Adım Cemaatçiye çıksa da, her gazeteci ve akademisyen gibi cemaatten tanıdıklarım olsa da hiç bir zaman Cemaat ile organik bir bağım olmadı. Ben AKP’yi eleştirirken Cemaatçiler “fitne çıkarıyorsun” diye bana karşı yazılar yazıyorlardı. Ekrem Dumanlı köşesinden bize ağır yazılar yazıyordu. Gün geldi gerçekler kendini Cemaate de dayattı. Erdoğan rejimi Cemaati tasfiye etmeye karar verdi ve Cemaat kendini bir anda savunmada buldu.

Bunun için AKP’nin yanından ayrılıp bizim savunma siperlerimize geldi. Ama Cemaatin bazı önde gelenlerinin gözü hep AKP’nin yanında yakınındaydı. AKP ile ilişkilerden menfaatlenen Hüseyin Gülerce gibi tipler bu süreçte Cemaatten ayrıldı doğrudan AKP’nin lağımcı ocağına yazıldı. Bir kısmı iste AKP’den fiilen koptu ama gönlü o ilişkiden yanaydı. Ancak internette yayınlanan konuşmalardaki dilinden anladığım kadarıyla Gülen bu “appeaser” anlayışa karşı çıkıyor. Durduğu yerin haklı olduğunu düşündüğü için geri adım atmadı. Gülen tüm hilelerinizi oyunlarınızı alın ve gelin diye meydan okurken, Cemaat medyasından karışık sinyaller geliyor.

AKP’de bu görüş daha hakim. Davutoğlu’nun Gülen’e mesajlar gönderip barışma istediğini daha önce yazmıştım. Özellikle dünyayı iyi tanıyan Davutoğlu çevresinin kapı arkasında Erdoğan ve çevresine sin kafa varan derecede eleştirdiği biliniyor. “İsrail ile bile barışıyoruz neden Cemaatle barışmayalım” görüşü oldukça yaygın. Davutoğlu ve çevresi bu görüşü savunuyor çünkü tuzları kuru. Suça ve rüşvete bulaşmadılar. Temiz kaldılar. Ancak Erdoğan ve çevresi bir çıkmaz içinde. En hafifi nüfuz ticareti suçu işledi. Kasalar kutular ve arsa manipülasyonundan tutun El Kaide ve radikallere silah göndermeye varıncaya kadar bir çok suça karışmış durumdalar. Bu yüzden barışın onlar açısından bir yok oluş anlamına geleceğini düşünüyorlar. Savaşarak da kazanamayacaklarını biliyorlar ancak süreyi yayarak savaşarak zaman kazanacaklarını düşünüyorlar. Belki şartlar değişir işlediğimiz suçlar unutulur diye düşünüyor…

Özellikle Davutoğlu cephesinin “zamana yayılı aktif çabasına ragmen” AKP ile Cemaat arasındaki gerginlik sürüyor.

Cemaate yönelik eleştirilerimden biri özellikle Cemaat medyasındaki ilke sorunu. Dün AKP’nin yanından bize saldırırken de bugün bizim yanımızdan AKP’ye atışlar yaparken de bu sorun hep vardı. Bugün bu ilke sorunu yeniden depreşti.

AKP’liler İran paralarını iç ederken, Reza’nın önünde yatıp komisyon hesabı yaparken, İran ile al takke ver külah iş yapıp rüşvet yiyip İran’ın menfaatlerin Türkiye’nin menfaatlerinden önde tutan AKP’yi haklı olarak İran’a fazla yanaşmakla suçlayan Cemaat, bugün, İran’dan gelen paralar kesildiği için AKP’nin İran ile arası bozulunca, döndü ve bir İran’a yakın bir adama mikrofon uzattı. Üstelik İran sevici o adam Cemaate ağzına geleni söylemiş, Cemaate yakın insanların hapislere atılması için elinden geleni yapmış bir kişi.

Hüseyin Hatemi’den söz ediyorum. Aksiyon Dergisi, AKP’nin İran ile arası bozulunca AKP karşıtlığına başlayan Hüseyin Hatemi’ye mikrofon tuttu ve Zaman gazetesi de bunu sayfalarından haber yaptı.

Ak Trollerden Hüseyin Hatemi’ye gelen ölüm tehditlerini manşetlerine taşıdılar. Sanki Ak troller bir tek Hüseyin Hatemi’yi tehdit ediyor, sanki bu Hüseyin Hatemi çok matah bir adam….

Peki kim bu Hüseyin Hatemi? Düne kadar A Haber’de karısı Kezban Hatemi ile Cemaat hakkında demediğini bıramadı. Sevilay Yükselir ile yaptıkları programlarda Cemaate yakın insanların tutuklanması için elinden geleni yaptı. Bir çok insan Hüseyin Hatemi ve karısı Kezban Hatemi’nin attığı iftiralarla itibar suikastlarına maruz bırakıldı. Birçok insan onların yaptığı programlardaki iddialar delil gösterilerek tutuklandı. Halen içeride tutuklu.

İsteyen Hüseyin Hatemi’nin Cemaat hakkında söylediği en hafif iddialardan birini şuradan okuyabilir Hüseyin ve karısı Kezban Hatemi’nin attığı iftiraların henüz sıcağı geçmemişken, Cemaat bir gayretkeşlikle koşa koşa Hüseyin Hatemi gibi bir tipe mikrofon tutabiliyor. Üstelik bunu Zaman’ın sayfalarından da anonsluyalar.

AKP’deki midesi geniş dönüşleri anlarım. Onların tek derdi para ve makam. Parayı verenin önüne yatıyorlar. İran’dan mı geldi İsrail’den mi geldi önemli değil. Hep söylediğim gibi AKP’nin yöneticilerinin en büyük sevgisi para sevgisi. Para için yapmayacakları bir şey yok. Ya cemaat? Bu ilkesizliği nasıl açıklayacak? Gelecek sayıda da Sevilay Yükselir’le mi, Cem Küçük’le mi söyleşi yapacaksınız?

Bari Hatemi’ye mikrofon uzatırken iftiralarından dolayı hapislere giden insanları da sorma cesaretiniz olsaydı. Tek kelimeyle “tebrikler.”

 

 

 

 

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...