Ahmet Davutoğlu “PKK mayıs 2013 dönemine dönerse çözüm süreci yeniden başlar” dedi. Asker ve polis bölgede çatışma halindeyken bir Başbakan’ın ağzından duymak isteyeceğiniz son söz budur. Zira bunun anlamı: “savaşarak PKK’yı yenemiyoruz, PKK eski posizyonunu kabul ederse, çatışmalar durur” demektir.

Davutoğlu’nun sözü PKK’ya moral motivasyon olarak yansıyacaktır. PKK liderleri şehirlerde çatışan teröristlere dönüp “direnişiniz sonuç veriyor bakın Davutoğlu sıkışınca çözüm sürecinden söz etmeye başladı” diyecektir. PKK Davutoğlu’nun o sözünden aldığı moral motivasyonla daha fazla saldıracak daha fazla bombalayacaktır.

Nitekim öyle de oldu. Davutoğlu o açıklamayı yaptıktan sonra şehit sayısı hızla tırmandı. Daha fazla da tırmanacaktır. Maalesef siyasetçilerin şuursuz açıklamaları bölgede asker ve polisin canına maloluyor. Davutoğlu’un son açıklaması bunun en güzel örneği.

Peki PKK “mayıs 2013 koşullarına” geri dönebilir mi? Dönmek ister mi?

PKK hem o koşullara geri dönemez hem de dönmek istemez. Mayıs 2013 koşullarına geri dönemk demek, öncelikle PKK’nın Suriye’de kazandığı edinimleri terk etmesini istemek demektir.  Türkiye içinde yaptığı yığınakları geri çekmesi, siyasi başarısını yok sayması, AKP’nin çözüm süredince kaybettiklerini AKP’ye geri vermesi demektir. Elbette PKK bunu istemeyecektir.

Aksine PKK Davutoğlu’nun teklifini duyunca daha çok saldıracak ki daha çok kazanım elde etsin. Davutoğlu ve AKP kafasıyla böyle giderse PKK Suriye’de kurduğu devleti Türkiye’nin içine doğru genişletecektir.

Ayrıca PKK’nın mayıs 2013 koşulları kazanımlarına da bakmak gerekiyor. Davutoğlu “PKK mayıs 2013 koşullarına dönsün” derken aslında şunu söylüyor. O dönemdeki kazanımlarınızı koruyun biz de sizinle çatışmaları durduralım. PKK’nın 2013’e gelene kadarki kazanımlarını o dönemde, Ağustos 2013’de şu yazıda özetlemiştim.

İşte AKP’nin bilerek isteyerek, göz yumarak büyüttüğü, PKK’nın çözüm süreci kazanımları:

Çözüm süreci bilançosu

Çözüm sürecinin başladığı 2009’dan beri bir şeyi tekrarlıyorum. Kürlerin haklarını PKK ile pazarlık yapmadan verin. PKK ile pazarlık yapacaksanız, örgütün durumu hakkında yapın ve sınır dışına çıkışı ön şart koşun. Bunların dışında yapılacak her türlü pazarlık örgütü güçlendirir bu çözüm değil çözümsüzlüğü getirir. Gelinen nokta ortada. İşte size barış süreci bilançosu:


»Askerî açıdan:


1)
PKK askerî olarak güçlendi dağa çıkışlar hiç olmadığı kadar arttı. AKP’nin bölge milletvekillerinin verdiği rakamlara göre 2200 kişiden fazla kişi PKK’ya katıldı.


2)
PKK 1992 yılında koyduğu şartı yeniden koydu. Her evden bir PKK militanı bulmak için ailelere baskı yapıp militan topluyor.


3)
PKK silah bakımından güçlendi. Hem de MİT raporlarına göre artık PKK’nın kimyasal silahları da var, uçaklara karşı etkin savunma yapabilecek füze sistemleri de.


4)
PKK çekilmediği gibi şehir merkezlerinde 2009’dan beri kurmaya çalıştığı Öz Savunma Birlikleri adı altında asayiş birimleri kurdu. Yani barış sürecinden önce PKK sadece militanlar olarak dağdaydı artık şehir merkezlerinde.


»Ekonomik olarak:


5)
PKK ekonomik olarak güçlendi. Milyonlarca dolar vergi topluyor kimse sesini çıkaramıyor.


6)
Özellikle Suriye’den binlerce yapılan kaçakçılıktan PKK’nın pay aldığını MİT bile saklayamıyor.


» Siyasi olarak:


7)
PKK siyaseten güçlendi. Bundan önce PKK’ya mesafeli durup devlete yakın duran Kürtler kendini PKK’ya yakın durmak zorunda hissediyor.


8)
PKK mahkemeleri hiç olamadığı kadar etkin çalışıyor. Halk KCK mahkemelerine yönlendiriliyor.


9)
PKK uluslararası alanda hiç olmadığı kadar meşruiyet sağladı. Bir yandan bu avantajını kullanıp terör listesinden çıkmaya çalışıyor, öbür yandan PYD ile uluslararası meşruiyetini güçlendiriyor. Dahası Kürt Ulusal Konferansı’nı toplayıp etkin bir konum kazanmaya çalışarak bu konferans üzerinden Kürtlerin BM nezdinde gözlemci devlet olması için çalışmalar sürdürüyor. Eğer Kürtler BM nezdinde gözlemci devlet olursa kuşkusuz PKK da elindeki silahlı militanlarıyla birlikte uluslararası meşruiyeti olan bir örgüte dönüşebilecek.


10)
Hükümetin girişimleri BDP’nin etkin çalışmalarıyla Abdullah Öcalan’ın meşruiyeti muhalefet partilerinin meşruiyetinden daha fazla hale geldi.


» Sosyolojik/Kurumsal olarak:


11)
KCK networku yeninden 2009 yılı öncesi hâlini aldı. Hatta yapılan faaliyetlerin bir kısmı suç kapsamından çıkarıldığı için KCK networkunun çalışması daha da kolaylaştı. KCK’lıların bir kısmı serbest bırakıldı, bölgede gövde gösterisi yapıyorlar. Yeni bir Serhildana hazırlanıyorlar. KCK networku çok güçlü olduğu için artık kitlesel gösterilerin önüne geçmek neredeyse imkânsız.


12)
Bunu bilen hükümet polise TOMA takviyesi yaptı. Diyarbakır başta olmak üzere Toplumsal Müdahale Timleri güçlendirildi ama polis de hükümet de biliyor ki bu “önlemler” havagazı…


13)
PKK şehitlikler kurarak kurumsal kimliğini geliştirme noktasında yeni adımlar atıyor. Artık halk her bayramda o şehitliklere yönlendirilerek Kürt kimliği inşa etmek için yeni kurumsal alanlar oluşturuldu.


14)
Bütün bunlara PYD’nin kurduğu devlet ve onun kazanımlarını katmıyorum bile…


PKK bunları kazanırken hükümet “iyi ya çatışmalar olmuyor daha ne istiyorsunuz” diyor ama bu, bir tür çaresizliğin itirafı aynı zamanda. Zira daha önceki yıllarda da PKK defalarca tek taraflı ateşkes ilan etti ve “çatışmasızlık” ortamı sağlandı. Amaç çatışmasızlıksa PKK ile pazarlığa ne gerek vardı bunu başka zamanlar pazarlıksız yaptı devlet.


Hükümet de biliyor ki bu kadar güçlenmiş PKK’ya karşı çatışmalar başlarsa da daha çok kaybedecek taraf hükümet. Dolayısıyla hükümet hem PKK’ya mecbur hem mahkûm. Bu nedenle PKK çitayı yükselttikçe yükseltiyor.


Barış sürecinde amaç PKK’ya silah bıraktırmak olarak ilan edilmiş hatta PKK’nın eylül ayında silah bırakacağı söylenmişti. Gelinen noktada hükümet yetkilileri, PKK’ya silah bıraktırmayı konuşmayı bir kenara bırakın, çift taraflı ateşkese bile razı görünüyor.


PKK tehditleri arttıkça İmralı’ya tekne seferleri sıklaşıyor. Erdoğan’ı Öcalan’a mecbur edecekler yazdığımda çok abarttığımı söyleyenler vardı. Şimdi manzara ortada…

[email protected]
twitter/emreuslu