Ankara saldırısından sonra herkesin merak ettiği soru şuydu,

Bu saldırıyı yapanların ve yaptıranların asıl amacı nedir?

Bu sorunun cevabı, ilk Ankara saldırısında biraz daha net ve açıktı.

Zira, 17 şubatta yapılan ve direk askerleri hedef alan saldırıda, hedefin direk Genelkurmay olduğu ve amacınında askeri Suriye’ye girme konusuna ikna etmek olduğu çok açıktı.

Zira, patlamanın hemen ardından, yanmış ve parçalanmış cesedden parmak izi alınmış ve teröristin kimliği açıklanmış ve bu saldırıyı PYD’nin yaptığı iddia edilmişti.

Fakat sonradan bu denilenlerin tamamının yalan olduğu, ismi açıklanan kişinin isminin yanlış olduğu, uyruğunun Suriyeli değil Vanlı olduğu ortaya çıktı. Bundan da anlaşılacağı üzere, patlama sonrası yapılan bu acele açıklamalar ile, askerin hemen tepki vermesi ve bugüne kadar ikna olmadığı Suriye’ye girme konusunda ikna olması hedeflendi.

Tabi asker bu tuzağa düşmedi.

Dikkat edilirse 13 martta gerçekleşen Ankara saldırısından sonra, yetkililer daha temkinli açıklamalarda bulundular.

Hemen kimlik tesbiti ve örgüt ismi telaffuz edilmedi.

Peki bu saldırının amacı neydi?

Bu saldırının amacını, Erdoğan doktorlara verdiği davette saraydaki konuşmasında ilan etti aslında.

Peki nedir bu saldırının amacı ?

Bu saldırın amacı; Terörle Mücadele Kanununda değişiklik yaparak, ‘terör örgütü’ ve ‘terörist’ kavramlarını genişleterek ‘Silahsız terör örgütü’ ve ‘Bireysel terör’ tanımlamalarını eklemesidir.

Aslında bunu yapmayı isteği Erdoğan’da ilk defa ortaya çıkmış değil.

Kamuoyunda,‘Gülen’i bitirme kararı’ olarak bilinen ve 25 ağustos 2004 tarihinde yapılan MGK toplantısında imzalan kararda, “Fethullah Gülen grubunun faaliyetlerine karşı alınması gereken tedbirler” başlığını taşıyan belgede, “ağır yaptırımlar için eylem planı hazırlanmalıdır” deniliyordu.

Bu karar her ne kadar GüleN cemaatini bitirmeye yönelikmiş gibi görünsede, aslında hedef tüm cemaatlerin yok edilmesi, köklerinin kazılmasıydı.

Bu kararda peki kimlerin imzası vardı, hükümet kanadından Başbakan Erdoğan’ın yanı sıra Abdullah Gül, Abdüllatif Şener, Cemil Çiçek, Vecdi Gönül ve Abdülkadir Aksu’nun imzaları vardı.

İşte bu karardan sonra, 2005 yılında Erdoğan liderliğindeki AKP iktidarı, TMK’yı değiştirmek için hareket geçti.

Peki ne vardı AKP’nin 2005 yılında TMK’yı değiştirme adına teklif ettiği kanunda.

İşte şunlar vardı

1- Terör tanımı genişletiliyor ve herhangi bir şiddet eylemine başvurmayanlar dahi potansiyel terörist haline getiriliyordu. Taslakta ayrıca ‘düşünce’ suç kapsamına alınıyordu.

2-Terör, örgütlü olarak işlenen bir suç olmasına karşılık taslakta terörün tanımı değiştiriliyor ve “bireysel terör” olarak tanımlanmasına zemin hazırlanıyordu.

3- Hiçbir örgüt mensubu olmayan kişiler, sırf düşünceleri, ticari ya da sosyal faaliyetleri sebebiyle bazı örgütlerin amaçlarıyla da benzerlik kurularak cezalandırılabilecekti.

4-Her kim tümüyle veya kısmen terör suçlarının hazırlanmasında veya işlemesinde kullanılacağını bilerek veya kullanılması kastıyla doğrudan veya dolaylı olarak fon sağlar veya toplarsa 1 yıldan 5 yıla kadar hapis ve yüz elli günden 500 güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılacak.” Söz konusu fon, terör eylemlerinde kullanılmasa dahi fail aynı şekilde cezalandırılacak. Bu cezalar şirket ve derneklerin yönetim ve denetiminden sorumlu kişiler hakkında da uygulanacak.

Bu madde ile aslında bu gün AKP’nin yasal olmadan yaptığı kayyım atama ve elkoyma yasallık kazanacaktı.

5- Taslakta basını da yakından ilgilendiren “Açıklama ve yayınlama başlıklı” maddede yer alan para cezası da hapis cezasına çevriliyordu.

Buna göre kişilere karşı terör örgütleri tarafından suç işleneceğini veya terörle mücadelede görev almış kamu görevlilerinin hüviyetini açıklayanlar, yayınlayanlar veya bu yolla kişileri hedef gösterenler 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacak. Terör örgütlerinin bildiri veya açıklamalarını yayınlayanlara, örgüt yöneticisini kamuoyunda hoş göstermeye yönelik yayın yapanlar da aynı şekilde cezalandırılacaktı.

Bu değişiklik ile, basın ve gazeteciler susturulacak ve gazetelere ve basın kuruluşlarına rahatlıkla el konulacak ve susturulacaktı.

İşte bu değişiklikler için taslak hazırlayan Erdoğan, o gün özellikle Zaman Gazetesi’nin muhalefeti ve itirazı sonucunda geri adım atmış ve bu taslak geri çekilmişti.

İşte Ankara saldırısından sonra Erdoğan, bu taslağı tekrar gündeme getirerek, 2004 yılında imzalanan eylem planının hayata geçirilmesi adına yasal kılıfı yapmayı planladığını ilan etmiş oldu.

Bu değişiklik eğer gerçekleşirse, bu gün yasal olmadan yapmadığı yada yaparken yasal zemini yapmakta zorlandığı operasyonları daha rahatlıkla yapacak ve tüm mühalif sesleri kesecekler.

Bu planın sahibi ve perde arkasında yöneticisi Ergenekon ve Perinçek ekibidir.

Zira hatırlayın, Perinçek cezaevinden çıktığı ilk gün, “tüm cemaatlerin, tarikatlerin kökünü kazıyacağız” diye ilan etti.

İşte bunu yapma işini, saf halkın dindar bildiği Erdoğan’a yaptırıyor şimdi.

Erdoğan, eğer bu tasarıyı yasalaştırır ise;

Bundan sonra, tüm cemaatler, tarikatler, sivil toplum kuruluşları terör kapsamına rahatlıkla alınacak ve üyeleri terörist denilerek hapise atılabilecek.

Üyelerinin sahip olduğu mal varlıklarına el konulabilecek, şirketlerine el konulacak.

Kendisine muhalif olan tüm medya ve gazetelere el konulabilecek.

Kendisine muhalif olan tüm yazar, çizer, gazeteciler, akademisyenler terörist denilerek cezaevlerine atılacak ve susturulacak.

İşte tam bir faşist düzenin gelmesi adına, bilerek ve isteyerek terör olaylarına göz yumuluyor, terörü engelleyebilecek kadrolar tasfiye ediliyor.

Terör bahane edilerek, ülkedeki özgürlüklerin tümü yok edilecek.

Bu planın işlemesi adına yapılan en büyük adım, Zaman Gazetesi’ne el konulması ve gasp edilmesidir.

Zira, 2005 yılında Zaman Gazetesi’nin etkili muhalefeti sonucunda bu plandan vazgeçilmişti.

İşte yine aynı duruma düşmeme adına, Zaman Gazetesi’ne alel acele el konuldu ve susturuldu.

Zira, Türkiye’nin en yüksek trajlı gazetesi olan Zaman Gazetesi ve Türkiye’yi takip eden yabancıların en fazla itibar ettikleri Today’s Zaman Gazetesi’nin susturulması lazımdı.

İşte bu planın işlemesi ve halkın ve dünyanın bu plandan haberdar olmaması adına Zaman Gazetesi susturuldu.

Sonra bu terör olayı oldu ve taslak tekrar gündeme getirildi.

Ve önümüzdeki günlerde bu konu gündemi daha fazla meşgul etmeye başlayınca, Can Erzinca gibi muhalif medya organlarınında sesleri kısılacaktır.

Eğer bu taslak yasalaşır ve TMK, Erdoğan’ın istediği hale getirilirse;

Hem Perinçek’in dediği cemaat ve tarikatlerin kökü rahatlıkla kazılacak.

Hemde, Erdoğan’a muhalif olan herkes terörist suçlamasıyla rahatlıkla hapislere atılarak susturulacak.

Plan çok büyük ve kapsamlı.

Ve bu olursa, bu ülkede, bundan en fazla zarar görecek olanlar, Erdoğan’a bir yurt, bir okul için biat eden tarikat ve cemaatler olacak.

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...