Son dönemlerde gittikçe artan sıklıkta Fethullah Gülen’in sağlığı ve kişisel durumuyla ilgili haberler çıkıyor. Bu haberlerin birinci kısmı Gülen’in ABD’den ayrılacağı iddialarıyla ilgili. İkinci bölümü ise Gülen’in sağlığıyla ilgili.

Bu yalan haberleri bizzat AKP’li bakanlar yaymasa, ciddiye alıp bir analiz yazmazdım. Ancak görünen o ki bir psikolojik harekat operasyonunun parçası olarak Gülen hakkında yalan haberler yayılıyor. Bu haberlerin başını çeken ise Bekir Bozdağ ve Mevlut Çavuşoğlu.

Bozdağ 2013 yılından bu yana defalarca Gülen’in ABD’den kaçacağına dair yalan haberler yaydı. Bunları canlı yayınlarda iddialı bir şekilde açıkladı. Defalarca bunu yaymasına rağmen, karşısında “geçen de bunu söylemiştiniz ama bir şey olmadı?” diye soracak gazeteci olmadığı için Bozdağ meydanı boş buldukça sallıyor.

En son Gülen’in öğrencisi Osman Şimşek’in twiti montajlanarak Gülen’in Kalp krizi geçirdiği yalanı yayıldı. Buna psikolojik harekat operasyonunu da derin devletin operasyon adamı olarak, Cemaati bölmek üzere Gülen’in yanına kadar sokulan Hüseyin Gülerce yaygınlaştırdı. Dolayısıyla bu montaja AKP’li trollerin yaygınca yaptığı sıradan bir algı operasyonu olarak bakamayız.

Her iki haberin kaynağı psikolojik harekatı işaret ettiği için şu soruyu sormamız gerekiyor: Gülen ile ilgili çıkarılan yalan haberler psikolojik harekat operasyonu olarak ne anlama geliyor, neden çıkarılıyor?

Türk devletinin psikolojik harekat yöntemleri aşağı yukarı bellidir. Konunun uzmanları bir haberin psikolojik harekat amacıyla çıkarılıp çıkarılmadığını hemen anlarlar.

Devletin psikolojik harekatının 1. amacı hedef kişi ve kitlenin tabanı ile tavanın arasını açmaktır. Örneğin bu amaçla devlet1990’lı yıllar boyunca Öcalan’ın bir Ermeni olduğu, isyan edenlerin Kürtlere değil, Ermenilere hizmet etmek ve Büyük Ermenistan’ı kurmak için dağa çıktıklarını anlattı. Bunu da emperyalist devletler tarafından kandırılmış insanlar olarak anlattı hep. Abdullah Öcalan’ın göbeğini kaşırken çekilen video, günlerce TV’de dolaştırıldı. Bu konuda çakma itirafçılar uydurulup Öcalan aleyhinde kitaplar yazdırıldı. Bunların bir kısmını yakından biliyorum. Bunların tamamı PSİKOLOJİK HAREKAT operasyonuydu ve bu operasyonun planını yapanlar bizzat MGK’da çalışan psikolojik harekat uzmanlarıydı.

Operasyonlar etkili oldu-olmadı o ayrı tartışma ama bu haberlerin tamamı psikolojik harekat için uydurulmuş yalanlardı. Bu tespiti bir kenara koyalım. Tıpkı bugünkü gibi bizzat devletin en yüze makamları tarafından söylendi bu yalanlar. Amaç belliydi, Kürtler ile PKK arasına mesafe koymak PKK’nın bir kitle hareketine dönüşmesini engellemekti.

Benzer bir yöntemi Fethullah Gülen için de kullanıyorlar. Gülen “Belçika’ya Kanada’ya kaçacak” haberlinin bir kaç hedefi var. Bu haberlerle öncelikle ABD’ye Gülen’in “Kanada veya Belçika gibi ülkelere göndermeye ikna edin” mesajı veriyor, kendilerince kamuoyu baskısı oluşturuyorlar. Öbür taraftan Kanada ve Belçika gibi ülkelere de “Gülen gelirse almayın aramız bozulur” mesajı vermiş oluyorlar. Nitekim bu haberlerin ardından bu haberlerin muhatabı ülkelerin uzmanlara “Gülen bizim ülkemize gelir mi?” analizi yaptırdığı da biliniyor.

Ancak bu haberleri yapanlar da biliyor ki Gülen ABD’den ayrıldığı anda darbe girişimindeki iddia edilen rolünü fiilen kabul etmiş olacak. Bundan sonrasını kolay görüyorlar. Bu aşamadan sonra “Darbe girişiminde rolü olmasa onu ABD oradan çıkarmazdı” diye propaganda yapıp Gülen’in gideceği ülkelere baskı yapacaklar.

Bu haberlerin birinci amacı bu. Gülen’i tedirgin edip ABD’den ayrılmaya zorlamak. İkinci ve en önemli amacı ise Gülen’i seven tabana mesaj vermek. Bekir Bozdağ’ın insanlık adına ne kadar itibarı kaldıysa, kaldığı kadarıyla da olsa, son bir gayret söylediği yalanlara Cemaat tabanının inanacağını, sanıyorlar. Böylece “Gülen bile kaçmayı düşünüyorsa ben neden itirafçı olmayayım. Bildiğim ne varsa itiraf edeyim belki kurtulurum” duygusuna oynuyorlar.

“Gülen kalp krizi geçirdi” haberlerinin arkasında daha başka bir psikolojik harekat dinamiği yatıyor.

Bu haberlerin amacı sanıldığı gibi Cemaat tabanı değil. Cemaat tabanı bu haberin yalan olduğunu iki dakikada öğrenir. Zaten Cemaat tabanı havuz medyası kaynaklarında çıkan haberlerin hiç birine inanmaz. Havuz yalanları birinci dereceden muhatap oldukları için böyle bir habere inanmazlar.

Onlar da bunu bildiği için haber sanki Osman Şimşek’in twitinden atılmış gibi yayıyorlar. Bu haberlerden asıl amaç şu: Gülen nefreti ile besledikleri kitleleri mobilize etmek. Gülen’in öldüğüne inanmaya hazır bu kitleler zaten var. Bu kitleler Gülen’in öldüğü haberini duyduğu anda geçici mutluluk yaşayıp Gülene olan nefretini psikolojik bir zaferle taçlandırmış olur. Hedef bu duyguyla kendi tabanlarını mobilize etmek.

Bu haberi duyduğu anda sevincinden Gülen’e beddua okuyan binlerce kişi vardır. İşte o beddualar sayesinde Gülen nefretini siyasal bir kapitale dönüştürür psikolojik harekat uzmanı. Haberin yalan çıkmasının önemi yoktur. Zira bu ihtimal bile o habere inanmaya hazır kitleleri bir süre o düşünce etrafında motive edebilir. Bugün ölmediyse de yarın ölmesini beklemeye başlarlar. Zaten düşmanlarının ölmesini isteyip beklediklerinden bu haberi yapan kişiyi sorgulamaz bizi neden aldatıyorsun diye düşünmezler.

Konunun okur tarafından daha iyi anlaşılması için bir başka örnek vereyim. Trolleri bir kenara bırakırsak, benim okur kitlemin çoğu Erdoğan’ı sevmezler. Bir çoğu ondan nefret de eder. Bunda haklı gerekçeleri de var. Zira bizzat Erdoğan’ın mağdurudur kendileri.

İşte bu kitle “Erdoğan öldü” haberini duyduğunda ne hisseder, ona karşı olan kin ve kızgınlığı nasıl bir rahatlamaya ve zafer duygusuna dönüşürse Gülen öldü haberi de gülen düşmanlarında aynı duyguyu yaratır. Erdoğan öldü haberi yanlış olsa bile Erdoğan düşmanlarını psikolojik olarak “Erdoğan ölecek, inşallah ölür” beklentisine sokar, ve Erdoğan’ın ölmesini beklemeye başlarlarsa, “Gülen öldü” haberi de Gülen düşmanlarında aynı duyguyu oluşturur. Böylece kendi kitlesine daha da entegre olurlar.

İşte Gülen öldü haberinin arkasındaki psikolojik harekat operasyonunun dinamiği bu mantık üzerine kuruludur.

Psikolojik harekat operasyonlarının asıl amacının Cemaatçileri itirafçı olmaya zorlamak olduğunu belirtmiştik. Peki bir Cemaatçi neyi biliyor ki neyi itiraf etsin? Erdoğan’ın kendilerini nasıl desteklediğini mi? Melih Gökçek’in kendilerine nasıl parsel verdiğini mi? AKP’ye nasıl destek verdiklerini mi? Kime burs verdiklerini mi? Yoksa Cemaate nasıl girdiklerini ve nerede kaldıklarını mı?

 Operasyonel anlamda bu itirafların hiç bir önemi yok. Zaten AKP Cemaat ile o kadar iç içeydi ki kimin kim olduğunu biliyor. Çakma darbe girişiminden iki gün sonra ortaya çıkan yüzbinlerce kişilik listeler de gösteriyor ki AKP kimin cemaatçi olduğunu tek tek biliyor. Dahası cemaatçilerin yapacakları itirafların hiç biri suç değil. Bu itiraflar suç olduysa en başta AKP’li siyasetçiler kodesi boylar.

Peki AKP Cemaatçileri neden itirafçı olmaya zorluyor?

Bunun ana nedeni şu: İtirafçılar özellikle masum insanlara iftira atacak itiraflar yaptıklarında hep suçluluk duygusuyla yaşarlar. Bazıları bu suçluluk duygusuyla Hüseyin Gülerce gibi iyice arsızlaşır. Arsızlaştıkça Cemaat tabanından uzaklaşır. İşte AKP’nin itirafçılık müessesesinden beklediği şey bu. Cemaatten mümkünse herkesi “itriafçı” yapıp, o suçluluk duygusuyla cemaatten koparmak. O psikolojik harekat operasyonlarının temel amacı da bu…

 

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...