Adli yıl açılışında konuşan Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit Adli Yılın açılış konuşmasında çok ilginç bir taleple geldi. Yüce Divan Görevi’nin Yargıtay’a verilmesini isteyen Cirit gerekçesini şu şekilde sıraladı: “Yargıtay’ın yıllardan beri baktığı davalardan edindiği deneyim, zengin içtihat birikimi, üyelerin yetişme biçimleri dikkate alındığında, Yüce Divan görevinin Yargıtay’a verilmesi uygun olacaktır. ‘Uzmanlık’ ilkesinin gereği olarak, yargılanacak kişilerin hukuki güvenliklerinin sağlanması zorunludur. Diğer yandan da işlenen suçların cezasız kalmaması için gerekli toplumsal savunma mekanizmasının işletilmesi ve aynı suçu işleyenler arasında ayrım yapılmaması bakımından da Yüce Divan görevinin Yargıtay’a verilmesi gereklidir.”
Geçici hükümetin Adalet Bakanı, Saray’ın operasyon adamı olarak anılan Kenan İpek’de tartışmaya “Anayasa çalışması yapılırsa tartışılabilir. Ben de tartışılması gerektiğini düşünüyorum” diyerek deste verdi.
YENİ YÖN’ÜN ANALİZİ:
Yargıtay Başkanı İsmail Cirit Erdoğan’a kafa selamı verip esas duruşta beklemesiyle bilinen, AKP taraftarı tutumu adli tutumunun önüne geçmiş bir Yargıtay Başkanı. Bu hem onun konuşmalarına, hem verdiği beyanlara yansımıştı. Cirit, Üsküdar 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı iken Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı dönemine ilişkin hakkında “görevi başında zimmetine para geçirmek veya mal edinmek” gerekçesiyle 14 yıla kadar hapis cezası istenen AKBİL davasında Aralık 2003’te beraat vermesinin ardından 2004’te Yargıtay üyesi olmuştu.
Cirit’in bu çıkışı ve Adalet Bakanı’nın beyanı AKP’li bakanların ve yöneticilerin Yüce Divan’dan kaçırma girişiminin ilk adımı olarak görülebilir. AKP Yargıtay’da yaptığı adımlarla istemediği bazı davaları döndürmüştü. Örneğin Ergenekon ve Balyozcular’la anlaştıktan sonra AKP’nin dizayn ettiği Yargıtay onanmış Balyoz davası kararlarını yeniden görüşerek bozmuş ve Balyozcuları beraat ettirmişti.
Yargıtay Başkanı’nın Yüce Divan talebi esasen AKP’nin olası bir iktidardan düşme durumunda kendilerini aklayacak bir mahkeme kurma arayışı olarak okunamalıdır. Özetle AKP Sulh Ceza Hakimlikleri gibi kendine göre bir proje Yüce Divan kurup kendi adamlarını orada aklatıp, istemediklerini de cezalandırmak istiyor.
Anayasal Değişiklik gerektiren bu talep neden dillendiriliyor?
Plan şu. 1 Kasım seçimlerinden sonra çok büyük olasılıkla yine koalisyon çıkacak. Koalisyon kurulmasının şartlarından biri yine o 4 bakanın Yüce Divan’da yargılanması olacak. AKP ne yapıp edip o dört bakanı kurtarmak aklatmak istiyor. Anayasa Mahkemesi’ne güvenmediği için Yüce Divan yetkisini Anayasa Mahkemesinden alıp Yargıtay’a devretmek istiyor. Bunu da siyasi iradenin planı değil de Yargıtay’ın talebi olarak gündeme getiriyor.
1 Kasım seçimlerinden sonra muhalefet partileri AKP’ye adları 17 25’e karışan o dört bakan Yüce Divan’a gönderilecek talebiyle gelince AKP muhalefete yeni bir öneriyle gidecek. “Tamam onları Yüce Divan’a gönderelim ama Yüce Divan yetkisini Yargıtay’a verelim” diyerek hem Muhalefetin talebini yerine getirmiş olacak hem de Bakanları çakma divandan aklatmış olacak.
Elindeki dosyalardan şikayet eden, onları bile tamamlayamamaktan iş yükünden yakınan bir Yargıtay Başkanı’nın ayrıca bir de Yüce Divan için iş yükü talep etmesinin başka nasıl bir mantıklı açıklaması olabilir?