Ankara’daki bombanın patlamasından 2 gün sonra Nadim Kobeissi adlı 25 yaşında genç bir adamın Paris’te yaptığı açıklama, gazetelerin haber merkezlerinde çok az insanın dikkatini çekti.

Oysa bu haber, özellikle Amerikan istihbarat merkezlerinde anında kayda geçirildi.
Bu haberi ilk öğrenenlerden biri ise IŞİD’in Rakka’daki mensuplarıydı.
Oysa haber hiçbir haber ajansından geçmemişti.
Öyleyse, IŞİD, bu küçücük haberi nasıl olup da öğrenmişti…
Bunun cevabı Kobeissi’nin yaptığı şu açıklamada saklıydı:
“Kurduğum ‘Cryptocat’ uygulamasını bugünden itibaren kaldırıyorum…”
Haber aynı gün İngiliz istihbaratı MI6’e geldiğinde, uzmanların yaptığı ilk iş muhtemelen aralık ayında açtıkları bir dosyaya yeniden bakmak olmuştu.

İngiliz istihbaratı geçen yılın aralık ayında cihatçılara ait bir el kullanım kitabının farkına varmışlardı.

El kitabı cihatçıların telefonda güvenli konuşmayı nasıl sağlayacaklarını anlatıyordu.
İngliz istihbaratçıların o el kitabında özellikle iki App (Uygulama) dikkatini çekti.
Birinin adı Cryptocat, ötekinin ise Chatsecure’du…
El kitabındaki bu iki isimden özellikle birincisi, IŞİD’in Rakka karargâhının neden bu haberi ilk öğrenenler arasında olduğunu açıklıyordu.
Çünkü, o güne kadar hiçbir akıllı telefon şifreleme sistemi, ne CIA ve FBI’ı, ne de onları Cryptocat kadar uğraştırmıştı.
Bu bilgi hem Amerikan hem İngliz istihbaratının gözlerini, Cryptocat uygulamasını bulan kişiye çevirdi.
Aynı günlerde, cihatçıların hareketlerini izleyen SITE adlı bir Amerikan istihbarat birimi de benzer bulgulara ulaşıyordu.

ARAP İLKBAHARINDA

2011 Kahire…

Bu kişinin adı Nadim Kobeissi’ydi.
Tıpkı, Apple’da FBI’ı en çok uğraştıran A7 ve XA9 çiplerini bulan Apple mühendisi gibi, Nadim Kobeissi Ortadoğu orijinli bir program yazıcısıydı.
Apple mühendisinin doğduğu Hayfa’dan biraz daha güneyde, Beyrut’ta doğmuştu.
O da Hıristiyan Arap’tı.
İşin en ilginç yanı ise Criyptocat adını verdiği şifreleme uygulamasını bulmasına neden olan olaydı.
Bu şifreleme sistemini 2011 yılında Arap Baharı sırasında bulmuştu.
Amacı, demokrasiye hizmet etmekti.
Baskı rejimine direnen insanların, devlet polisi ve istihbaratına yakalanmadan haberleşmesini sağlayacak bir uygulama bulduğu için de çok sevinmişti.
Kobeissi 26 yaşındaydı ve Paris Araştırma Enstitüsü’nde doktora yapıyordu.Tabii bu şifreleme sisteminin, bir yıl sonra Suriye’de IŞİD tarafından kitlesel katliam eylemleri için kullanılacağı aklından bile geçmemişti.
Büyük bir ihtimalle, Ankara, Paris ve Sultanahmet katliamlarını düzenleyen IŞİD katilleri bu şifreleme sistemlerinden birini kullanmıştı.
Eminim halen yaşadığı Paris’teki saldırı onu da derinden etkilemiş ve yazdığı programın IŞİD tarafından kullanılıyor olma ihtimali aklına gelmişti.
Ancak o yıl Kahire’den binlerce kilometere uzakta bir başka yerde bir başka ilginç gelişme vardı.

San Francisco’da bir Çinlinin ‘Undercover’ 388 bin doları

2011 San Francisco…
Amerikan Kongresi, 2011 yılında, Libby Liu adlı San Francisco’da yaşayan birine 7 milyon dolar fon tahsis ediyordu.
Para, Çin’de demokrasinin gelişmesine yönelik yayınlar yapan Radio Free Asia’nın gelişmesi için kullanılacaktı.
2008 yılında “Özgür Tibet” hareketine mensup bazı aktivistleri başka kuruluşların ismi altında Pekin Olimpiyatları’na sokmak isterken Çin polisi tarafından yakalanmışlardı.
Liu o gün anlamıştı ki, Çin istihbaratı, aktivistlerin telefon konuşmalarını etkin bir şekilde dinliyordu.
Bunun üzerine elindeki fonu, konuşma iletişim güvenliğini sağlamak için kullanmaya karar verdi.
Bu da onu, ilginç bir program ve şifre yazıcısına götürdü.
Bu kişinin adı Nathan Freidas’tı…
Freidas ismini bir kenara yazın, birazdan yine döneceğiz.
Böylece dünyanın iki ucunda aynı yıl, 2 ayrı insan, telefon şifrelemesi için harekete geçiyordu.
Kobeissi gibi o da, demokrasi mücadelesi veren insanlar için yaptıkları bu çalışmaların bir gün Rakka’daki IŞİD teröristlerinin en büyük silahı haline dönüşeceğini düşünmemişlerdi.
Liu, kongre fonunun 388 bin 500 dolarlık kısmını Friedas’a verdi. O da bu parayla Gibberbot isimli bir şifreleme programı yazdı.
Burada kalmayıp daha ileri bir adım attı ve Gibberbot’u, Chatsecure’la birlikte kullanacak cok etkili bir şifreleme programı geliştirdi.
Bu noktada en ilginç bağlantı ortaya çıktı.
Chatsecure, Apple iPhone’lar için geliştirilmiş bir uygulamaydı. Böylece aynı anda Tibet ve Kahire’de bağlayan bir hikâye, Cupertino’daki Apple merkezine bağlanıyor ve günlerdir izlediğimiz istihbarat savaşı başlıyordu.

ABD DENİZ KUVVETLERİ

USNRL Washington DC…

Amerikan Deniz Kuvvetleri’nin Washington’daki Araştırma Laboratuvarı’nda (USNRL) çalışan bir matematikçi, geçtiğmiiz yıllarda çok ilginç bir program yazıyor.
Paul Syverson isimli matematikçi, anonim kişilerin özel telefon konuşmalarına girmesini engelleyen bir yazılım bulmuştu.
‘Tor’ adını verdiği bu yazılım, askeri iletişim güvenliği için kullanılacaktı. Ancak bu sistem artık, e-ticaretten, ek mail’e kadar her alanda kullanılıyor.
Yani istihbarat örgütlerini ve orduları anonim bir şekilde internete giren teröristlere karşı koruyan sistem, bir anda teröristleri de anonim istihbarat ajanlarına karşı korur hale gelmişti. İnsanlığın, terörü yenmek için yaptığı her buluş, teröristin elindeki silaha dönüşüyordu.

KAYNAK: ERTUĞRUL ÖZKÖK/HÜRRİYET

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...