Yaşadığımız üç yıllık sürecin sonunda, ülke olarak çok ciddi imtihanlardan geçtik.

Ülkede yaşayan ve herkesimden insanın bir şekilde etkilendiği bu süreçte, toplum ve toplumu meydana getiren tüm kesimler, hem bir samimiyet testinden, hemde bir ders alma sürecinden geçti ve geçiyor.

Bu sürecin başlamasına neden olan yolsuzluk soruşturmaları ve bu soruşturmalar sonrasında, adına AKP-cemaat kavgası denilen ama aslında, AKP’nin ve Erdoğan’ın ülkede bir rejim değişimi ve bir diktatörlük sistemine geçişin yaşandığı bir süreçti yaşanan.

Hiç şüphesiz bu süreçten en fazla etkilenen ve en fazla bedel ödeyen kesimi Hizmet Hareketi olmuştur.

Hatta denilebilirki, bu sürecin hem faili, hemde en fazla etkilenen kesimi Hizmet Hareketi’dir.

Faili, zira AKP zihniyetinin ülkede kurmaya çalıştığı bu diktatörlüğe karşı, en sert ve dik duruşu göstererek, bu gidişata karşı duran kesimi Hizmet Hareketedir.

Ve zaten bu gün yaşananlar da, bir bakıma bu dik duruş ve itirazın sonucudur.

En fazla etkilenen kesimi de Hizmet Hareketi’dir, zira AKP ve Erdoğan, kurmak istedikleri bu dikta rejimine karşı tek ve en büyük engel olarak gördükleri Hizmet Hareketi’ni bitirme adına, devletin tüm imkanlarını, hukukun ve insanlığın çizdiği sınırların dışına çıkarak her şeyi yapmıştır.

Bu süreç, dışardan bakıldığında Hizmet Hareketi’nin çok ciddi darbe almasına ve güçten düşmesine neden olmuş gibi gözükse de, aslında bu süreç, Hizmet Hareketi’nin, cemaat olmadan, harekete dönmesine ve uluslararası bir aktör olmasına da neden olmuştur.

Bu sürec, yeni bir doğumdur Hizmet Hareketi adına.

Nasıl ki, her doğum sancılı ve sıkıntılı geçer, aynen bunun gibi, Hizmet Hareketi’de bir ana rahmi mahiyetindeki Türkiye’den, daha ferah ve geniş olan bir dünyaya adım atmıştır bu yaşanan süreç ile.

Ve yine her doğumda olduğu gibi, mekan değişikliği ile beraber, bu süreç ile beraber Hizmet Hareketi, değişen ortam ve şartlara yeni bir uyum sağlama ve yeni bir oluşumu da yaşayacaktır.

Hizmet Hareketi’nin, cemaat iken var olan yapısından ve anlayışlarından da bir değişim ve bir dönüşümün olması da gerekmektedir ve olacaktır.

Zira değişen şartlar ve durumlar, eskiden cemaat olan, fakat artık uluslarası etkinliği ve tanınırlığı olan ve artık bir hareket olan cemaatinde kendi içinde bir değişime ve dönüşüme sebep olacağıda aşikardır.

Bu değişim dönüşümün, en fazla olacağı ve olması gereken alanında, cemaatin, medya sektörü ve medyaya bakışında olması gerektiğine inanıyorum.

Hizmet Hareketi, artık bir cemaat medyası anlayışıyla hareket edemez ve etmemeli.

Zira bu şekilde bir medya anlayışı ile, medya kendisine dar gelecektir ve bundan dolayı, ilerde daha ciddi sıkıntılar yaşamasına neden olacaktır.

Isterseniz, bu değişimin ve Hizmet Hareketi’nin medyada artık alması gereken tavrın ve konumun neler ve neden farklı olması gerektiğini maddeler halinde ele alalım.

1- Hizmet Hareketi bir eğitim hareketidir.

Bu nedenle, bundan sonraki süreçte kendi alanı olan eğitim alanında daha fazla ilerleme adına, çok daha büyük ve kapsamlı faliyetlere girişmesi gerekmektedir.

Bunu cemaat olma anlayışının dışına çıkarak, islami olma kimliğinin çok daha ötesinde bir hale sokması gerekmektedir.

Bu güne kadar bir aşamaya gelen bu faliyetlerin, artık daha geniş kitlelere ulaşması ve alemşümul olması için, yeni formatlarda ve yeni projelerle zenginleşmesi lazım.

Biz bunun ilk örneğini, eskiden Türkçe Olimpiyatları olarak bildiğimiz organizasyonun, dil ve kültür festivaline dönmesiyle gördük.

İşte bunun gibi daha başka açılımlarda mutlaka olacaktır.

Tam bu noktada, Hizmet Hareketi’nin, bir cemaate angeje olmuş ve bir cemaatin sahibi olduğu medyası ile uğraşarak, himmetini bu alana kaydırmasının, harekete avantajından çok dezavantaj getireceği kanaatindeyim.

Zira, medya ve habercilik, tarafsız ve her kesimin sesi olma iddiasıyla yapılan bir iştir.

Alemşümül olmuş ve uluslararası arenada boy gösteren bir hareketin, cemaate ait bazı hassasiyetler nedeniyle, bu şekilde davranabileceğini zannetmiyorum.

Bunu yapamamak, cemaatin itibarına gölge düşürür ve güvenilirliğini sarsar.

Bu nedenle, cemaatin dini bir kanalı olabilir, cemaatin tabanının besleme adına medyası olabilir, ama bundan sonraki süreçte, cemaatin bir haber kanalı ve gazetesinin olmasının cemaate zarar vereceğini düşünüyorum.

2- Hizmet Hareketi’nin, Türkiye’de insanlar tarafından yanlız bırakılması ve AKP ile karşı karşıya gelmesinde, halkın hareketi samimi bulmamasının en büyük sebebinin, geçmişte cemaat medyasının AKP’ye çok fazla engaje olması ve adeta AKP’nin sözcülüğünü ve korumalığını yapması olduğunu düşünüyorum.

Halk, daha düne kadar, hükümetin yaptığı tüm icraatlere destek veren, hükümetin yaptığı olumsuz olan bazı eylemlere, bu gün olduğu kadar karşı çıkmayan ve itiraz etmeyen cemaat medyasının, bir anda hükümet aleytarı yayınlar ve haberler yapmasını samimi bulmadı.

Cemaat medyası, eğer Ergenekon ve Balyoz davalarında, tüm haber bültenleri ve tüm medyasıyla bu sürece bu kadar engaje olmasaydı, hem yapılanların faili olarak AKP’nin kendisini lanse etmesine karşı yaptığı itirazlarda samimi bulunurdu, hem de halk, AKP’nin bu argümanına inanmayacaktı.

Bu gün cemaatin yaşadığı sıkıntıların en büyük sebeplerinden biri, cemaat medyasının AKP ile çok sıkı bir işbirliği içerisinde olduğu görüntüsünü vermesi ve bunun AKP tarafından kullanılmasıdır.

Cemaat medyası, eğer yaşanan süreçlerde, bu gün yaptığı gibi, tarafsız ve tarafların hepsinin sözcüsü olabilseydi, AKP, cemaate saldırdığında, toplum tarafından samimi bulunacak ve daha fazla sahip çıkılacaktı.

AKP ve Erdoğan, cemaat medyasını kullandı ve ön saflara sürdü, ve sonunda mücadele ettiği kesimle işbirliği yapınca da, ön safta mücadele eden cemaati arkasından bıçaklayarak öldürmeye çalıştı.

İşte bu yaşananlarla gördük ki, dini cemaat olarak kendisini tanımlayan Hizmet Hareketi, hak ve hakkaniyeti temsil ettiği iddiasından saptı ve bunu medyasıyla ilan etti.

Eğer cemaatin haber kanalları, gazeteleri ve televizyonları bu hatayı yapmasaydı, toplum tarafından daha inandırıcı bulunacak ve sahip çıkılacaktı.

3- Cemaate ait bir medyanın olması, cemaatin bazı hasssasiyetlerinden dolayı, sahip çıkmadığı yada kısık sesle sahip çıktığı kesimlerin, cemaatin samimiyetini sorgulamasına neden oldu.

Mesela cemaat, kürtlere, alevilere, gayr-i müslimlere, medyası üzerinden gerektiği kadar sahip çıkmadı.

Zira. Cemaat olmanın ve bir cemaati temsil etmenin verdiği bazı hassasiyetler, gözetmek zorunda hissettiği bazı dengeler, sahip çıkmasına engel oluyordu.

Bazı hasssas konulara, cemaat medyası, cemaate ait bir kurum olması nedeniyle, gerektiği kadar önem vermedi veya veremedi.

Eğer haber kanalları, gazeteler cemaate ait değilde, cemaatten olsa bile şahıslara ait olsa idi, bu sahip çıkma daha rahat olacak ve bazı hassasiyetleri gözetmek zorunda hissetmeyecekti bu kanallar.

Böylece, yaptığı haberler, konuk ettiği konuklar, konuşulan konular bir sınırlamaya maruz kalmayacak ve daha geniş bir kesimin sesi olmasına vesile olacaktı.

Böylece, bu kesimler cemaati suçlamayacak ve samimiyetini sorgulamayacaktı.

4- Medya dediğimiz alan, insanların rahat ve özgürce kendisini ifade edeceği ve kendisini bir kalıba mahkum hissetmeden çaılışacağı ve çalışması gereken bir alan.

Televizyonda yapılan programlardan, yayınlanan reklamlara, gazetelerde yazılan yazı ve yorumlara kadar, insanlar bir cemaat aidiyeti ve temsilcisi olma psikolojisi ile, kendisini bir otosansüre tabi tutacaktır.

Bu durum da, ister istemez bazı konuların konuşulamamasına, bazı mevzuların gündeme getirilmemesine, bazı alanlarda rahatça duygu ve düşüncelerini ifade edememesine neden olur.

Bu durum, hem bu gazete ve televizyonları takip eden halkta, hemde buralarda çalışan insanlarda bir rahatsızlık veya kısıtlamaya gidecektir.

Bu durumdan dolayı, hem halkın kafasında soru işaretleri oluşacak, hem de buralarda çalışanlarda bir sorgulamaya neden olacaktır.

Bunun olmamasının yolu, Akın İpek örneğinde olduğu gibi, cemaate yakın işadamlarının medyasının olmasıdr.

Direk cemaate ait olmayan, özel sektör diyebileceğimiz, yaptığı işler ve haberlerin, direk cemaate mal edilmeyeceği kanalların olmasıdır.

Böylece, hem bu medya guruplarında çalışanlar daha rahat çalışacak ve mesleklerini icra edecekler, hemde bu gazete ve televizyonların yaptığı hatalar veya yanlışlar, direk cemaate mal edilmeyecek.

Bu durum, hem cemaatin faydasına, hemde o medya guruplarının faydasına olacaktır.

Eğer medya, sesini duyurma ve bir durum olduğunda kendini savunma adına ise, bunun bu yolla daha rahat ve daha etkili olacağına inanıyorum.

Sonuç olarak;

Cemaat artık eski halinde değil ve ilerleyen süreçte daha başka bir hale dönmek zorundadır.

Daha geniş ve etkin bir hale gelecektir.

Bu halde iken, cemaat kendi medyası olacaksa, bu, Irmak ve Mehtap tv tarzındaki kanallar olmalı ve bu şekilde bir yayın polikası güden ve amacı tabanının manevi olarak beslenmesine vesile olacak kanallar olmalıdır.

Eğer tarafsız ve dünya standartlarında, her kesimin sesi olacak, savunucusu olacak, dünyanın konuştuğu tüm konuların ele alınacağı bir medya olacaksa, bunun direk cemaate ait medya ile değil, işadamlarının kurdukları medya gurupları üzerinden yapılması gerekmektedir.

Aksi halde, dün yaşanan sorunlar yine ve daha şiddetli olarak tekrar yaşanacaktır.

Bu durum, Hizmet hareketine fayda değil, zarar verecektir.

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...