Bu memleketin evladı ne zaman birbirine böyle düşmanlıkla doldu acaba?

Hani yedirip içiren, sahip çıkandık?

Hani komşumuz, eşimiz dostumuz siyasete kurban gitmeyecek kadar kıymetliydi?

Hani kimsenin canına ve malına göz diktirmeyen ‘ahlak’ diye bir şeyimiz vardı?

Hani güvenilir ve merhametli insanlardık?

Yoldan geçen sıradan biri yakalanıp dövülmeye başlandıysa, eğer sebepsiz yere insanın canı tehlikedeyse kin ve düşmanlıkları körükleyen siyaset/siyasetçiler başarılı olmuş demektir. Ciddi bir ötekileştirme kurbanı olmuşuz demektir. Artık dini, milli, ahlaki hangi değerlerimizden bahsedeceğiz?

Evet, biz millet olarak çabuk parlayan, heyecanlı ve duygusal insanlarız. Ancak bu özelliklerin öfke/saldırganlık/şiddetle karşılık bulması hiç normal değil.. Düşünce ve analiz yetisinin kaybolması sonucu yoğun şekilde yaşanan endişe, korku, kaygının verdiği zihinsel kontrolsüzlük, insanlarda his karmaşası ve tahriklere açık duygu durum bozukluğu meydana getirir. Güven duygusu sarsılan kişi bir şekilde koruma amaçlı çözüm aramaya başlar. Cesaret; ortalığı yakıp yıkmak ve insanlara saldırmak değil, tepkiyi insani şekilde ortaya koymaktır. Kimse kimsenin fikrini onaylamak ve beğenmek zorunda değildir. Farklı olmanın bedeli can ve mal tehdidi olamaz.

Bu saldırılar yüzünden toplumsal sağduyu çağrısı yapmak çok utanç verici.. Niyeti bozuk siyasi hesapların bedelini niye hep masum vatandaş ödemek zorunda?

Provokatörlere uymayın, en önemlisi provokatör olmayın. Özellikle gençler ciddi tehlike arz ediyor. Anne-babalar ve tüm büyükler gençlerin yanında kışkırtıcı olmayın. Onların heyecan ve gözü karalıklarını suistimal etmeyin ve edilmesine izin vermeyin. Henüz üniversiteler açılmadı. En büyük tehlike, her kültür ve fikirden gençlerin toplu olarak bir araya geldikleri üniversitelerdir.

Asıl vatan hainleri, bu zor günlerde bile uzlaşı, birlik ve beraberlik, kardeşlik telkini yerine ötekileştirerek kardeşi kardeşe hedef gösteren ve kışkırtanlardır.

Siyasi parti liderlerinin, tüm yazar- çizerlerin, akademisyenlerin, sanatçıların bu konuda sürekli birleştirici söylemlerde bulunması gerekiyor. Bu vatan evladını iç savaşa sürükleyen cümleler ve ötekileştirmelere artık kimse prim verilmemeli. Lütfen sabır, sakinlik.. Herkesin ne derdi varsa 1 Kasım günü sandığa saklasın ve mutlaka oyunu kullansın.

 

 

 

 

 

 

 

 

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...