İran bugünlerde belki de hayal bile edemeyeceği döneme girdi. Ekonomik ambargonun kaldırılması, nükleer silah baskısından kurtulması ve dahası Ortadoğu üzerinde tarih boyunca hiç elde edemediği bir role bürünmesi. Tüm bunlar gerçekleşti ve İran tabiri caizse altın devrini yaşamaya başladı.
Yaptırımların kalkması ile birlikte Avrupa fonlarında serbest kalan 100 milyar dolar tutarında ki parası da hali hazırda ki kriz ortamında batılılar için ilaç niyetinde olacak. Bundan sonra artık İran ekonomik anlamda ardı arkasına girişimlerde bulunacaktır.
Peki, İran altın çağını yaşadığı bugünlerde Türkiye nerede? Ya da asıl soru İran’ın altın çağına ulaşmasında Türkiye’nin katkısı oldu mu?
Hiç şüphesiz en büyük pay Türkiye’nin diyebiliriz. Özellikle Ahmedinnejat döneminde İran ambargo altındayken Türkiye’de bazı siyasiler tarafından kurulan bir saadet zinciri vardı. 17/25 Aralık sonrasında bu saadet zinciri Türkiye tarafında yıkılırken eş zamanlı olarak Ruhani’nin cumhurbaşkanı olduktan sonra İran tarafında da radikal değişimlere gitti. Ancak hem Ahmedinnejat hem de Ruhani dönemlerinde özellikle Ortadoğuda İran hakimiyetini ilmek ilmek işliyorlardı.
İran ambargo altında iken Türkiye tarafında her şey güllük gülistanlık devam ediyordu. İran petrolü Somali, Tacikistan yada Malezya’ya gidiyor bir kaç firma değişiminden sonra el altından Türkiye’ye getiriliyor ve pazarlanıyordu. Aynı şekilde resmi olarak alınacak olan petrollerin ücreti karşılığında Gana’dan getirilen altınla ödeniyor aradaki kişiler komisyonlarını alıyorlardı.
Bu durumdan herkes memnundu. Bazı muktedirler İran aleyhinde konuşmaya kalkan birini susturuyor, Göğüslerini gere gere “Ben İrancıyım derdi olan gelsin karşıma” diyebiliyorlardı. İran ziyaretleri çok renkli geçiyor ve herkes “İkinci evinden” övgüyle bahsediyordu. Ticaretten hem İran hemde Türkiye karlı çıkıyor görünüyordu. Aynı altın 89 defa ihraç edilirken her seferinde işleyen komisyon sayesinde İran parça parça isteklerini alıyordu. Tabi arada kaybolan 500 kilo altını ve buhar olan 2.8 milyar doların hesabı da bir süre sonra sorulacaktı.
Şunu unutmamak gerekir. Zencani bugün İran’da hapiste ve yargılanıyorsa bunun sebebi ambargoları delmek için kendisine vaad edilenden fazla komisyon almasıdır. Yani bir diğer tabirle nasıl ki Türkiye’de uçaktan 500 kilo altın kaybolmuşsa Zencani’nin hesaplarında da büyük miktarda para kaybolmuş ve bunun bedeli olarak şu anda hapiste.
Bu saadet zinciri devam ederken birde madalyonun öteki yüzü vardı.
İran tarafında her şey olduğu gibi devam ediyordu. Ambargoyu devlet adına tuttukları iş adamlarının grift ilişkileri sayesinde atlatmaya çalışıyor ve ekonomilerini yoluna sokuyordu. Öte yandan asırlardır rakip olarak gördükleri Türkiye’de yüzyılın atamalarını gerçekleştiriyorlar ve devlet içine hiç olmadığı kadar nufüz edebiliyorlardı. Ortadoğuda ise artık gerçekleşmesi kaçınılmaz olan BOP planında parçalanan ülke olmak yerine adım adım Türkiye’nin yerini alıyordu.
Selam Tehvid davası süratle kapatılırken ve konu hakkında haber yapanların bile hapse atıldığı ilişkiler yumağına bakıldığında İran’ın bu günlere nasıl geldiğini ve Türkiye’de muktedir olan bazı isimlerin sayesinde,Türkiye’nin başta ortadoğu olmak üzere her alanda etkisini kaybederken İran’ın bu boşluğu nasıl doldurduğunu görebiliyoruz. Ortadoğu’da oyun kurucuların masaya kimleri aldığına baktığımızda biz hala yapraklardan, ağaçlardan bahsediyoruz.
Onlarca yıldır Batı’nın gözünde teröristlerin destekçisi ve nükleer bir tehdit olarak görülen İran, bugün Batı ile kaynaşırken Türkiye’nin terör örgütlerini destekleyen ülke konumuna düşmesinin müsebbibi kimdir diye sormak aslında en doğal hakkımız.
Ancak sorduğumuz soru ile baş başa kalıyoruz. Selam Tehvid davasını yazan gazetecinin aylardır hapiste olduğu gerçeği bile bize bu konuda nasıl bir sarmal içinde bulunduğumuzun göstergesi.
Bugün Irak ve Suriye’de Türkiye’nin ne kadar etkin olduğuna baktığımızda İran’ın bir güvenlik aparatı olan Kasım Süleymani’nin konumuna bile sahip olamadığı gerçeği ile yüzleşiyoruz. Zamanında yapılan ihanet derecesinde ki hatalar yüzünden Türkiye ısrarla oyun sahnesine gitmek istese de maalesef Batı tarafından kayda değer bulunmuyor. Bunun en açık göstergesi ne kadar kırmızı çizgi çektilerse hepsinin silinmiş olması.
Netice itibariyle içimizde ki bazı muktedirler sayesinde İran altın devrini yaşarken Türkiye’nin konumu maalesef içler acısı…