Seçimlerin ardından yaşananlar ve gözlemlerim Cemaatteki arkadaşlara ve dostlara bir kaç uyarıyı yazmam gerektiği konusunda beni zorladı.

Üstad Bediüzzaman Hazretleri böyle uyarılar için ” kardeşlerin sırtındaki akrebi gösteriyor ve uyarıyor ” diye tabir eder ve bundan alınmamak gerektiğini ifade eder.

Ben de bu niyetle ve düşüncelerle haddimi de aşmadığımı umarak bir kaç konuda uyarma ihtiyacı duydum.

 

1-Seçim sonuçları belli olmaya başladıktan sonra çok sayıda mesaj mail ve telefon araması aldım. Hemen hemen hepsinde bir ümitsizlik ve kaybetmişlik hali vardı.

Bu durumu bir şekilde anlayabilirsiniz. Evet herkes bir şok yaşadı ve şaşırdı, ama bunun Cemaatteki arkadaşlarda bir ümitsizlik ve yenilmişlik havasına sebeb olmasına anlam veremedim ve şaşırdım işin açığı.

1 kasımda attığım mesajlarda ve insanlarla konuşmalarımda dediğim bişey vardı.

a- Bu cemaat bir parti değil ve seçime girmedi. Bu nedenle seçim sonuçlarında yenilen taraf olma diye bir anlayışın sakat bir anlayış olduğuydu.

Evet Mısır’da İhvan AKP’nin gazıyla parti kurdu ve seçimlere girdi. Ve bu kararları İhvan’ın sonunun başlangıcı oldu. Zira İhvan Mısır’da hep sosyal hayattaki faliyetleri ile halk tarafından kabul görmüş ve büyümüş bir yapıydı. Ne zaman ki İhvan siyaset ringine çekildi işte o ringte nakavt edildi.

Aynı tuzak bugün Cemaat içinde kuruldu ve devam ediyor. Cemaatin siyasete girmesi AKP tarafından en fazla istenen hal. Zira siyaset ringinde Cemaat çok kolaylıkla nakavt edilecektir. Bunu bilen cemaat bundan hep uzak durdu ve bu tuzağa düşmedi.

Buna rağmen cemaatteki arkadaşların siyasi partiymiş gibi bir psikolojiye bürünüp, seçimlerdeki sonuçtan bu derece etkilenmeleri büyük bir tuzağın fertler arasında itibar gördüğünün emaresi.

b- Bu cemaatteki en önemli kaide olanların ve olacakların Allahın inayeti ve takdiriyle olduğu inancıdır. Her yapılan işte işin gerçek yapanının ve başarı varsa bu başarının sahibinin fertler değil Allah’ın olduğuna inanan ve her daim ümit soluklayan insanların ümitsizliğe düşmeleri bence dönüp kendi içlerindeki inançlarını kontrol etmelerini gerektirecek bir durumdu.

Seçim günüde yazmıştım. ” İnsan ümidi kadar imana sahiptir. Eğer ümidinizde bir sarsılma varsa dönüp Allah’a olan itimadınızı ve inancınızı kontrol edin ” demiştim.

Aynı şeyleri diyorum ve bu ümitsizlik ve ataletten bir an önce kurtulunmasının elzem olduğunu düşünüyorum.

 

2-Hocaefendi’nin haftalık vaazlarında son aylarda ve haftalarda dikkatimi çeken en önemli mevzu manevi hayatın önemi .

Yani Hocaefendi her hafta sohbetlerinde.

Siz işinize bakın

Siz hizmetlerinizi yapmaya bakın

Dini yaşantınızda derinleşin

Manevi hayatınıza dikkat edin

Namazlarınızı eksiksiz kılın. Nafile namazlarla takviye edin. Her daim dua edin ve ettirin.

Derken. Ne yazık ki

Bu denilenler 1 saatlik sohbetin son 10 dakikasındaki bir konuşma kadar gündemimize girmiyor.

Son sohbette yaklaşık 30 dakika dini hayatın öneminden ve namazdan bahsedildi. Son 10 dakika terör örgütlerinin hepsine beddua etti Hocaefendi. Fakat görüyorum ki aklımızda kalan son 10 dakikalık kısım diğer tüm önemli nasihat ve tavsiyelerin önüne geçiyor. Ve biz yine gündemle ilgili konuları konuşup asli olan şeyi göz ardı ediyoruz.

Manevi hayata ve duanın gücüne inanıyoruz diyoruz ama aslında inanmıyoruz çoğumuz itibariyle.

İşte bu noktada cemaateki arkadaşların gündemden biraz uzaklaşarak o işi yapanlara bırakarak o işleri kendi asli işlerine

Yani

Hizmetlerine

Dini hayatlarına

Namazlarına

Dua da derinleşmelerine,  bir an önce hız vermesi gerektiği kanaatindeyim.

 

3-TUSKON baskınından sonra ardarda bazı büyük şirketlerden açıklamalar geldi. Bu şirketler bir cemaatle isimlerinin anılmasını istemediklerini ve TUSKON’dan ayrıldıklarını ilan ettiler.

Cemaatteki bazı kişilerin birden bir linç kampanyası başlatmaları ve dün övgüler düzdükleri insanlar hakkında ileri geri konuşmalarını ne yazıkki gördük.

Bu tür davranışlar Cemaate hiç bir fayda sağlamaz aksine zarar verir.

Bu işadamlarının neler yaşadıklarını ve nasıl baskılara maruz kaldıklarını bilmeden.

Herkesten aynı derecede duruş bekleyerek.

Boş boş konuşmalar yanlıştır.

Bu hem sizin vefa duygunuza

Hemde olan bunca işin şahısların yardımları yada emekleriyle değil Allah’ın inayeti ve yardımıyla olduğu inancına ters hareketlerdir.

Herkesin yaşadığını kendisi bilir ve herkesin verdiği karara saygı duymak zorundasınız.

Bu kararlar sizin hoşunuza gitmeyebilir.

Bu kararlar size terste gelebilir.

Ama bu kararı veren kişilere kimsenin hakaret etme ve aşağılama hakkı yoktur.

Bize yakışan bugüne kadar yaptıkları yardımlar için teşekkür edip, verdikleri kararların hem kendileri, hemde hizmet adına hayırlara vesile olması temennisinde bulunmaktır.

 

Evet inşallah bu 3 uyarıyla haddimi aşmış olmamışımdır.

Ama yine başta dediğim gibi diyorum. Sırttaki akrebi gösterme babında yapılmış uyarılardır.

Ve bu dediklerim ilk kendi nefsime sonra arkadaşlaradır.

Muhabbetle.

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...