Yakınlarda cemaatte önemli görevlerde bulunduğunu düşündüğüm bir kaç kişiyle konuştum. Konuşmamız bir gazetecilik konuşmasından ziyade bir etkinlik üstü konuşmaydı. Görüşleri cemaatin tabanını etkileyeceğini düşündüğüm kişlerden ilginç izlenimler edindim. Burada sizlerle onları paylaşacağım. Sonra da kendi değerlendirmemi yapacağım.

Öncelikle, bu yazıyı yazmama karar veren o çarpıcı ifadeden başlayayım, “Cemaat artık toparlandı Emre bey. Artık düşüş durdu, bundan sonra artık yavaş yavaş yeniden kalkışa başlar” dedi muhatabım. “Gerçekten düşüş, ve dağılma durdu mu?” soruma “evet artık o dağınıklık ve düşüş durdu. Bundan sonra yeniden çıkış dönemi” diye cevap verdi.

Hemen belirtmeliyim. Bu görüşler Cemaatin yurt dışındaki durumuyla ilgili. Türkiye için bunu söylemek mümkün mü bilemiyorum. Yurt dışı için bile olsa böylesi iddialı bir çıkışın önemli olduğunu düşünüyorum.

Öncelikle, Cemaatte konuştuğum hemen herkes, 15 Temmuz’un Cemaate karşı yapılmış bir komplo olduğundan eminler. Eminiyette KÖZ ekibiyle yapmaya çalışıp başaramadıklarını askeriyede kısmen başardıklarını düşünüyorlar. Hatta artık Cemaate karşı kurulduğunu düşündükleri bu kumpasın arkasındaki isimleri bile sayıyorlar.

İzlenimim şu. Darbeyi araştırma komisyonunun apart topar dağıtılması, Hakan Fidan, Hulusi Akar gibi isimlerin ifadeye bile çağrılmaması, mahkeme süreçlerinde ortaya çıkan yeni bilgilerin Havuz medyasında anlatılan darbe hikayeleriyle çelişmesi artık Cemaat tabaını “Cemaat bu işin içinde değil” görüşüne ikna etmiş durumda. Örneğin Darbeci Semih Terzi’nin Diyarbakır’dan Ankara’ya bir kumpasla getirildiği bilgisi ortya çıktı. Tüm hava sahası uçuşa kapalıyken, Tanklar İstanbul’da yola çıkmışken Semih Terzi için Ankara’dan uçak kaldırıp Diyarbakır’dan onu Ankara’ya getirten iki komutan bugün Darbeyi Durduran komutan olarak pazarlanıyor. Cemaat kitleleri bu çelişkiyi görüyor. Yine Semih Terzi’yi öldüren Ömer Halisdemir’den Bylock çıktığı bilgisi cemaat tabanında dikkatle takip ediliyor.

Ek olarak, Erdoğan’ı almak için kaldığı otele gittiği söylenen Darbecilerden Bylock çıktığı günlerce yazılmıştı. Savcılık araştırmasında o darbecilerin hiçbirinde Bylock çıkmaması Cemaat tabaınında “bu darbe işinin içinde bir MİT yeniği var” görüşünü daha da güçlendirmiş durumda.

Sanırım Erdoğan da kurduğu kumpasın patlayacağını düşündüğü için Darbeyle ilgili yayın yasağı getirtti. Darbe mahkemelerinde anlatılanlar hiçbir medyada yer almıyor. Bizzat yayın yasağının varlığı bile Cemaat tabanında “Erdoğan’ın saklayacağı bir şey olmasa bangır bagır bağırırdı. Kumpasının ortaya çıkacağından korkuyor yasak ondan” görüşünü yaygınlaştırmış durumda.

15 Temmuz sonrasında Cemaat tabanında yaygınlaşan “bu işin içinde biz varmıyız acaba?” sorusu artık “bu iş bize kumpas” görüşüne dönüşmüş durumda. Cemaatin toparlanması sürecinde bu duygunun moral desteğini gözlemlemek mümkün. Cemaat tabanı böylece bunca yıldır savunduğu demorasi değlerine ihanet etmediklerine kanaat getirmişler.

Bu nedenle Cemaat kadrolarından uzak duran Cemaat tabanının yeniden cemaat idealleri ve kadroları etrafında birleşmeye başladığı izlenimi ediniyorum. Ayrıca, 15 Temmuz’da darbeya açıktan karşı çıkmalarına rağmen –muhtemelen Darbe kumpasının dökülen taraflarını yazmasınlar diye- kapatılan Cemaat medyası yeniden toparlanmaya başladı. Avrupa’da bir Televizyon Kanalı yeniden yayına başlıyor. İnternet siteleri yeniden canlanmış görünüyor. Bütün bunlar toparlanmanın işaretleri.

Erdoğan’ın tüm baskılarına rağmen Afrika’dan Avrupa’ya Asya’dan Amerika’ya ciddi devletlerin hiç birinin Cemaate sırt çevirmemesi, Cemaat tabanını daha da ikna etmiş durumda. “Bunca istihbarat gücüne sahip ABD ve AB ülkeleri Cemaatin darbe girişiminin bir yerinde olduğunu bilmeyecek de kim bilecek? Onlar Cemaatin Türkiye’de böyle bir suç işlediğini düşünseler ülkelerindeki Cemaat kurumlarına veya Cemaat mensuplarına nefes bile aldırmazlar” görüşü giderek yaygınlaşıyor.

Almanya’dan İngiltere’ye, Rusya’dan ABD’ye hemen tüm istihbarat servisleri Türkiye’yi 24 saat izliyor. Zaten AB istihbarat raporu da darbenin Erdoğan’ın kumpası olduğunu açık açık yazdı.

Erdoğan ve çevresi hönkürerek gerçeklerin üstünü örteceğni, batı dünyasını ikna edeceğini sanıyor. Ama unuttukları bir şey var. Batılılar Erdoğan’ın destekçileri gibi onun her söylediğine inanacak kadar aptal değiller.  

Cemaatin toparlandığına dair bir diğer veri de yurtdışına çıkan Cemaatçilerin sayıları ve kaliteleri. Görüştüğüm bir cemaat mensubu “hocaefendi yıllardır hemen herkese batıya gidin, dünyanın her yerine dağılın diyor, dinletemiyordu. Ama bu bir kaderi ilahi olarak oldu ve şimdi çok kaliteli çok sayıda insan Avrupa ve Amerika’ya gitti. Böylece buralarda toparlanma çok daha hızlı başladı” dedi.

Cemaatçiler bir hazan olmazsa, artık  Cemaatin yurt dışında toparlanmaya başladığını düşünüyor.

Peki bu gerçekçi mi?

Yukarıda verdiğim bilgiler ve argümanlarda kuşkusuz geçeklik payı var. Bu gerçeklik, biraz da umutla sarmalanmış bir gerçeklik. Somut olarak bakıldığında, Cemaatin yurt dışındaki kadroları Türkiye’de olanlardan bağımsız yaşayamıyor. Türkiye’deki zulüm ve baskılar onların batıda yapabileceklerini sınırlıyor.

Genel gözlemim şu: her ne kadar batıya giden cemaat mensupları şimdiden yeni yeni sivil toplum kuruluşları kuruyor, şimdiye kadar batıda ulaşamadıkları kesimlerle yeni diyaloglar kurmaya başladılarsa da “çıkış başladı” demek için henüz erken diye düşünüyorum. Ancak bireysel gözlemim şu: 15 Temmuz’un şokuyla dağılan cemaat mensuplarındaki dağınıklık hali artık yavaş yavaş gidiyor.

O sohbetlere katılan bir cemaatçinin anlatımıyla “30 yıldır haftalık sohbetleri aksamamış Cemaatin sohbetleri 15 Temmuzdan sonra duraklamıştı. Ancak Cemaat sohbetleri yeniden başladı.”

Özellikle Avrupa’da yaşayan ve Diyanetin Casus İmamları sayesinde o toplumlara entegre olamayan Avrupadaki Türk toplumu artık daha dünyalı, daha akılcı Cemaat kadrolarıyla muhatap olabilecek.  Avrupa, Türk toplumun siyasallaştırp Cihatçi örgütlere eleman temin eden Siyasl İslam İdeolojisinden ziyade Cemaatin Avrupa’da yükselen varlığını bir çare olarak görüyor.

Bir Cemaat mensubu “Tayyip Türkiye’nin çınarını kesti kökünü kurutacağını sanıyordu. Şimdi o çınar Avrupa’da filiz vermeye başladı” görüşünde.

Henüz ortada bir filiz görmesem de yakın gelecekte Cemaatin Batı’da ve Doğu’da daha güçlü bir şekilde var olacağı anlaşılıyor. Üstelik bu sefer Türkiye’den de bağını koparmış, AKP devletinin karanlık ve kirli politikalarını sırtında taşımak zorunda olmadan, var olmaya devam edecekler gibi görünüyor…

 

 

 

 

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...