Pazartesi günü New York Güney bölgesinin savsıcı Preet Bharara’nın, Gezi’de parmağı olduğu iddiası önce Star Gazetesinin ilk sayfasında kendisine ‘aptal’ takısıyla birlikte haberleştirildiği görüldü. Akşam saatlerinde ise bu kez Hilal Kaplan’ın önce KJ eşliğinde Twitter’e yayılan ‘Bharara’nın Gezi’deki parmağı’ anonsu, sonra yayınlanan videosunda kendi ağzından yine FBI-Bharara-Gezi-paralel ilişkisinin kuruluşu görüldü. Birçok sapla samanı birbirine karıştıran, üstüne de bir komplo teorisi eklenmesi ile Bharara ve Gezi’nin arasına ‘paralel’ devlet hattının çeken bu delilik, komplo teorilerinde yeni bir adım.

 

İddialar nereden tutsanız elinizde kalıyor. Bu konu üzerine kısa bir süre ayırıp, biraz Google araştırması yapılıp, biraz mantık, zaman silsilesi eklendiğinde ortada pek birşeyin kalmadığı görülüyor.

 

FBI’ın görev tanımı

 

İddialara daha başlamadan önce, FBI’ın, ABD’nin sadece içindeki istihbarat konuları ile ilgilenen, yabancı ülkelerde operasyonlara ise CIA’nin baktığı hatırlanması gerekiyor. Yani teori daha ilk cümlesinde açık veriyor. FBI ajanlarının planlı olarak bir başka ülkeye saldırı, darbe, sabotaj işlerine kalkması, FBI kurumu, ajanlarının görev tanımları dışında yer alıyor. Görev sınırları, tanımları CIA’nin içinde olan konular hakkında FBI’in neden böyle bir planlamaya girmiş olması hakkında gerçek dünyaya ayak basan bir iddia tarafı bulunmuyor.

 

1.5 yıllık zaman kaybı

 

Hilal Kaplan’ın ikinci iddiasının tarihlerinde yaklaşık 1.5 yıllık bir karışıklık dikkat çekiyor. İddia, dünyaca ünlü ve adem-i merkeziyetçi olan Anonymous hacker grubunun liderlerinden Hector Xavier Monsegur, diğer adıyla ‘’Sabu’’ nun Türk Red Hack ekibiyle bir chat odasında buluşmasına bağlanıyor. Görüşme olduğu, New York mahkemesinin yayınladığı chat görüşmelerinde görülüyor. Ama görüştüğü tarih olarak 2012 yılının Ocak ayı olduğu çok açık bir şekilde görülüyor. Hilal Kaplan, Kanal 24’de katıldığı programda ise, ‘’tam da Gezi döneminde’’ bu bilgi alışverişinin olduğunu iddia ediyor. Halbuki arada 18 ay bulunuyor.

 

2012 Anynomous saldırıları

 

Google’dan 2012 yılının ilk ayına göz atıldığında birkaç kez ciddi bazı saldırıların devlet kurumlarına yapıldığı görülüyor. Örneğin Anynomous’un yardım ettiği görülen RedHack, 2012 yılının şubat ayında Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün internet sitesini çökerterek özellikle ‘ihbar’ları içeren çok sayıda gizli bilgi ve belgeyi ele geçirdiği görülüyor.  Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün sitesini çökerterek ismini duyuran RedHack (Kızıl Hackerlar) yine 2012 yılının 30 Nisan tarihinde ise çeşitli emniyet müdürlüklerine ait yaklaşık 350 internet sitesini birden kullanılamaz hale getirdiği haberleştiği de Google aramasında karşınıza çıkıyor. Chat odası konuşmalarına bakıldığında da zaten Ankara Emniyet Müdürlüğünün adresinin verildiği görülüyor. Yani Hilal Kaplan’ın ‘tam da Gezi döneminde’ oldu dediği olay bir yıldan fazla önce yapılan saldırılar.

 

Bunlar dışında örneğin 7 Mart 2012 yılında Dışişleri Bakanlığı’nın RedHack tarafından saldırıya uğradığı, 20 Nisan’da İdris Naim Şahin döneminde İçişleri Bakanlığına saldırı düzenlendiği, 4 Mayıs günü Ankara Büyükşehir Belediyesine saldırı düzenlendiği, 19 Temmuz günü Ekonomi Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, MIT’e ciddi saldırıların Anonymous ile birlikte RedHack’in yaptığı haberleri görülüyor. Hatta bu saldırılardan sonra veya dolayı, RedHack’in terörist grup deklare edileceği haberleri yapılıyor. Bütün bu ardı ardına gelen saldırılar ile Redhack ve Anonymous görüşmelerinin takvimi uyuşuyor.

 

Olmayan bilgiler

 

Hilal Kaplan yine ‘’FBI’in Gezi Süresince talimatla Türkiye’de gov.tr uzantılı, devlete ait siteleri hacklettiği’’ bilgilerinin yabancı basında da yer aldığını ileri sürüyor. Hayır. Böyle bir bilgi yabancı basında yer almıyor. Sadece yabancı basında değil, Sabu’nun youtube’da bulunan bazı mülakatlarında FBI ile ilişkisinin birçok kezanlattığı görülüyor. Bu anlatımlarda, FBI’nın böyle bir talimat verdiğini söylemiyor. Sürekli olarak söylediği, FBI’nın kendisine ‘enselenmeden önce ne yapıyorsan, şimdi de tamamen aynı şeyleri, korsanlıkları yap, ama herşeyi biz gözleyebileceğiz’ şartının konduğunu söylüyor. Bu şekilde FBI’nin ona yakın üst derece hacker’ları yakalayabildiği yabancı basında yer alıyor. FBI’ın Sabu’ya böyle bir talimatının kaynağı yok.

 

Hilal Kaplan, yine bir sonraki cümlede, FBI’ın Sabu’dan üç ülkeyi hacklemesini istediğini söylüyor. Konu ile ilgili haberlerde Sabu’nun üç değil 25 ülkeyi hack edecek bilgileri verdiği görülüyor.

 

Bharara ile Sabu çay mı içti?

 

Bir de bütün bunların üstüne, Reza Zarrab’ı tutuklayan savcı Preet Bharara’nın Sabu’nun FBI ile işbirliği yaptığından ve bundan dolayı cezasını 7 ayla sınırlamasını, sonra serbest bırakılmasında hikmet arayanlar, çok zeki bir şekilde böylece Bharara’yı Gezi’ye bağlama komedisi yaşanmakta. Bharara, 2012 yılında TIME dergisince dünyanın en güçlü 100 kişisinden biri seçilmiş, birçok üst düzey profile sahip davalara bakmış sonuca bağlamış Bharara’nın Sabu davasına bakış nedeni basit. Çünkü Sabu, iki kızı ve kardeşiyle birlikte çok da lüks olmayan bir evde, Manhattan’ın doğu mahallesinde yaşıyor. Yani Savcı Bharara’nın görev yaptığı bölgede. FBI’ın birlikte çalıştığı ve yıllarca dünyanın en etkili hackerlerinden biri olan Sabu’yu Star Gazetesinin dediği gibi Bharara’nın devşirdiğine inanmamız mı gerekiyor? Bharara, Gezi protestolarından Sabu ile sehpa üstünde çay içip, Erdoğan’ı düşürmenin planları yaptığına mı inanacağız?

 

Bu uyarı ve yazıların havuz akıllılar için bir yararı olacağını sanmam. Takvim Gazetesinin haber müdürü Mevlüt Yüksel’in, Alman ZDF kanalının önündeki kendi halindeki insanların ellerinin cepte olmasından çıkardığı ‘büyük’ haber ile havuzun New York’daki bir savcıyı, FBI ile bağlayıp onun hacker ‘devşirmekle’ suçlayıp, Gezi protestolarını düzenleme veya yardım, yataklık ettiği teorisi, aşağı yukarı aynı ‘sahte’ dünya çizgisinin farklı şekildeki yansımaları.

 

ABD devletine farklı zamanlarda farklı suçlamaları bütün dünyadaki gazeteciler ve Amerikalı gazeteciler yapıyor, yapmalı, Ama böyle çürük iddialar ile kendini rezil etmeden yapmalı. Bharara’yı dahi bir ay içinde Türkiye’deki havuz medyasını hayatında duyduğu en ahmak haberleri yapmakla suçlamaya iten sebebe bakmalı.

 

Akıllar baştan uçmuş gibi

 

Bu komplo teorilerinin havuz için hiç şüphesiz rahatlatıcı tarafı büyük. Bu psikolojik tarafı dışında bir de Zarrab’ın tutuklanmasının havuzdakilerin akıllarını nasıl da başından aldığını göstermesi açısından önemli.

 

İLHAN TANIR / HABERDAR