Erdoğan saltanatı yıkılırken, özelde cemaate, genelde ülkeye, “ne kadar zarar verirsem kardır” anlayışıyla hareket ediyor.

Daha önceki yazılarımda bahsettiğim gibi, bu saltanat yıkılıyor ve bu yıkılış bir anda ve kısa bir sürede olacak.

Bu sürecin adım adım geldiğini bilen Erdoğan ve ortağı olan Erdgenekon, bu ülkeye ve cemaate ne kadar zarar verirsek o kadar kardır diye düşünüyor.

Erdoğan’ın başarısız ve imajının yerle bir olduğu Amerika gezisinden sonra, bu durumun daha net farkına varmış olmasından, kendisi daha da agresif oldu ve daha fazla saldırganlaştı.

Amerika gezisinin hemen sonrasında düğmeye bastılar.

Yapılması planlananlar sırasıyla şunlar;

1- Vatandaşlıktan çıkarma konusu PKK kılıfıyla gündeme getirildi.

Herkes biliyor ki, bu konunun gündeme getirilmesi ve terör örgütüne üye olan ve içinde olan kişilerin vatandaşlıktan atılması konusu, tamamiyle cemaat mensuplarına yönelik bir hamledir.

Dünyanın her tarafına yayılmış olan cemaat mensupları ve Türkiye’deki bu zalim anlayıştan zarar görmeme adına cemaatin önemli mevkilerinde olan kişilerin yurt dışına çıkmalarını Erdoğan ve ortakları engelleyemediler.

Cemaat mensupları, artık kan akıtmaya kadar kin ve nefretle kendilerine saldıran bu zihniyetten, hem kendilerini, hemde aileleri koruma adına hicret ettiler yurt dışına.

İşte yurt dışına giden, öldürme dahil her türlü zulmü planlayanlardan kendilerini kurtaran kişilere karşı, Erdoğan ve ortakları zarar verme yolu ve onları zor duruma sokma yolu olarak, öncelikle pasaportlarını iptal etme, Türkiye’ye gelen ailelerinin ve çocuklarının pasaportlarına el koyma ve geçersiz hale getirme eylemine giriştiler.

Cemaat bu durumu anlayınca, cemaat mensuplarını ve ailelerini, Türkiye’ye gitmemeleri konusunda uyardı.

Bu yollada istedikleri zararı veremeyenler, işte son adım olarak, PKK ile mücadele kılfına sokulmuş ve tamamiyle yalan olan bir bahane ile, vatandaşlıktan çıkarma adımını atmaya karar verdiler.

Erdoğan bunu dile getirdi ve anında Adalet Bakanı harekete geçti.

Öncelikle vatandaşlıktan çıkarma olayı, tamamiyle hukusuz ve hiç bir yasal dayanağı olayan bir eylemdir.

Bir devlet, her önüne geleni vatandaşlığa alıyorum veya istemediğimi çıkarıyorum diyemez.

Böyle sınırsız bir yetki devlet idarecilerine verilmemiştir.

Vatandaşlık hakkı anayasal bir haktır.

Suç işleyen kimse cezasını çekmelidir, fakat bu ceza asla vatandaşlıktan çıkarma olamaz.

Kaldı ki terör örgütü olarak lanse edilmeye çalışılan cemaat, ancak yargıtay kararı ile terör örgütü olabilir.

Zira, yurtdışında olan bir örgütü hükümet terör örgütü olarak ilan edebilir, ancak yurt içinde bir yapılanmanın, yasal olarak terör örgütü olarak kabul edilmesi ve adlandırılması, ancak ve ancak yargıtayın vereceği br karar ile olabilir.

Daha yargılaması bitmemiş, mahkemeleri devam eden ve her mahkemesinden tahliyelerin olduğu.

Altları boş olan davalar sonuçlanmamış, hüküm verilmemiş, hükmü yargıtay onaylamamış iken, hiç kimse cemaate teör örgütü diyemez, dese bile bu hukuki olmaz.

Bu nedenle, terör örgütü denilemeyecek olan cemaat üyelerinin, terör örgütü üyesi veya içinde suçlamasıyla vatandaşlıktan çıkarılması veya cezalandırılması mümkün değildir.

İşte bu nedenler, Erdoğan’a ve ortağı Ergenekon’a ikinci adımı attırmıştır.

2- PKK ile cemaati aynı göstermeye çalışma.

Terör örgütü olarak nitelendirilecek delil ve olgu bulamayan Erdoğan zihniyeti, cemaati terör örgütü olarak gösterme ve bu hale sokmak için, PKK ile ortak hareket ediyor yalanını ortaya atmaya karar verdi.

Yıllarca cemaati, kürt düşmanı olarak lanse eden, PKK ile Erdoğan ortak hareket ederken, PKK’nın cemaatin okullarını yakmasına, mensuplarını şehit etmesine göz yuman Erdoğan zihniyeti, bir anda cemaati PKK ile ortak ilan etti.

Bu amaçla, ortağı Ergenekon’dan yardım ve akıl aldı.

İrtica ile mücadele eylem planında yazılan hususlar devreye sokulmaya ve hayata geçirilmeye başlandı.

O planda, cemaat evlerine, terör örgütüne ait kitap ve broşürlerin konulması ve bu evlere yapılacak polis baskınlarında bunların bulunması, bu bahane ile de, cemaatin terör örgütü ilan edilmesi yazıyordu.

Erdoğan ve ortakları bu planı devreye acilen sokmaya karar verdiler.

Çünkü zamanları çok yoktu.

Fuat Avni bu planı deşifre ettikten saatler sonra, Şanlıurfa’da, cemaat evi denilen bir evde Öcalan’ın kitaplarının bulunduğu haberi yapıldı havuz medyasında.

Çok acemice ve aptalca hazırlanmış bu kurgu, bunun, ne kadar telaşla ve aceleyle yapıldığını gözler önüne serdi.

Yeni ve hiç okunmamış, deforme olmayan Fethullah Gülen’in kitapları ve Öcalan’ın kitapları yan yana konulmuştu.

Aynı kitaplardan bir kaç tane konulmuş raflara, dolu gözüksün diye.

Bir öğrenci evinde olamayacak kadar düzenli bir kitaplık hemde.

Sanki öğrenciler, polisler gelecek evimize, evimizi dağınık görmesinler diye raflardaki kitapları düzenlemişler.

Bu kadar aptalca ve acemice bir haber ile, bu plan devreye sokulmaya çalışıldı.

İşte bu plan üzerinden, cemaat, PKK ile ortak hareket ediyor imajı verilecek ve mahkemelerden, cemaatin, PKK ile aynı olduğu kararı çıkartılıp, terör örgütü ilan edilmesi planlanıyor.

Eğer bu plan işler ve cemaat terör örgütü olarak yasal bir zemine oturtulursa, cemaat mensupları vatandaşlıktan çıkarılacak.

Görüldüğü gibi, vatandaşlıktan çıkarma adına bahane edilen PKK veya PKK mensupları değil hedef.

Hedef tamamiyle cemaat ve cemaat mensuplarıdır

Bu noktada, bir kürt olarak şunu rahatlıkla söyleyebilir ki, PKK ile cemaat asla ve asla bir araya gelmeyecek iki yapıdır.

Cemaat, PKK’nın doğuda kendisine tehdit olarak gördüğü en büyük unsurdur.

Diyebilirim ki, PKK, devleti kendine tehdit olarak görmüyor, cemaati kendisine tehdit olarak gördüğü kadar.

PKK, yıllarca cemaati bitirmeye ve yok etmeye çalışmıştır.

PKK, cemaat mensubu diye ve çocukların dağa gidişlerini engelliyor diye, imam Aziz Tan’ı şehit etmiştir.

PKK, çok sayıda cemaat müessesine saldırmış ve yakmıştır.

Kendi hayatımdan biliyorum, eğer cemaat doğudaki kürt çocuklarına sahip çıkmasaydı, bu gün PKK’nın dağ kadrosu çok daha fazla olurdu.

Cemaat dağa çıkışların önünü kesmiş, ve kürt çocuklarının eğitim yoluyla cehaletten kurtularak, PKK’nın tuzağına düşmesinin önüne geçmiştir.

Tüm bunlara, hem bölge halkı şahittir, hemde Oslo görüşmelerinde ortaya çıktığı gibi devletin yetkili organlarıda şahittir.

Bu nedenlerle,

Cemaat ile PKK’yı bir arada ve ortak göstermeye çalışanlar, asla amaçlarına ulaşamayacaklar.

Peygamberler şehri Urfa’da;

Dünün nemrutları, ibrahimleri yakmak için ateşler yakmış ve ibrahimleri ateşler içinde yakmak istemiştir.

Nasıl ki, dün o ateşler ibrahimleri yakmamış ve suya dönüşmüşse.

Bu günün nemrutlarınında yakmaya çalıştıkları fitne ateşleri, bugünün ibrahimlerini yakamayacak, ve yakmaya çalıştıkları ateşler suya dönüp, gelen baharın çiçeklerine ab-ı hayat olacaktır inşallah.

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...