Davutoğlu’nun Brüksel zirvesi sonrasında söylediği ‘Kayseri Pazarlığı yaptık’ sözleri muhtemelen sizin içinde ironi-komik gelmiştir. Her ne kadar Davutoğlu buradan kendine başarı çıkartmaya çalışsa da, pek çok isim bu yapılanı ‘At pazarlığı’ olarak nitelendiriyor.

Objektif olarak bakacak olursak Davutoğlu’nun bu yaptığı pazarlık insan onuruna da, Devlet ciddiyetine de yakışmaz. Hatta yazmış olduğu Stratejik Derinlik isimli kitabında Uluslararası ilişkilerde Kayserili pazarlığı var mıdır diye soracak olursak eminim verecek cevabı da yoktur.

Avrupa ülkeleri mültecilere karşı oldukça hassas duruyor. Kendi toplumlarını stabil halde tutabilmek için herhangi bir şekilde mülteci akını istemiyorlar. Bu yüzden ne denizde boğulan Aylan gibi çocuklar umurlarında, ne de insanların soğukta sefalet içinde yürüyerek kat ettikleri yol. Türkiye’yi bir tampon bölge olarak kullanmaları onlar için nasıl haysiyetsiz bir tutumsa, bizim içinde mülteci pazarlığı yapmak aynı şekilde utanç vericidir.

Asıl konumuza gelecek olursak Davutoğlu’nun yaptığı tek pazarlık Brüksel’de olmadı. Geçtiğimiz Cuma günü İran ziyareti sonrasında İran ile 5 maddede anlaşıldığını söyledi. Sayılan maddeler genel olarak Suriye eksenli olmak üzere Türkiye’nin bazı Suriye politikalarından tavizde verildiği anlaşılıyordu. Ancak asıl anlaşma konuları özellikle ziyaretten bir gün sonra Zencani’ye verilen idam cezası sonrası ortaya çıktı.

İnternet dünyasının aslında büyük bir nimet olduğunu İran gazetelerinde yazan haberlerin bize yansıması ile bir kez daha anladım. Çünkü İran medyasında çıkan haberler ile Davutoğlu’nun açıkladığı 5 madde arasında hiç alaka yoktu. Bizde ki basına sansür çabalarının son sürat devam ettiği bir ortamda internet olmasaydı pek çok konuda bilgimiz olmayacaktı.

Konumuza dönersek, İran medyası özellikle Zencani ve ortağı Zarrab’ın Türkiye üzerinden yürüttükleri kara para aklama organizasyonu ve kayıt dışı petrol paralarına odaklanmıştı. Mesela Zencani için ‘parayı geri getir idam cezan kalksın’ haberleri İran’da Pazar günü manşet olmuştu bizde henüz bugün gündeme geldi.

Yine İran basınında çıkan haberlere göre İran çok kısa bir süre içinde Reza Zarrab için kırmızı bülten çıkartıp Türkiye’den iade talebinde bulunacağı yazıldı. Ayrıca İran heyetinden ‘Davutoğlu’nun, Rusya ile aralarının düzeltilmesi için yardım istediği de’ söylendi.

Bunların dışında İran ile yapılacak yeni doğal gaz anlaşmalarını da yine İran basınından öğrendik. Hali hazırda İran ürettiği doğal gazın %95’ini zaten Türkiye’ye satıyor. Ambargonun kalkması ile birlikte doğal gaz üretiminin artacağı gibi muhtemel yine en büyük müşterisi Türkiye olacaktır. Tabi Türkiye’nin satın aldığı doğal gazlar içinde en pahalı olanın İran gazı olacağını hatırlatmamıza gerek yok.

Zencani davası hem Türkiye’de hem de İran’da çok önemli bir konu. Ruhani seçimlerden ezici bir üstünlükle çıktıktan sonra özellikle bu dava hakkında daha çok konuşmaya başladı. Çünkü devasa bir kara para aklama sistemi sadece bir işadamı üzerinden olmayacağını çok iyi biliyor. Son 2 gündür verdiği demeçlerde hep bu dava üzerinde ve Zencani’nin suç ortaklarını bulma peşinde.

Haklılık payı da var çünkü Zencani şu ana kadar 40’dan fazla sorgulanmış onlarca isim verdiği halde çoğu kişi hakkında soruşturma açılmamış. Devrim muhafızlarının iktidarı döneminde ambargoyu delmek için yapılan bu kayıt dışı petrol ticaretlerinden hatırı sayılır bir miktarda para kaybolmuş durumda. İran basını Ruhani’nin Davutoğlu’ndan Türkiye’de kaybolan bu parayı istediğini yazıyor.

Zencani davası başladığından itibaren pek çok AKP’linin ve Zarrab’ın gözü kulağı İran’daydı. Dava hakkında ki gelişmelerin Türk basınına yansımaması için oldukça fazla çaba harcadılar. Gerçi bu davada İran devrim muhafızlarından önemli isimleri de olduğu için aynı tutum İran’da da devam etti.

Ancak yukarıda da belirtiğim gibi Ruhani seçimden ezici bir zaferle çıktıktan sonra İran derin devletinde hâkim olan devrim muhafızlarına karşı harekete geçmiş durumda. Bir yandan Zencani davası üzerinden ülke dışında kaybolan paraları geri getirip halkın gözünde liderliğini perçinlemek, diğer yandan her an kendisine karşı tehlike arz eden devrim muhafızlarını etkisizleştirmek istiyor.

Ruhani bu amacı taşırken bundan Zarrab ile temas eden AKP’lilerin etkilenmemesi mümkün değil. Çünkü Zencani ve Zarrab davası AKP’nin yumuşak karnını oluşturuyor. Hatta Zencani davası başladığında İran’dan gelen heyete hiçbir şekilde Zarrab ile görüşmesine izin vermediler. Bu sebeple Davutoğlu İran’da bulunduğu süreçte basına yansımayan başka ne türden ‘KAYSERİ USULÜ’ pazarlıklar oldu bilmiyoruz.

Ancak olur da Ruhani ısrar eder, önümüzde ki günlerde Zarrab için bir kırmızı bülten çıkartılır ve 17/25 Aralık dosyası yeniden tartışılmaya başlarsa ne gümbürtü kopar siz düşünün.

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...