ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, Türkiye’deki ilk gününde yaptığı toplantılar ve verdiği açık mesajlar ile şaşirtıcı bir performans ortaya koydu. Beklentilerin aksine, ülkenin evsahipleri Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ekibini üzecek kimselerle görüşmeler yaptı, yine Saray’ın tam zıttı birçok mesajı konuk misafir olarak verdi.
HDP Görüşmesi
Öncelikle Biden HDP’yi de içine alan muhalefet partileri temsilcileri ile görüştü. Erdoğan’ın ilişkisini tamamiyle bitirdiğini, ‘‘artık muhatap alınmayacaklar, bu iş bitmiştir’’ cümleleri ile andığı HDP’nin Biden ile görüşen bu grup içerisinde olacağını birgün öncesinde yazmıştım. Kendi devlet başkanı (reisi) tarafından muhatap alınmayan ama 6 milyondan fazla Türkiye vatandaşınca oy verilen HDP, bunun yerine Amerika’nın iki numarası ile görüştü. HDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın geçen ay Moskova’ya gidip Rus Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov ile görüşmesi ve AB ile olan açık kanalları düşünüldüğünde, HDP’nin kendi devlet reisi dışında bütün dünya ile iletişim kanalları açık olan bir parti görüntüsü verdiği görülüyor. Ankara için büyük bir başarı.
Baskı Altındaki Gazetecilerle
Biden’ın günün ikinci toplantısında görüştüğü Aslı Aydıntaşbaş, Ceyda Karan, Pınar Doğan ve Kadri Gürsel gibi gazetecilerin ortak noktalarının Erdoğan rejimi tarafından baskıya uğramış isimler olduğu hemen görülüyor. Aydıntaşbaş gibi ülkenin en soğuk kanlı dış politika analizleri yapan bir gazetecisinin Milliyet Gazetesinden bu rejimin baskısıyla çıkarılması ve daha büyük bir yazılı basın organının peşinden koşmaması dahi başlıbaşına ülkenin bugünkü ‘cadı avı’ atmosferinin kesif ağırlığını gösteriyor.
Erdoğan ve Davutoğlu tarafından özel uçağa alınmayan, aksine itelenen bu gazetecilerin ABD’nin 2 numarasının masasında kendine yer bulması, el üstünde tutulması sevindirici idi.
Biden: Cesur Can Dündar
Biden’ın bunların yanısıra, Cumhuriyet Gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’ın ailesi ile görüşmesi, oğlu Ege’ye babasının ne kadar cesur biri olduğunu hatırlatması da Erdoğan’ın alması gereken bir başka mesajdı. Erdoğan’ın Can Dündar’ı bizzat tehdit ederek, yaptığının (haber) bedelini ödeteceğini bir televizyon kanalında dile getirmesi halen akıllarda. Can Dündar ve Erdem Gül’ün bu hedef gösteriminden dolayı hapse tıkıldığını da herkes biliyor. Erdoğan’ın bizzat hain ilan edip, bizzat düşman olarak bellediği bir gazetecinin cesaretinin övülmesi Biden’ın İstanbul’da verebileceği en açık tepki şekli olabilirdi. Bu da verildi.
1128 barış akademisyenin attıkları imzalar nedeniyle lince maruz bırakılmalarına, hain ilan edilmelerine de karşı çıktı Biden ve şunu söyledi: ‘’Türkiye’nin demokrasi anlamında bölge için güçlü bir örnek oluşturduğunu görmek isteriz. Türk demokrasisinin gücünün, Amerika ile ittifakının üzerinde güçlü bir etkisi vardır.’’
Biden aynı mesajları Erdoğan’a götürecek
Biden ile yapılan toplantıya katılan bir isim, Biden’ın hem ifade özgürlüğü hem de güneydoğuda yaşananları Davutoğlu ve Erdoğan ile yarın yapacağı toplantılarda gündeme getireceğini ifade etti.
Bir başka toplantı katılımcısına göre Biden’ın bu off-the-record toplantıda söyledikleri ifade ve düşünce özgürlüğünün en üst düzeydeki değerler olarak görüldüğünü göstermek adına önemli idi. Aynı katılımcıya göre, Biden bu çok mesajları Erdoğan’a Türkiye’nin otoriterliğe daha fazla kaymasına sessiz kalınmayacağını göstermek için yapıldı. Bu yönde ABD’nin verebileceği en üst düzeydeki tepki ve mesajların bu ziyarette verilmek istendiği yönünde bir izlenim edindiğini ekledi.
Aydıntaşbaş’ın twitter hesabında paylaştığı Biden ile olan selfie’sine, Saray’a yakınlığı ile bilinen bazı troll hesaplarınca yapılan saldırı, Biden’ın görüşmelerinin Saray için ne kadar rahatsız edici olduğunu gösteriyor.
Biden taraf seçti
Son yılına giren Obama yönetiminin bu dönemecinde verilen Biden mesajları çok güçlü bir şekilde ABD yönetiminin Türkiye’de son dönemdeki büyük tartışma konuları hakkında hangi tarafta bulunduğunu gösterdi. İfade özgürlüğü, HDP’nin marjinalize edilmesi, basın özgürlüğü, gazetecilerin baskıya maruz kalması ve Barış Akademisyenlerinin tavrı konularında Biden, Erdoğan’ın karşısında yer aldığını açıkça gösterdi, ‘’eleştirmek ihanet demek değildir’’ diyerek bizzat Erdoğan’ın sözlerine karşılık vermekten çekinmedi.
Biden’ın İstanbul gezisinin bir gününde özgürlük sıkıntıları adına verilebilecek bütün mesajlar verildi.
ABD’yi ve Obama yönetimini yoğun şekilde eleştiren, hele Türkiye politikasına sürekli söz söyleyen, sıklıkla ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsünü soru-cevaplarla bu konularda yoran bir gözlemci olarak, Biden’ın yaptığı gezinin ilk ayağının başarı ile yapıldığını not etmem gerekir.
Mesajlar neden şimdi?
Peki, 2016 yılının Ocak ayına kadar suskun kalan Obama yönetimini İstanbul’da olabildiğince açık bir şekilde bu mesajları vermeye iten ne idi?
Birkaç neden olabilir. Birincisi Ankara’nın son yıllarda giderek artan yalnızlığı ve son kertede Putin ile bozuşmasından sonra gidecek bir yeri olmadığını Amerikalılar görüyor.
İkincisi, Obama yönetimi İran ile tarihi bir nükleer anlaşması yaptı ve hızlı bir şekilde ticari bağların canlanmasına doğru gidiliyor. Obama, ne pahasına olursa olsun İran yakınlaşmasını sonuna kadar götürmeye yeminli. Bir sonraki ABD Başkanı Hillary Clinton veya Bernie Sanders olursa bu diyalog yolunun devam edeceği tahmin edilebilir. Bu yönüyle henüz çok erken olsa da Türkiye’yi kıskandıracak ve dengeleyecek yeni bir dostun ufukta görülmesi bile ABD’yi, bölgesel konularda Türkiye’nin daha az eline bakan bir pozisyona getirdi.
Bunun karşılığında 2013’den beri sürekli yalnızlaşan ve etkisizleşen bir Türkiye var. Suriye iç savaşının içine daha da çekilen, kendi ülkesi içinde güneydoğuda büyük bir çatışmaya doğru giden Ankara’nın Washington’ı darıltmaya her zamandan daha az hevesli olduğu biliniyor. Üstüne, Erdoğan Mart ayı sonu Washington’a Nükleer Zirvesi için gelecek. Burada bir de ikili görüşme yapıp, Maryland’deki Türk Camiini açmaya Obama ile birlikte gitmek istiyor. Hafta içi görüştüğüm Beyaz Saray’dan Nükleer Zirve çalışmalarından sorumlu ekipten Myies Caggins, şimdilik herhangi bir ikili görüşme çalışmalarının kesinleşmediğini söyledi. Camii açılışı ile de ilgili aynı şekilde kesinleşen bir karar olmadığını yineledi.
Azalan Önem
ABD’nin Erdoğan’a ihtiyacı yok mu? Tabi ki var.
Zaten ABD’nin bölgedeki çıkarları nedeniyle istikrar faktörü sayılan Erdoğan’ın bunza zamandır giderek otoriterleşen davranışlarına karşı bunca sessiz kalındı. Şimdi hem Erdoğan giderek istikrarsızlık ile eş anlamlı hale geliyor hem de Türkiye’nin ABD’ye olan ihtiyacı artıyor.
ABD’nin Türkiye’ye Suriye için olan ihtiyacı ise, eğer bahsedilen bu son 98 km kapatılırsa, daha da azalacak. Türkiye Azaz ile Jarablus arasındaki bu koridoru IŞİD’den temizlemekte yavaş davranırsa ne mi olacak? O zaman giderek güçlenen ve Suriyeli Kürtlerin etkisi altında bulunan Suriyeli Demokratik Güçlere destek daha da artırılabilir.
Cenevre Süreci veya Suriye Barış Görüşmeleri için Türkiye’nin sesinin kısılması, ABD için daha da tercih edilebilecek bir durum zira Türkiye bu süreçte de, S.Arabistan ile birlikte müzakerelere karşı ‘oyun bozucu’ safında görülüyor.