Erdoğan neden bu kadar korkuyor?

Neden her gün birilerinin karşısına çıkarak, yalnız kaldığında kendisini boğacak hale getiren korkularından geçici de olsa kurtulmaya çalışıyor?

Neden ha bire “ben, ben, ben” diyerek, kendisinin etrafında olanları, kendisinin içindeki korkularından kurtarması adına çağrılarda bulunuyor?

Neden “ben olmazsam ve gidersem, devlet yıkılır” diyerek, kendi korkularının dehşetini başkalarına da yaşatmanın derdinde?

Neden etrafında onca koruması ve seveni varken bile kendini güvende hissetmiyor?

Neden binlerce odalı sarayında rahat rahat kurulup, kurutulmuş bir kaç portakal kabuğu konulmuş beyaz çayını yudumlayıp oturmuyor da korkularından kurtulma adına, oradan oraya giderek, kendini unutturmama adına toplantılar yapıyor?

Neden yüzü hiç gülmüyor ve hep sinirli?

Neden hep tedirgin ve ürkek?

Neden ?

Nedeni çok basit.

Suçluluk psikolojisi.

İnsan bir suç işledikten sonra, onu istediği kadar örtsün ve yok etsin; o mesele asla onun peşini bırakmaz.

Herkesi kandırabilir insan; ama, asla kendisi daimi olarak kandıramaz.

Herkesi inandırabilir dediklerine; ama, asla dediklerinin doğru olmadığını bildiğinden, kendisini ona ebediyen inandıramaz.

Geçici kandırmalar ve inandırmalar olabilir.

Ancak bunlar yalnızca başkalarının yanında iken ve bu dediklerini başkalarına inandırmaya çalışınca söz konusu olabilir. Amma, kendiyle baş başa kaldığı zaman, asla ikna edemez kendisini.

Bu hep böyle olmuştur.

Hiç merak ettiniz mi? Neden zalim krallar ve hükümdarlar ha bire şölenler, davetler, kutlamalar yaparlar?

Bunu yaparlar; zira, kendileriyle baş başa kalmaya dayanamazlar.

Bunu yaparlar; zira, kendilerini bekleyen sonu düşünürler, kendileriyle baş başa kaldıklarında.

İşte bundan dolayı, hep bir topluluğa ihtiyaç duyarlar.

Topluluklara kendilerini anlatarak, aslında kendi kendilerini unutmak isterler.

Topluluklara gücünü ve saltanatını göstermekle, kendi içlerindeki zayıflığı unutmaya çalışırlar.

Bugün Erdoğan’ın ha bire muhtarları toplaması, sarayda olup olmadık davetler ve programlar yapması, aynı psikolojinin tezahürüdür.

Erdoğan korkuyor!

Korkuyor; zira, ne kaybedeceğini iyi biliyor.

Korkuyor; ihaleler verdiği iş adamlarının kendisini yüzüstü bırakmasından.

Ondandır, “ben gidersem, yıkılır” diyor. “Siz beni ayakta tutun, ben de sizi ayakta tutayım” diyor, çıkarlar hatırına dost olmuş dostlarına.

Korkuyor; kendisine kalemşorluk yaparak zengin olan, yatlar-katlar alan kalemşorların, daha fazla para veren biriyle karşılaşıp, kendisini satmalarından.

Ondan, “ben gidersem, yıkılır” diyor ve uyarıyor kendisini amansızca savunan kalemşorlarını.

Ondan, gerçek yüzünü görseler de kendisine ihanet etmemeleri konusunda tehdit ediyor yalancı sevenlerini.

Korkuyor; meydanlarda kendisini karşılayan, kendisine “Reis” diyen ve sevgilerini ilan edenlerin, bir gün neler yaptığını öğrenmelerinden, halkın havuzun hipnozundan kurtularak uyanacağından ve bunun sonucunda da tüm iktidarını kaybedeceğinden.

Ondan, “ben gidersem, devlet yıkılır” diyor; kan ve terörle tehdit ediyor. “Verin bunları, bu iş huzur içinde hallolsun” diyor.

Korkuyor; bu gün kendisine biat etmiş hukukun bir gün uyanıp, kendisini işlediği suçlardan dolayı yargılamasından.

Bu nedenle, “bir Cumhurbaşkanı ancak vatana ihanet suçlamasıyla yargılanabilir” diyor. Bununla, “ben kendimi garantiye alırım ama siz bana ihanet ederseniz, sizin işlediğiniz suçlardan dolayı korumanız yok; o zaman, böyle devam edelim” diyor.

Korkuyor; düne kadar birbirine düşman olan kesimlerin kendisine karşı bir araya gelmelerinden.

Korkuyor; onca baskıya ve zulme karşı insanların boyun eğmediklerini gördükçe.

Korkuyor; halkın korkusuzluğundan.

Korkuyor ve korkusunu çok belli ediyor.

Korktukça, bilinçaltındaki düşüncelerini kontrol edemiyor.

Korktukça, daha çok bağırıyor.

Korktukça, daha fazla tutarsız açıklamalarda bulunuyor.

Korktukça, gerçeklikten daha fazla kopuyor.

Korktukça, daha fazla zulmediyor.

Korktukça, daha fazla saldırganlaşıyor.

Erdoğan, hızlı ve emin adımlarla kendisini bekleyen sona doğru gidiyor.

Mesele bu sona doğru giderken, daha ne kadar bu ülkeye ve ülke insanına zarar verecek? Erdoğan’ın korkularının bedelini daha ne kadar bu ülke ödeyecek?

Allah milletimizi daha ağır bedeller ödemekten korusun.

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...