Bu soru, bugün olup bitenleri yorumlamakta zorluk çekenlere sağlam bir kerteriz noktası verebilir. Denizciler bilirler, iki tür kerteriz noktası vardır. Biri hiç değişmez, sabittir; buna hakiki kerteriz denir. Pusulanın gösterdiği Kuzey kutbu böyledir. Bir de hareket halinde iken belirlenen geçici kerteriz noktaları vardır. Bir kaya parçası, bir adanın burnu gibi. Deniz üzerinde diğer araçların hareketleri bu geçici noktalara göre daha kolay hesaplanır.

Erdoğan İsrail ile anlaşarak yeni bir dönem başlatmak istedi. Başarabildi mi? İktidar şemsiyesi altında İslâmcılara savaş açanların sesinin ve pozisyonunun yükselmesi, AK Parti’nin ideolojik elementlerini temsil edenlerin silinip kaybolması yeni dönemin önemli işareti. Bu savaşı profesyoneller adına yürütenlerden Cemil Barlas ve Cem Küçük’ün, “Erdoğan bizim dediklerimizi yapıyor” lafı ve Doğu Perinçek’in Erdoğan’ı Kemalizm adına teslim aldıklarını söylemesi çok basit ve sıradışı örnekler değil. Saray, inisiyatifini büyük oranda kaybetmesine rağmen yeni bir iktidar mimarisinin ve ittifaklar düzeninin oluşmasına öncülük ediyor. Derin devletin içinden çıkıp gelen iktidarın yeni ortakları, bu öncülüğe memnuniyetle boyun eğmiş görünüyor. Türkiye’nin yıllarını alan darbe ve askerî vesayet davalarında yargılananlar şimdi yargılama yapıyor. Tuhaflık şurada tutuklanıp yargılandıkları zaman da, şimdi kendilerini yargılayanları yargılarken de iktidardaki Erdoğan değişmiyor.

Siyasî yelpazenin bir ucundan öbür ucuna geçmek çok zor; Erdoğan bu çok zor olan işi iktidarda kalmak için başardı. Ergenekon’un savcısı olmaktan, savcıları yargılayan yargıç koltuğuna geçmek diye durumu özetleyebilirsiniz. Bu mecburiyetleri, Erdoğan’daki köklü dönüşümün ne büyük zaruretlere dayandığının ölçüsü olarak da alabilirsiniz. Şu anda devletin içinde tam bir karşı dalga yükseliyor. Her iki dalganın üstünde de Erdoğan’ın tek başına sörf yapması ne kadar tutarlı? Bu tutarsızlıkları bir dönemin kapanma işaretleri olarak görmelisiniz. Zilin çalması ve dönemin kapanması an meselesi. Havası alınmış boş bir tenekenin soğuyunca içe doğru çökmesi gibi.

Gelelim geçici kerterizin haber verdiklerine. Sabit kerterize doğru, yani toplumdan gelen taleple yelken açan üç aktör seyir halinde bulunuyor. CHP, teoride mümkün, ama pratikte çok zor görünen açılımları gerçekleştirip, devletin tepesindeki bu ittifaka savaş açarsa iktidar alternatifi olabilir; ama CHP bir parçasıyla devletin tepesindeki bu ittifakın ortaklarından biri. Toplumsal talep dalgasının en üstüne yerleşen aktör, liderini ve kadrolarını değiştirme umudu veren MHP. Bu umut sürdükçe MHP rüzgarı esmeye devam edecek. Üçüncü aktör ise sahneye çıkmak için fırsat kollayan Erdoğanzedeler. Abdullah Gül’den başlayıp Ahmet Davutoğlu’na, Ali Babacan’a, Bülent Arınç’a, Hüseyin Çelik’e ve sayıları her gün artan AK Parti’nin ana taşıyıcı kadrolarına uzanan bu ağırlık merkezi Erdoğan’ın da asıl korkulu rüyasını yansıtıyor.

Keyfilikten ve giderek daralan hukuk ve demokrasi atmosferinden şikayet eden geniş kitleler, ekonomik çemberin de daraldığını farkettiği an bu ağırlık merkezi kuvveden fiile çıkacak. AK Parti içinden  meclis grubu çıkartabilecek olan bu merkez için görünen tek sorun doğru zamanlama. Ekip dikkatle Erdoğan’ın tökezleyeceği anı bekliyor.

İktidara alternatif arayan toplumsal talebin yapısı, kimin yelkeninin rüzgârla dolacağını haber veriyor. MHP’deki muhalefet başarılı olması durumunda, 2002’de AK Parti’yi iktidara taşıyan bu gün iktidar tarafından yüzüstü bırakılan orta ölçekli reel sektörün sözcülüğünü üstlenecek. Erdoğanzedeler ise büyük sermayeyi de içine alacak şekilde daha yumuşak bir geçişin sözcülüğüne aday olacaklar.

Memlekette bir iktidar boşluğu var mı? Keyfilik, hukuksuzluk, belirsizlik, köklü kimlik değişiminin yol açtığı anafor, iktidarda her şeyi içine çekip yok eden derin bir boşluk yaratıyor. Tabiat gibi siyaset de boşluk tanımaz, hemen doldurur. Yeni bir dönemin işaretleri çoğalıyor.

Mümtazer Türköne/Yarına BAKIŞ

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...