17 Aralık 2011 TARAF

Not: Bu yazı yayımlandığında ULUDERE faciası yaşanmamıştı. MİT krizi ufukta bile yoktu. Newroz gerilimi olmamıştı. AKP’nin Ergenekon ve KCK’yı salıverme planı henüz açıklanmamıştı. Cemaat-AKP gerilimi görünmüyordu. 28 Şubat tartışmaları yapılmamıştı. Olanlara bakınca derinlerin bir hayli başarılı operasyon yaptığı anlaşılıyor.

Derinler hareketli, haberiniz olsun…

Son dönemde derin mahfillerde uykuya dalmış yapılar adeta sûr üflenmiş gibi kımıldanmaya başladı. Kozmik oda operasyonundan sonra lağvedilip sadece asker çocuğu askerlerden kurulan yeni oluşumlar hızla tamamlanıyor. Bir yanda PKK’yı bombalamak için verilen adresler değiştiriliyor ve dağ taş bombalatıyor öbür yandan muhtemelen o adresi değiştirenlerin Ankara’daki destekçileri Genelkurmay’dan yalan yanlış açıklamalar yaptırıyor.

O halde soru şu: Kozmik Ankara neden hareketlendi?


1)
 Yeni anayasa yapımı süreci ile Cumhurbaşkanlığı seçimi süreci sıkışmış bir zaman dilimine denk düşüyor. Ankara’da önümüzdeki iki yıl gerek anayasa yapımı gerekse de Cumhurbaşkanlığı seçimi nedeniyle derin Ankara uykusundan uyanıyor. Yeni 27 Nisanlar olmaz belki ama anayasa sürecine müdahale etmek ve Cumhurbaşkanlığı seçimini etkilemek için kozmik odalarda planların yapıldığını da belirteyim.


2)
 Özellikle 28 Şubat soruşturmasının başlatılması ihtimali 28 Şubat döneminde Milli Güvenlik Kurulu’nda Psikolojik Harekât’ı yöneten ekibin başı olarak çalışan İlker Başbuğ ve tabii ki onun harekât emirlerini uygulayan bazı medya mensuplarını bir hayli rahatsız etmeye başladı. 28 Şubat darbesinin yüzde 90’ının psikolojik harekât olduğu düşünülürse o psikolojik harekâtı planlayan ve yürütenlerin bu dönemin soruşturulmasının başlatılmasından oldukça rahatsız olması zaten kaçınılmaz.


3)
 Ergenekon davasında sona doğru yaklaşılıyor. Mahkemenin Ergenekon yapılanmasını bir terör örgütü olarak tanımlaması önlenmeye çalışılıyor.

Bu çerçevede geçen eylül ayından başlayıp günümüze kadar gelen dikkatle planlanmış bir stratejiden söz ediliyor. İddialara göre Fenerbahçe Orduevi’nde, geçen YAŞ toplantısından sonra Genelkurmay Başkanı olan Necdet Özel’in kulağına gidecek şekilde bir psikolojik harekât kampanyası yapıldığı, Özel’in hükümet yalakası ilan edilerek Hilmi Özkök psikolojisine sokulmak istendiği belirtiliyor. Hatırlayınız Özel Genelkurmay Başkanı olunca “orduevine nasıl girecek” minvalinden haberler yapılmıştı.

Bu stratejiyle bir süre gidildikten sonra Necdet Özel’i tamamen karşı kampa itmemek için “aslında Özel Paşa’yı o makama Koşaner önerdi” diye konuşmaya başladılar. Bu stratejiye Özel’e “med-cezir” yaptılar, suları yükselttiler sonra geri çektiler, açıkta kalan balıkları toplayıp yeni bir dalga ile kayığı denize çekecekler diyenler var.

Bu stratejinin operasyonel ayağında ise Necdet Özel zamanında PKK ile mücadelenin başarısız olması için ordu içindeki Ergenekoncu damarın mücadeleyi maniple etme girişimleri olmuş olabilir. Bu bağlamda Özel göreve geldikten hemen sonra Ekim 2011’de uçaklara yanlış koordinatlar verilip yanlış yerler bombalatıldı. Böylece PKK’nın Çukurca saldırısından sonra, bölgeye gidip bizzat operasyonları yöneten Necdet Özel’e bir mesaj verildi; “bizi dışlayarak ve ezerek operasyon da yapamazsın, TSK’yı da yönetemezsin”. Zira o dönem bizzat operasyonu yöneten Özel’di ve operasyonu sen bile yönetsen bizi dışlayarak bir yere varamazsın mesajıydı bu.

Bu stratejiyi geliştirenler Özel’den istifa etmesini veya hükümet ile kavga etmesini istemiyorlardı. Özel ile pazarlık da yapmadılar ama varlıklarını hissettirip ekiplerine sahip çıkmalarını ve onlardan gelecek bilgi ve yönlendirmelere açık olmasını lisan-ı münasip ile anlatmış oldular. Bundan sonra yapılması gereken Özel’in hükümetle kurduğu iyi ilişkiden yararlanıp planlarını bu çerçevede uygulamaya koydurmak.


Amaç hükümet ile iyi geçinip küçük tavizler vererek büyük ve köklü değişimi engellemeye çalışmak.
 Böylece TSK’nın temelden demokratikleşmesi ve sivillerin denetimine açılması yerine demokratikleşmeyi hükümet ile iyi geçinmeye indirgeyip ordu içindeki etkinliklerini baskı grupları üzerinden sürdürüp kendilerine yakın kişilerin hızlı terfilerini garantileyen “terfi tünellerinin” önünün kapatılmasını engellemek.

Bu bağlamda hükümetin de “foto demokrasi”, “topuk selamı”na razı olan bir görüntüsü ortaya çıkınca Fenerbahçe Orduevi’nde plan yapanların işleri biraz daha kolaylaşmış oldu. Necdet Özel’in de gerek çevresindeki eski karargâh ekibinden gelen bilgilerle yönlendirilmesi nedeniyle, gerekse de kurum içi psikolojik havanın yansıtılmasıyla fazla alternatifinin olmadığı hesaplandı. Görüldüğü kadarıyla Özel’in kurum içi psikolojik baskıları azaltmak için başlattığı Ergenekon ve Balyoz tutuklularını ziyaretler Fenerbahçe Orduevi’ni oldukça memnun etmiş görünüyor.

Bu bağlamda İlker Başbuğ’un ağzından “kâğıt parçası” ve “boru” açıklamalarıyla Taraf’ı yalanlamaya çalışan aynı ekip, –ki hepsi aynı terfi tünelinden geçmiş durumda–, Necdet Özel’i de yanlış bilgilendirip Taraf’ın “Karacılar Havacılar’a şike yaptı” manşetini yalan bilgilerle yalanlattılar. Mehmet Baransu’nun ulaştığı yeni belgeler Necdet Özel’in güvenilirliğini bir anda İlker Başbuğ seviyesine düşürdü.

Sonraki aşamada Meclis’ten Ergenekon ve Balyoz sanıklarına Şike sanıkları benzeri bir af çıkarılması için geniş medya kampanyası yapılacağını, özellikle uluslararası baskının bu noktada artırılacağını, bütün bunlar için uluslararası alanda çalışmaların olduğunu ifade edeyim.

Sonra ne olacak? Sonraki hesap 2012 yılında bir ekonomik krizin çıkacağı varsayımı üzerine kurulu. Eğer bir ekonomik kriz çıkarsa şimdilerde uyumaya bırakılan derin hücreler harekete geçirilecek. PKK yoğun saldırılar düzenleyecek ve AKP’yi ülkeyi yönetemez hale getirmek isteyecekler.

Şimdiye kadar yapılan hesaplar bir ortak akılla bozuldu. Ancak AKP’nin içine düştüğü duruma bakınca, bizim aklımız bize yeter diyenlere bakınca, yeni ekonomik kriz ihtimali üzerinden yapılan bir sosyal mühendislik projesini bozmak kolay olmayabilir diye düşünüyorum. Ben kaygılıyım…


[email protected]

 

 

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...