Yeni Çağ Yazarı Ahmet Takan, “Hakan Fidan Gülen Cemaatinden birileriyle Katar’da görüştü barış mesajı gönderdi” iddiasını ortaya atınca şu değerlendirmeyi yazmıştım:

Hakan Fidan’ın Cemaatle Barışma girişimi haberi neyin habercisi?

Yeni Çağ gazetesinden Abdullah Gül’ün eski danışmanı Ahmet Takan’ın yazdığı kulis bilgisine göre MİT müsteşarı Hakan Fidan gülen cemaatiyle barışmak için Katar’da görüşmeler yapmış. Haliyle bu bilgi ortalığı dalgalandırdı.

Gülen cemaatinden bu konuyu bilebileceğini düşündüğüm kaynaklarıma ulaşamadım ama görebildiğim kadarıyla bu bilgi, gerçekten çok bir operasyonu andırıyor. Öncelikle Gülen cemaatinden aklı başında hiç bir kimse Hakan Fidan ile Katar’da görüşmez. Hakan Fidan başta olmak üzere AKP ve Katar’ın ne kadar düzenbaz, ne kadar oynak, ne kadar hesapçı olduğnu aklı başında herkes bilir. Cemaate karşı kurulan bunca kumpasın arkasındaki isim Hakan Fidan ile, her şeye rağmen, hem de Katar’da böyle bir görüşme yapabilecek bir Cemaat mensubu ya, Adil Öksüz gibi ikili çalışan, Hakan Fidan’ın adamıdır ya da safoşun tekidir.  Zira Hakan Fidan ile Katar’da görüşen bir Gülen cemaati mensubu her an paketlenip Ankara’ya Erdoğan’ın önüne getirilebileceğini bilir. Erdoğan’ın da referandum sürecinde bunu tepe tepe kullanacağını da tahmin eder. Dolayısıyla böyle bir barış görüşmesi olacaksa bile bu Katar’da olmaz. Mantıklı değil…

Peki bu bilgi Ahmer Takan’a neden gider?

Ahmet Takan duymadığını yazacak bir gazeteci değil. Belli ki bu bilgi Takan’ın da belirttiği gibi AKP çevrelerinden sızdırıldı. İki hedefi olabilir. Artık Hakan Fidan’ın son kullanma tarihi dolmuştur. Fidan’ı yiyebilmek için Gülen cemaatiyle görüştü deyip bir senaryo uyduruyorlardır. Erdoğan’ın çevresini iyice sarıp onu kafa kola alan ve Fidan’ın yerine geçecek Ergenekon ekibinin böyle bir senaryoyu uydurması olasılığı var.

İkinci ve en güçlü ihtimal ise Cemaat içinde bir çatlak yaratmak için bu bilginin sızdırıldığı ihtimali. Öncelikle Cemaatin AKP ile barış yapıp yapmayacağını test etmek için böyle bir bilgi sızdırılmış olabilir. Ayrıca Türkiye’de baskılardan bunalan Cemaat kitlelerine umut verip Cemaatin üst düzeyine “barışın” baskısı yapmak için böyle bir operasyon yapılmış olabilir. Böylece cemaatte “barış isteyenlerle” “istemeyenler” arasında bir çatlak çıkarıp, cemaati bölmek amaçlanmış olabilir. Bence o iddianın ortaya atılmasının asıl amacı bu…

Ancak, önceki gün Tuncay Opçin Twitter hesabından Ahmet Takan’ın yazdığı o bilgiyi doğrulayınca (Ki Opçin bilgi ilk çıktığında Ahmet Takan’a ağır yüklenmiş, kesin bir dille bilgiyi yalanlamıştı) Tuncay Opçin’i arayıp bilginin doğru olup olmadığını sordum.

Opçin, yazdığı bilginin doğru olduğunu, konunun Fethullah Gülen ile görüşen on kişilik dar bir kadro arasında konuşulduğunu anlattı. Bu sefer “konuştuğu kişinin kendisini manipüle edebilecek bir kişi olup olmadığını” sordum. Kesinlikle böyle bir şeyin olmadığını söyleyip bu ihtimali kesin bir dille reddetti.

Bilginin manipülasyon olup olmayacağını anlamak için, Opçin’e, görüşmenin ne zaman gerçekleştiğini sordum. Erdoğan’ın son yaptığı umreden hemen önce olduğunu söyledi. Kontrol ettim, yazılan tarihler ile Opçin’in söylediği tarih uyuyordu. Farklı ayrıntılar da sordum. Opçin ayrıntılar da anlattı. Ayrıntıların haber değeri taşıyan kısımlarını yazdım.  Her ihtimale karşı, haber kaynağının Opçin olduğunu belirtcek şekilde, haberi bir kulis haberi olarak yayınladım.

Haliyle haber gürültü kopardı. Özellikle Gülen cemaati içinde çok yankı buldu. Bu haberden sonra Gülen cemaatine yakın gazeteciler ile konuştum. Onlar, “kendi kaynaklarından bu bilgiyi kontrol ettiklerini kesinlikle böyle bir şey olmadığını” ısrarla belirtti.

Daha sonra Tuncay Opçin’i arayıp Gülen cemaatine yakın gazetecilerin verdiği bilgiyi kendi kaynaklarından kontrol ettirip kesin bir dille yalanladığını anlatıp, ne düşündüğünü sordum. O da “kaynağına güvendiğini, kaynağının asla kendini yanıltacak biri olmadığını, konunun on kişilik küçük bir grup arasında konuşulduğunu, kaynağının da o gruptan biri olduğunu” belirtiyor.

Şimdi ortada ilginç bir drum var. Eğer bu bilgi doğru değilse birileri MİT adında Tuncay Opçin üzerinden Gülen cemaatini manipüle ediyor demektir, ya da Tuncay Opçin’in o kaynağı açık ve seçik bir şekilde yalan söylüyordur. (Adil Öksüz’ün Fethullah Gülen ile bir arada görünen videosu da Tuncay Opçin’in twitter hesabı hacklenerek yayılmıştı, birileri Opçin’in Cemaat kimliğinden dolayı onun üzerinden operasyon yapıyor belli ki. En azından Adil Öksüz olayı böyledir.)

Bu durum, aslında Gülen Cemaati için bir fırsat. Ben uzun süredir Gülen Cemaatinin karar organlarına Hakan Fidan’ın sızdığını, Gülen cemaatine bilerek yanlış kararlar aldırıp yanlış adımlar attırarak cemaati kendi kararlarıyla bitirdiklerini iddia ediyorum. Bu son bilgi yanlış bir bilgiyse, yani hiç böyle bir şek konuşulmadıysa bu kişi MİT’in Gülen cemaatine sızdırdığı kişilerden biri olabilir. Eğer Opçin’in dediği doğruysa -ki Opçin’in Ahmet Takan’a o kadar ağır yüklendikten sonra dönüp, kendi analizini de hiçe sayacak bu bilgiyi kafadan uyduracağını sanmıyorum- Gülen cemaatinden bir yetkili çıkıp bu bilginin doğru olduğunu, Fidan’ın kendileriyle görüştüğünü açıklamalı. Buna karşı gelen teklife ne dediklerini açıkça söylemeliler.

Eğer bu bilgi doğru değilse, yani birileri “Fethullah Gülen’in yanından geliyorum, on kişilik bir grup içinde bu bilgi konuşuldu, Fethullah Gülen’e bu arz edildi” diye yalan söylüyor, Cemaat üzerine operasyon yapıyorsa, o zaman Gülen Cemaati içindeki MİT’in/Derin Devletin adamlarından biri odur. Bu bilgiyi Tuncay Opçin üzerinden yayarak, Cemaat tabanında EVET baskısı oluşturmaya çalışıyordur.

Tuncay Opçin başta olmak üzere, özellikle Cemaat yetkililerine düşen gören şimdi o bilginin doğruluğunu veya yanlışlığını teyid edecek açıklama yapmaktır. Eğer bilgi yanlış ise bu bilgiyi cemaat içinde yayan kişiyi bulup deşifre etmeliler.

Ayrıca Gülen’in avukatları tutuklanınca bir boşluk oluştu. Daha önce Gülen güncel konularda hakkında çıkan haberleri avukatları üzerinden yalanlıyordu. Şimdi bu bilgileri değerlendirecek kimse yok. Cemaatinin kendilerine bir sözcü seçip, özellikle dünyanın her tarafına dağılan üylerine yönelik manipülatif haberlerin daha da artacağını düşünerek, bu haberlerin doğruluğunu veya yanlışlığını her gün açıklamalılar.

Böylece AKP/Derin Devlet’in Gülen cemaati üzerinde yapmaya çalıştığı EVET baskısı ve tabanda çıkarmaya çalıştığı çatlağı önleyebilirler…

 

 

 

 

 

 

 

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...