bu ülkenin lideri Recep Tayyip Erdoğan ve ailesi hakkında ağza alınmayacak iğrençlikte hakaretleri sıraladığı zaman bile Kanal 7 nomenklaturasında hiç kimse bu Yozgatlıya dokunmadı. Aralarında tam anlamıyla bir Deniz Feneri kardeşliği vardı. Ahmet Hakan 27 Nisan muhtırasını tam destekledi ve Erdoğan’a küfürler etti. Kanal 7 zirvesinden tek eleştiri almadı. 14 Mart 2008’de AK Parti’ye kapatma davası açıldı ve Ahmet Hakan, Erdoğan’ın siyasi hayatının bitmesi için her türlü ahlaksızlığı yaptı. Kanal 7 zirvesinden tek eleştiri almadı. Gezi kalkışmasında Erdoğan’ı Dolmabahçe’de öldürmek istediler. Ahmet Hakan bu cinayet girişiminin en büyük savunucusuydu ama Kanal 7 zirvesi yine Ahmet Hakan’la kanka muhabbetine devam etti. 17-25 Aralık’ta Recep Tayyip Erdoğan ve ailesini topluca hapishaneye atmak istediler. Ahmet Hakan bu alçak darbe girişiminin ve Fethullah’ın o dönem en büyük savunucusuydu. Kanal 7 nomenklaturası yine Ahmet Hakan ile kankaydı. Yine aynı şekilde Deniz Feneri kardeşliği gereği Ahmet Hakan da her zaman Kanal 7 nomenklaturasıyla ortaklığa ve Deniz Feneri’nde 1 lira bile usulsüzlük olmadığını savunmaya devam etti. Öte yandan Savcı Nadi Türklaslan kendisini şüpheli sıfatıyla çağırıp sert sorular sorunca hapse girme korkusuyla ve her zamanki ödlekliğiyle her şeyi arkadaşlarını bir anda sattı ve Kanal 7 ekibinin tutuklanmasını Ahmet Hakan sağladı… Bırakın goygoyu da bu cümlelerin senin ağzından çıkmadığını söyle bakalım Ahmet Hakan. Benim Deniz Feneri konusunda 2011’de haber7’de yazarken de görüşüm buydu ve mertçe bunu yazdım söyledim. Öte yandan özel sohbetlerimizde “Deniz Feneri paralarının kaydı kuydu yok, bunlar hüpletmiş abi” diyen kimileri, bakıyorum şimdi ayda 2-3 bin lira para için Deniz Feneri yalakalığı yapıyor. Aferin size… Önce çok sevdiğiniz Ahmet abinizin şu ifade zabıtlarını yorumlayın bakayım:

Şüpheliler Zekeriya Karaman, Mustafa Çelik, İsmail Karahan, Zahid Akman, Harun Kapıyoldaş gibi isimleri burada çalışmam nedeniyle tanıdım. Mehmet Gürhan isimli kişiyi de zaman zaman kanalda görürdüm… Zekeriya Karaman, Deniz Feneri e.V’nin parasını örneğin Kanal 7’de kullanmak, personelin maaşını ödemek için geçici olarak almış olabilir. İki derneği de kurduran Karaman’dır: Bana göre Türkiye Deniz Feneri Derneği’nin kurucusu olan ve Kanal 7’de Deniz Feneri isimli program yapan Uğur Aslan bir dernek kurabilecek kapasitede değildir. Uğur Aslan’a bu dernek kurdurulmuştur ve kurduran da bana göre Zekeriya Karaman’dır. Ayrıca Almanya’daki Deniz Feneri e.V’yi Mehmet Gürhan’ın kendi kendine kurabilmesi ve bu dernek adına kendi kendine para toplayabilmesi mümkün değildir. Mehmet Gürhan en azından icazet almak suretiyle bu derneği kurmuş olabilir. Bu icazeti de yine Zekeriya Karaman’dan almıştır. İki dernek arasında bağ vardır. Benim kanaatime göre hukuken bağ olmasa dahi Türkiye’deki Deniz Feneri ile Almanya’daki Deniz Feneri arasında bağlantı vardır. Zira Almanya’daki derneğin kurucusu Kanal 7 çalışanı olduğu gibi Türkiye’deki derneğin kurucuları da Kanal 7 çalışanıdır. Bunun sonucunda her iki derneğin de organik bağı olduğunu söylüyorum.

Yeniden söylüyorum ki kendi de yolsuzluğa gırtlağına kadar batmış bir adam olan Aydın Doğan her zaman Recep Tayyip Erdoğan’dan medya şantajıyla rant koparmayı amaçladı. O yüzden Deniz Feneri olayını kasıtla istismar etti. Deniz Feneri’nden suçunu itiraf eden Mehmet Gürhan Nisan 2007’de tutuklandı ve Doğan Medya hiç ilgilenmedi. Oysa Aydın Doğan bu konuyu 1.5 sene sonra ısıtmaya başladı, çünkü o dönem Hilton’dan milyarlarca dolar rant istiyordu. O sebeple ahlaksızca “Deniz Feneri paraları Erdoğan’a teslim ediliyordu” diye yalan manşet attı. AK Parti kapatma davası sürerken tek amacı Erdoğan’dan yağmayla rant indirmekti. Yoksa Kanal 7 ekibi ya da Deniz Feneri yolsuzluğu umrunda değildi Doğan’ın. İşte iki eski Kanal 7 elemanı Ahmet Hakan ve Akif Beki bugün Doğan’ın tetikçisidir, Erdoğan’ın düşmanıdır. Tablo çok nettir.

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...