Erdoğan Amerika’ya ne hayallerle geldi, fakat neler yaşayarak döndü.

Plan şuydu;

Erdoğan tüm dünya medyasının olacağı cenaze töreninde bir konuşma yapacak, Muhammed Ali gibi, hoşgörü ve diyaloğun temsilcisi olmuş birinin ailesi ile poz verecek ve islam dünyasında sıfırlanan imajını bu vesile ile düzeltmeye çalışacaktı.

Fakat planların hiç biri tutmadı ve erkenden geri dönmek zorunda kaldı.

Bu konunun bir kaç açıdan yorumunu sizlerle paylaşmak istiyorum.

1- Erdoğan cenaze töreninde adeta şov yapmaya çalıştı.

Cenaze töreni gibi, herkesin hüzünlü ve dini duygularla dolu olduğu bir ortamda, güç gösterisi yapmaya çalıştı.

Koruma ordusu ile geldiği törende, ailecek gövde gösterisi ve kendi reklamını yapmaya çalıştı.

Fakat bu durumu farkeden ve böyle eylemlere karşı oldukça katı olan Muhammed Ali’nin ailesi, bu şova izin vermediler.

Erdoğan’ın konuşma yapma isteği ret edildi.

Erdoğan konuşma yapamayacaksa, bari Kur’an okumak istedi törende.

Buda ret edildi.

Erdoğan’ın yanında getirdiği, Kabe’nin örtüsünden bir parçayı, tabutunun üstüne koyma isteğide aile tarafından ret edildi.

Kafasınaki plan ve reklam çalışmasının olamayacağını anlayan Erdoğan, üç gün olarak planlanan gezisini erken bitirerek ülkeye döndü.

Yani, Erdoğan’ın, kendisinin reklamı adına kullanmak istediği bu cenaze töreni, kendi adına tam bir fiyasko ile sonuçlandı.

2- Erdoğan’ın erken dönmesini, dini vecibelerini yaptı ve ondan dolayı reken döndü diye veren havuz medyası, tümüyle yalan söyledi.

Zira, cenaze namazı üç günde kılınmaz.

Madem dini vecibe idi, seyahat üç günlük planlanmazdı.

Ayrıca, dini vecibe denilen cenaze namazını kılma, dinen farz-ı kifayedir.

Yani ölmüş olan bir müslümanın cenazesini kılma, bir kısım müslüman tarafından yapılırsa, diğer müslümanların üzerinde farz olmaktan çıkar.

Yani Erdoğan, cenaze namazı vazifesini, onca yolu gelerek yapmasını dini bir vecibe olarak pazarlamaya çalışması doğru değildir.

Ayrıca, gıyabi cenaze namazı kılmakta, dinde olan bir hadisedir.

Erdoğan eğer gerçekten dini vecibesini yerine getirmek için cenazeye gelmiş olsa, dıyabında cenaze namazını da kılabilir ve vecibesini yerine getirmiş olurdu.

Başka bir hususta şudur;

Her gün şehit ve sivil insanların ölümlerinin gerçekleştiği bir ülkenin en tepe makamında olan Erdoğan, kendi ülkesindeki şehit cenazelerine katılmazken, 8000 km uzaklıktaki Amerika’ya dini vecibesini yerine getirmek için geldi söylemi, samimiyetsiz ve yalandır.

Madem bu kadar dini vecibesini yapmada hassas idi Erdoğan, şehit cenazelerine de katılmalı idi ve vecibelerini yerine getirmeli idi.

Ama amaç başka.

3- Erdoğan’ın cenaze törenine, torununu, damadını, hanımını, bakanları, gazetecileri alarak, sanki bir amerika tatile geliyor gibi, devletin kendisine, devlet işlerini yaparken kullanması için tahsis ettiği uçak ile Amerika’ya gelmesi, tek kelime ile emanete ihanet etmek ve halkın vergileriyle alınan imkanların kötüye kullanılmasıdır israftır.

İsrafta haramdır.

Bir haram işleyerek, dini vecibe yerine getirilmez.

Meydanlarda nutuk atarken Hz.Ömer’den bahseden Erdoğan, kendi işini yaparken kendi mumunu, devletin işini yaparken devletin mumunu kullanan Hz. Ömer’i zerre anlayamamış ve zerre kadar kendisine örnek almamış biri olduğunu bir kere daha ilan etmiştir bu hareketi ile.

Resmi olmayan, devlet adına hiç bir kazanımı olmayan bir geziye, sade kendi değil, ailesini torununu, damadını, kendisine yakın danışman ve gazetecileri alarak, devlet uçağıyla Amerika’ya gelmesi, bunun tüm masraflarının halkın vergilerinden karşılanması, emanete ihanettir, haramdır, hakka girmektir.

O uçağın yakıt parasından, hotelde kalma parasına, araba kirasından diğer tüm masrafları, halkın vergilerinden karşılanmıştır.

Kendisine müslüman diyen, bununla da yetinmeyip, Ömer olduğunu iddia eden Erdoğan, halkın vergilerini, devletin imkanlarını, kendi şahsi keyfi ve işleri adına kullanmıştır.

Aynı buna benzer bir olay Fransa’da yaşanmıştı, Fransa’da halk buna tepki verince, Fransa başbakanı halktan özür dileyip, oğullarının yolculuk parasını vermek zorunda kalmıştır.

Gavur dedikleri fransızlar, hak ve hukuk adına ses çıkarıp bu duruma karşı çıkmış ve bu ses çıkarmanın sonucunda, başbakan halktan özür dilemiştir.

Demek ki, bu olanlara ses çıkarmayan, hak ve hukuk, kula hakkı ve islam umurunda olmayan bu halka, işte bu değerleri takmayan Erdoğan gibi bir lider layıkmış ki, bu ülke bu haldeymiş, bunu bir defa daha görmüş olduk.

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...