Bülent Arınç televizyona çıkıp AKP’nin 13 yıllık tarihi boyunca muhalefetin yapamadığı bir muhalefet yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yalancılık ima etti. İntikam operasyonlarına veryansın etti. Ak Trollere meydan okudu. En son çıkış yaptığı “parsel parsel sattılar” açıklamasından sonra bir kez daha Ankara’yı salladı.

Haliyle şimdi herkes Arınç neden konuştu diye soruyor. Bu sorunun sorulmasının arkasında yatan asıl soru şu: Arınç’ı ciddiye almalı mıyız? Yani Arınç veya AKP’nin içinden yeni bir muhalefet hareketi çıkar mı?

Arınç’ın zaman zaman yaptığı zigzaglı çıkışlarını dikkate alacak olursak, esasen ilk etapta ciddiye alınmaması gereken bir çıkış olarak değerlendirmek, çıkışa temkinli yaklaşmak gerekiyor. Zira Arınç daha önce de seçimlerden sonra Melih Gökçek’in yolsuzluğunu açıklayacağını söylemişti ama buradan çark etmişti.

Şimdiki çıkışının arkasından yeniden dönmeyeceğinin garantisi yok. Ancak Arınç’ın çıkışı mevcut siyasal konjonktürde okunduğunda, bu çıkışın burun kıvrılacak bir çıkış olmadığı görülecektir.

Şöyle ki; öncelikle Arınç’ın çıkışı zamanlama olarak Erdoğan’ın başkanlık kampanyasını başlattığı haftaya denk geldi. Bu zamanlamanın tesadüf olduğuna inanmak saflık olur. Ayrıca Arınç’ın çıkışının hemen öncesinde iki önemli gelişme daha oldu. Daha az önemlisi Hüseyin Çelik’in Erdoğan ve AKP’nin müzakereci ekibini suçlayan yazısıydı. En önemlisi ise ABD başkan yardımcısı Joe Biden’in İstanbul’da yaptığı görüşmeler ve arkasından yaptığı açıklamaydı. Biden muhaliflerle görüştükten sonra Erdoğan’la görüştü ve sonrasında batı medyasına şu açıklamayı yaptı: “Erdoğan’la değerinden fazla zaman ayırarak görüştüm. Ama Erdoğan tanrıyı gördü.”

Bu çıkışın üstü kapalı bir tehdit olduğu apaçık ortada. Erdoğan’a “tanrıyı gösteren” ABD’nin düğmeye basmasıyla Ankara’da ilginç hareketlenmeler de başladı. Örneğin Davutoğlu Taraf gazetesinin yayıncısı kitapçıyı ziyaret edip, Taraf’ın patronuyla konuştu.

ABD başkentinde konuştuğum kulağı delik gazeteciler bundan sonra Davutoğlu’nu destekleyeceklerini söylüyorlar.

Sanırım durum şu: ABD “Erdoğan’a tanrıyı gösterip” Davutoğlu’na desteğini verecek. Bunu gören Erdoğan Davutoğlu’nu yemek için düğmeye bastı. Abdullah Gül, Bülent Arınç, ve Hüseyin Çelik ekibi ise Erdoğan’ın artık fazla ileri gittiğini düşünüyor ve Davutoğlu’nu yemek için çıktığı yolda “selden kütük kapmak” istiyorlar…

Bütün bunlara Erdoğan’ın adamlarının Fehmi Koru gibi Gül’ün adamlarını bir bir temizlemesini ekleyin.

Durumun aktörler açısından görünen tarafı bu. Bir de siyasal ve sosyolojik faktörlerin dayatması var. AKP’nin yüksek kademelerinde, 2016 içinde ekonomik sarsıntı bekleyenlerin sayısı hiç de az değil.

Kürt sorunu tam anlamıyla hendeğe saplandı ve AKP’nin içinden homurtular yükselmeye başladı. Erdoğan bu homurtuları kesmek için partinin içine doğru bağırmaya başladı. Erdoğan’ın danışmanları Davutoğlu’nun danışmanlarını ihanet ve alçaklıkla suçlamaya başladılar bile…

Cemaatle kavgada Erdoğan istediğini alamıyor. O bu kavgayı 2014 en geç 2015’de bitireceğini 2016’da süt liman bir Türkiye kuracağını sanıyordu. Ancak zaman geçtikçe bu kavgada kullanılan argümanlar ve yöntemler AKP’ye zarar vermeye başladı. Arınç bile çıkıp cübbeyi alıp giymek istiyorum, insanlara haksızlık yapılıyor dedi. Bunu açıktan söyleyemeyip çevresine seslendiren muhafazakarların sayısı hiç de azımsanmayacak derecede.

Üstelik kulislere göre Davutoğlu ve ekibi Cemaat ile anlaşmak üzere. Buna en güçlü veri şu: Cemaat medyası Davutoğlu’nu bir gram eleştirmiyor. Karşılığında Davutoğlu’da dikkat ederseniz paralel lafını ağzına almıyor. Alınca da Erdoğan gibi bir cadı avından söz etmiyor. Bürokrasinin içinde Cemaat lehine hareket ettiğini söylediği insanların tasfiyesinden söz ediyor.

Bütün bu çerçevenin içinden bakıldığında Arınç’ın televizyona çıkıp, 13 yıldır hiçbir muhalefet liderinin yapamadığı muhalefeti yapması anlamlı. Ancak siz yine de temkinli olun. Çekirdekleriniz alın ve koltuklarınıza kurulun. Yakında Haşim Kılıç’da çıkar konuşursa o zaman Arınç’ın dediklerini ciddiye alabilirsiniz…

 

 

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...