Gazeteci Kamil Maman’a “silahlı örgüt kurmak, yönetmek, üye olmak, örgüt propagandası yapmak” suçlamasıyla dava açıldı

Gazeteci Kamil Maman hakkında “silahlı örgüt kurmak, yönetmek, örgüte üye olmak” gibi suçlamalarla dava açıldı.

 

Koza-İpek Grubuna Kayyım atanmasının ardından gazeteye polis eşliğinde gelen kayyımların kapıyı kırarak içeri girmesi esnasında çıkan olaylarda gözaltına alınan gazeteci Kamil Maman hakkında İstanbul C.Başsavcılığı iddianame hazırladı.

 

İddianamede Maman’ın yanı sıra sanık olarak, Ali Yarar, Halit Akşam, Mesud Ayasun, Hüsnü Cesur yer aldı.

 

İstanbul 13.Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen iddianamede, Maman’a “görevi yaptırmamak için direnme, hakaret, Silahlı Terör Örgütüne üye olma, Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, terör örgütüne yardım ve yataklık, terör örgütü propagandası yapmak, toplantı ve yürüyüşlere silah veya 23. Madde belirtilen aletlerle katılma” suçlaması yapıldı. Konuyla ilgili Haberdar’a konuşan Maman, hakkında iddianameyi hazırlayan savcı Adem Meral’in yüzünü dahi görmediğini, ifadesini almadığını belirtti.

 

Maman, “Çalıştığım ve ikametgahım sayılan iş yerinde bulunmam benim terör örgütü üyesi, suç örgüt kurmak gibi 8 ayrı suçu işlediğim şüphesi doğurmuş. Dosyada hiçbir delil, durum yok. Sadece neden iş yerimdeydim. Düşünebiliyor musunuz, gazetecinin çalıştığı gazete binasında olması silahlı terör örgütü üyesi, suç örgütü ve daha birçok suçu işlemesi anlamına geliyormuş” dedi.

Maman ayrıca, “Yargının topluma güvensizlik, nefret ve ayrılıkçı kararları toplum tarafından kolay kolay sökülüp atılamaz. Çünkü her şey adaletin üzerine kurulmuştur. Ben bana dava açan ve hakkımda uyduruk bir yığınla suç üretenlere acıyorum. Bu yaptıklarının hesabını vermeyeceklerini düşünüyorlar. Tarih böyle düşünüp yaptıkları hukuksuzluklar yüzünden rezil ve zelil olup gidenler ile dolu. Hiç merak etmesinler…” diye konuştu.

“TARİH YAPTIKLARI HUKUKSUZLUKLAR YÜZÜNDEN REZİL OLUP GİDENLERLE DOLU”

Hakkında silahlı örgüt kurmak, yönetmek, üye olmak, propagandasını yapmak iddiası ile Ağır Ceza’da dava açılan Maman, şunları söyledi:

 

Bugün gazetesine kayyum atandığında polisler tarafından gazetenin içinde gözaltına alındım. Polis bana kantinde duramazsın diyerek iş yerimde ne yapmam gerektiğine karıştı. Onlara burada bunu söylemek sizin göreviniz değil, siz Kayyumun güvenli gelişinde güvenlik önlemi almak için buradasınız, Zaten kayyum geldi ve yerine yerleşti. Sizin işiniz bitti. Burası benim iş yerim, ikametgahım, gazete içinde nerede duracağıma siz karar verimizsiniz dedim. Bana o zaman gözaltına alırız dediler, ben de buyurun alın, ortada suç yok dedim. Gözaltına alındım. Savcının yüzünü dahi görmedim. Dinleme tenezzülünde bile bulunmadı. Polise verdiği talimatta bana 2 soru soruldu. 1: Bugün Kanal Türk’le olan ilişkiniz nedir? 2: o gün neden kanal türk’e gittiniz ve ne amaçla oradaydınız?

 

Bunun dışında ne delil ne de başka bir soru sormadılar. Hatta bu soruları sormadan önce benim BUGÜN gazetesinde çalıştığımı da öğrendiler, kurum kimliğimi ve sarı basın kartımı almışlardı. Bana bu iki soruyu sorup 1 gece nezarette yatırdılar.

 

Düşünebiliyor musunuz iş yerime niye gittiğimi soruyorlar. Çalıştığım ve ikametgahım sayılan iş yerinde bulunmam benim terör örgütü üyesi, suç örgüt kurmak gibi 8 ayrı suçu işlediğim şüphesi doğurmuş. Dosyada hiçbir delil, durum yok. Sadece neden iş yerimdeydim. Düşünebiliyor musunuz, gazetecinin çalıştığı gazete binasında olması silahlı terör örgütü üyesi, suç örgütü ve daha birçok suçu işlemesi anlamına geliyormuş.

 

Yani yarın birgün bir kişi evinden işine giderken, hep aynı yolu kullandı diye gözaltına alınıp, kendisini neden hep bu yoldan gidiyorsun diye 2 soru sorulup sonra hakkında silahlı terör örgütü üyesi ve daha bir çok suçtan dava açılabilir.

 

Hukuk bu mudur? Bana davayı açan Çarşı grubuna darbe davasını açan Savcı Adem Meral. Savcı Meral çalıştığım gazeteye gittim ve orada bulundum diye neredeyse CMK’daki bütün suçlarla suçlamış beni. Neredeyse bir Roma’yı yakmak suçu yok. Düşünmek, eleştirmek, yazmak bunlar için o kadar tehlikeli ve sakıncalı bir iş olmalı. Bugün yargının gazetecilere yüklediği ortak kimlik maalesef “Terörist” eskiden koministti.

 

Şimdi Türkiye’de nerede bir gazeteciye dava açılsa ya da tutuklansa o gazeteciye yargı tarafından yöneltilen ortak suçlama terörist, casus yani hain. Bu hastalıklı bir kafa. Bu herkesi yaftalıkları ve uydurdukları büyük suçlardan bile daha tehlikeli bir vakadır. Bu şekilde nefret yargının eliyle topluma enjekte edilmiş oluyor. Nefreti, ayrışmayı en çok siyasetçiler yayar dünyada ama bunu engelleme ve düzeltme şansını zamanla yakalarsınız.

 

Fakat Yargının topluma güvensizlik, nefret ve ayrılıkçı kararları toplum tarafından kolay kolay sökülüp atılamaz. Çünkü her şey adaletin üzerine kurulmuştur. Ben bana dava açan ve hakkımda uyduruk bir yığınla suç üretenlere acıyorum. Bu yaptıklarının hesabını vermeyeceklerini düşünüyorlar. Tarih böyle düşünüp yaptıkları hukuksuzluklar yüzünden rezil ve zelil olup gidenler ile dolu. Hiç merak etmesinler…
Davanın ilk duruşması 28 Ocak 2016’da İstanbul 13.Ağır Ceza Mahkemesinde görülecek.

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...