Aşağıdaki yazım 10.12.2011 tarihinde Taraf gazetesinde yayınlandı. Son dönemde artan  “AKP ile Cemaatin arası bozulduğu için AKP’yi eleştiriyorsun” yorumlarına sadece bir cevap olsun diye bu yazıyı hatırlatmak istedim.  Ben AKP’yi eleştirmeye başladığımda Cemaatçiler AKP’nin yanındaydı ve AKP adına beni eleştiriyordu.  Türkiye’de okur tek twitle hüküm verdiğinden zaman zaman eski yazıları hatırlatmak gerekiyor. Bu nedenle 4 yıl önce yazdığım aşağıdaki yazıyı bir hatırlatma yazısı olarak yeniden dikkatinize sunuyorum.

AKP ANAP’laşıyor

Bundan aylar önce Twitter’da “AKP ANAP’laşıyor” demiş, önümüzdeki günlerde bu konuyu yazacağımı ifade etmiştim. Ancak gündem yoğunluğu nedeniyle bugüne kaldı. Şike tartışmasında AKP’nin tutumu partinin “ANAP’laşmasını” gösteren iyi bir örnek oldu.


“ANAP’laşma,” ANAP’ın geleneksel çizgisinden kayıp, muhafazakâr değerlerden uzaklaşıp Ankara havasına ayak uydurmayı ifade ediyor.
 Parti Özal’dan sonra Mesut Yılmaz’ın eline geçince böyle olmuştu. ANAP’laşma insanlarda şu duyguları çağrıştırır: Aldatılmışlık duygusu, bürokraside yalakalık kriteri ve siyaset-mafya ilişkisi.

Mesut Yılmaz’ın eline geçtikten sonra ANAP, özellikle muhafazakâr tabanda müthiş bir aldatılmışlıkhissi yaratmıştı. Mesut Yılmaz muhafazakâr tabana gülücük atıp Ulusalcı çevrelerle iş tutulmaya başlamıştı. Bu nedenle ANAP’ın geniş tabanı muhafazakârlar ile ANAP arasındaki duygusal bağ koptu.

AKP açısından aldatılmışlık duygusu en son seçimde yeni anayasa sözü verip, anayasa yapmamak üzere komisyon kurulmasıyla ortaya çıktı. AKP’liler anayasa uzmanları Ergün Özbudun ve Serap Yazıcı gibi hocaların bu komisyonla anayasa yapmak imkânsız uyarılarını duymazdan geldi. Uyarıları kimsenin duymayacağını sandılar. Oysa o uyarılar insanların AKP’ye karşı güvenlerini sarstı. Bu uyarıların arkasından AKP tatmin edici cevap vermek bir yana bir de kendi tabanından gelen, tepkilere rağmen şike yasası çıkarmak için tabanıyla kavgaya kalkıştı. Bu AKP’nin muhafazakâr tabanında çok derin bir aldatılmışlık duygusu yarattı. Seçimler öncesinde AKP yeni anayasa yapacak diye umutlananlar şimdi AKP’nin yeni anayasa yapacağına inanmıyor.

Oysa bu ülkede insanlar Demirel’in yalanına, Erdoğan’ın yaparım dediğini yapmasına vesahiciliğine oy verir(di). Şimdi Erdoğan’ın sahiciliği şike yasası tarafından gölgelendi ve AKP’ye destek veren insanlarda derin aldatılmışlık duygusu yaşanıyor. “Anayasa için oy verdik şike yasası yaptılar” diyen çok sayıda AKP destekçisi var.

Bürokrasi açısından bakıldığında da ANAP ile AKP arasında bir paralellik görünüyor. ANAP ilk geldiğinde Amerika’da eğitim gören genç beyinleri bürokrasinin etkili noktalarına getirdi. Özellikle çok başarılı geçen ilk dönem ve ikinci döneminde bu bürokratların etkisi önemlidir. Ancak bürokrasinin doğası gereği bir süre sonra bürokraside temel kural “yalakalık” “liyakat”i yendi ve yalaka bürokratlar ANAP’ın kuyusunu hep beraber kazdılar. Yalaka bürokratlara en büyük desteği de Mesut Yılmaz’ın ANAP’ı verdi.

Benzer bir süreç AKP için de gereçli. AKP ilk başlarda bürokratik oligarşiye karşı savaş verdi. Özellikle ilk döneminde Necdet Sezer’in vetosuna rağmen liyakatli fakat vekil bürokratlarla başarı yakaladılar. Ancak Çankaya’nın değişmesinden sonra bürokraside yalakalık düzeni esas kritere dönüştü. AKP yönetiminde liyakatten ziyade yalakalık önem kazanmaya başladı. Yalakalık öyle bir noktaya geldi ki etkili yere gelmek için AKP’ye yakın düşünceden olmanıza da gerek yok. İyi yalakalık ve sahte muhafazakârlık iyi bir post kapmak için yetiyor. Hatta dünün 28 Şubatçı bürokratları bugün yalakalıkları sayesinde halen en muteber koltuklarını muhafaza ediyorlar. Bu yönüyle de AKP “ANAP’laşıyor”.

ANAP’ın mafyalaşma algısı “Civangate” olayından sonra kalıcılaştı. O günden günümüze “rüşvetin belgesi mi olur” özdeyişi halen hafızalarda. Daha sonra Mesut Yılmaz’ın yumruk yediği olay ile ANAP-mafya algısı iyice perçinlendi.

AKP’nin “mafya ile mücadele eden bir parti” algısı vardı. Özellikle Ergenekon’a karşı verilen mücadele bu algının yerleşmesini sağladı. Ancak şike yasasındaki anlaşılmaz tutumu insanların hafızasında Civangate skandalına benzer bir algı oluşturdu. Türkiye’de futbol ile ilgilenen herkes mafyanın bu sektörde olduğunu ve şikenin de bir mafya faaliyeti olarak var olduğunu bilir. Şike yasasındaki tutumuyla AKP mafyaya ile aynı sayfada yer alan bir konuma düşmüş oldu. Bu nedenle de bir “ANAP’laşma”dan söz etmek yanlış olmaz.

Taraf: 10 Aralık 2011

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...