İstanbul’a kıymayın efendiler, demeyeceğim çünkü çoktan kıydınız. Bari kıydığınız İstanbul’un manevi hatırasını da paramparça etmeyin.

Altına hücum, petrole hücum gibi inşaata hücum döneminin en hayasız olanı İstanbul’da yaşanıyor. Hiçbir planlama, hiçbir kaygı, hiçbir gelecek öngörüsü olmadan, bulunan her boş araziye rezidans, AVM ve site yapılmasına kim izin veriyor, merak ediyorum.

İstanbul’dan bahsediyorum. 500 yıl boyunca sadece Osmanlı’nın değil bütün İslam medeniyetinin, en nadide eserlerinin üretildiği, bizim kimliğimiz, ruhumuz olan bir şehirden!

Bu şehir plansız, programsız, hesapsız büyümeye ve her geçen gün kontrol edilemez hale gelmeye devam ediyor. ‘Plan tadilatı’ diye dünyada hiçbir şehir planlamacısının, mimarın ve kent üzerine kafa yoranların anlamadığı bir uygulamayla şehirler her dakika değiştirebiliyor bu ülkede. Plan tadilatı yoluyla, emeksiz ve haksız kazanılan korkunç zenginliklere de şimdilik değinmiyorum.

Daha yakın bir geçmişte, günün sadece belirli saatlerinde var olan trafik, artık günün her saatinde şehir hayatını çekilmez bir hale getirdi. Trafikte doluluk oranı yüzde 84’e ulaştı ki bu oran Bombay, Kalküta, Lahor gibi kaotik şehirlerde görülebilecek bir durum. Ancak korkarım ki yakın bir zamanda bugünü bile arar hale geleceğiz. Çünkü başınızı kaldırıp etrafınıza bir bakın her yol kenarı, her boş arazide hararetle yükselen binaları göreceksiniz. Bu kadar çok siteyi, binayı, rezidansı bu şehrin alt yapısının nasıl kaldıracağıyla ilgili sanıyorum en küçük bir planlama yapılmıyor. Yapılsa bu binalara müsaade edilmesi mümkün olabilir mi? Sabah akşam trafiği tıkalı olan Yeşilköy-Sirkeci sahil yolunun çevresine yine on binlerce insanın yaşayacağı konutlar yapılıyor. Nefesi tıkanmış E-5’in, Basın Ekspres’in, TEM yolunun sağına soluna bakın on binlerce yeni aracın gelip gitmesine neden olacak gökdelenlerle karşılaşacaksınız.

İnsan çok para ediyor diye dalağını, böbreğini, beynini, kalbini satmıyorsa İstanbul’un her tarafı iyi para ediyor diye müteahhitlerin insafına bırakılamaz. Hem İstanbul çok para ediyor da Paris etmiyor mu? Londra, Berlin, Prag etmiyor mu?

Sadece plansızlık tehdidi altında değil İstanbul… Asıl tehlike yüzlerce yıllık tarihimizin inşaatlar altında yok edilmesidir. İstanbul’un bütün tarihî mirasının tehdit altında olduğunu ehli vicdan hiç kimse görmüyor mu? 400 yıllık Süleymaniye siluetinin önüne, sabahtan akşama kadar Osmanlı’nın mirasından bahsedenler tarafından demir köprü yapıldı. Çıkıp tarihi İstanbul’u, Suriçi’ni, Sur’un etrafını, Haliç’in iki yakasını gezin. Her yerdeki yeni inşaatlara birer kere daha bakıp tarihimizin üç-beş kuruş için nasıl da talan edildiğine şahit olun.

Ben AKP tabanına sesleniyorum: Hiç mi canınız acımıyor, hiç mi yazık bu şehre demiyorsunuz? Hayatta tek kutsalınız olarak para mı kaldı gerçekten?

Parası olanın her istediğini yapabildiği bir şehirde, her değer tehdit altındadır. Bugün Ayasofya’nın, Sultanahmet’in, Süleymaniye’nin başına bir şey gelmemiş olması, yarın gelmeyeceği anlamı taşımaz. Ruh yoksa paranın, gücün, zenginliğin ne anlamı var?

Ey zerre kadar da olsa vicdanı kalmışlar, ey arada bir de olsa ‘tarih-medeniyet’ endişesi taşıyanlar, bu talana ‘dur’ deyin.

Kaynak: Zaman
Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...