Referanduma artık günler kaldı. Taraflar söyleyecekleri ne varsa söyledi. Anketler yapıldı. Kararsızlar dağıtıldı. Herkes sonucun ne olacağını bekliyor. Ben daha öne görüşümü yazmıştım.

Erdoğan, oyları alarak ya da çalarak EVET çıkarmak için her şeyi yapacaktır. Buna rağmen EVET çıkmazsa  –tüm engellemelere rağmen eğer oyların çalınması önlenebilirse EVET çıkma ihtimali çok düşük- Erdoğan kaos stratejisini devreye sokacaktır. Çünkü bu referandum doğrudan Erdoğan’ın güvenoyu referandumu ve tüm gücüyle, hatta devlet gücüyle çalışmasına rağmen HAYIR çıkarsa onurlu her insan gibi Erdoğan’ın da istifa etmesi beklenir.

Sonucu bekleyip görecğiz. Ama benim bu referanduma dair başka bir gözlemim var. İlk defa gözlemlediğim bu siyasi durumu sizlere de aktarmak istiyorum.

Uzun süredir çevremde kiminle konuşsam “15 Temmuz çakma darbesinden sonra her muhafazakar köyden en az bir kaç kişi tutuklandı. KHK ile işinden atılanların oldukça fazla. Muhafazakar köylerde ilk defa Erdoğan’a büyük tepki var” gözlemini destekleyici şeyler söylüyorlar.

Bu gözlemime en son Şaban Dişli’nin köylülerle yaşadığı diyalogda şahit olduk.  Dişki tezlerini anlattıktan sonra köylüleri ikna ettiğini sanıp “EVET diyecek misiniz” diye sorduğunda köylülerin hep bir ağızdan HAYIR dediğini duyduk.

Alsında bu HAYIR cevabı son zamanlarda her köyle duyulan cevaplardan. Bunun nedeni ekonomik, siyasi, veya ideolojik değil. Doğrudan “Cemaat faktörü.”

Bu yazıyı okuyan herkes kendi köyüne (kasaba veya ilçe demiyorum) dönüp bir baksın. Eğer kendi köyünden KHK’dan ya da tutuklamalardan etkinenmeyen varsa ya köy dindar muhafazakar bir köy değildir, alevi, Ermeni vs. köyüdür, ya da köyden okuyup memur esnaf iş adamı olan kimse yoktur.  Bu konuda oldukça iddialıyım.  “Böyle bir durum yok” diyen okuyucular bildirirse gözlemimi yeniden gözden geçiririm.

Anadolunun muhafazakar köyleriyle halen ilişkisi olan kiminle konuşsam aynı şeyi söylüyor. “Biz çocuklarımızı bin bir emekle okudup memur yaptık, Erdoğan geldi hepsini işinden attı yerine Alevileri doldurdu.”

“Neden Alevilere suç atıyorsunuz, Aleviler Erdoğan’ın en büyük mağduru” diye itiraz ettiğimde cevapları şu: “Köylü olup da Cemaatein evinde, yurdunda, dershanesinde kalmayan kim var? Bir tek Aleviler vermedi çocuklarını Cemaat kurumlarına. Onun dışında hangi Sünni dindar köye gitsen okuyan her iki kişiden biri Cemaat kurumundan geçti. Erdoğan bizim çocuklarımızı attı. Geriye kim kaldı? Alevilerin çocukları doldurdu oraları. Ordudan atılanların yerine geçenlere bak. Erdoğan kendi demiyomuydu bunlar Ergenekoncu Balyozcu diye.” Bildikleri tanıdıkları Alevi köyleri işaret edip “Bak falanca köyden memur olan kim varsa şimdi hepsi kritik yerlerde. Bizim çocukar bir ekmeğe muhtaç” cevabını veriyorlar.

Sünni muhafazakar köylerden okuyup, şimdi KHK ile işsiz kalan memurlar bu görüşe daha sofistike yaklaşıyor. “Erdoğan Ergekenkon ile anlaştıktan sonra çevresindekiler hep Ergenekoncu. Yiğit Bulut’a bak. Perinçek’in akrabası değil mi? Ergenekoncular Erdoğan’ın etrafını sardıktan sonra bizim önümüzü kesti Alevilerin dinsizlerin önünü açıyorlar. Cemaat kavgası diye okuduğun kavga aslında bu kavga” diye özetliyorlar itirazını.

Köylülerin dünyası ilginçtir. İçinden çıkmayan bilmez. Dünyayı kendi köyleri ve çevresinden ibaret sanarlar. Aslında Erdoğan’ın en büyük mağdurlarının Aleviler olduğunu göremezler. Onlar kendi köylüleri Cemaatçi diye kurumlardan atılırken Alevilerin atılmamasını bu şekilde okuyorlar. Bir de dünyayı Alevi veya Sünni kimliklerinden ibaret sanıyorlar. Dolayısıyla Erdoğan’ı Alevilerin önünü açmakla suçluyorlar.

Ben bizzat bilip yaşadığım gözlemlerime dayanarak söyleyebilirim ki, Erdoğan’ın en büyük mağduru halen Alevilerdir. Elinden gelse Aleviler’e etnik temizik uygular.

Ancak bu gerçek sünni köylerdeki algıyı değiştirmiyor. Bu yüzden Erdoğan’a sadece bin bela okuttukları çocuklarının memuriyetten atılmasından dolayı kızmıyorlar. Aynı zamanda onların yerine Alevileri doldurduğunu düşündükleri için kızıyorlar.

İster gerçek olsun ister algı, bu görüşün Erdoğan’a bir faturası olacak. Önümüzdeki referandumda Erdoğan en büyük kayıbı kırsalda yaşayacak.

Maalesef CHP veya Muhaliflerin özellikle sünni köylerde esamesi okunmadığı için, sandık görevlileri de olmaz genelde. Bu nedenle ne kadar hezimet yaşarsa yaşasın en kolay oy çalma mekanı da yine muhafazakar köylerdir. Eğer sandıklara sahip çıkılabilirse şunu net olarak göreceğiz: Erdoğan’ın kırsaldaki oyları bir daha gelmeyecek şekilde düşecek…

Bu muhafazakar siyaset için yeni bir dalganın da işareti aynı zamanda. Muhalif partiler FETÖ diye tutturup Erdoğan’ın değirmenine suy taşıyacağına, KHK ve tutuklamalar nedeniyle, gerçekten canı yanan kırsaldaki insanlara ulaşabilirlerse, hele bunu Alevilerin ve Kürtlerin şimdiye kadar çektiği acıya bir empati merdiveni yapıp, o acıların kaynadağına gidebilir, onları bir kez daha yaşanmamak üzere, toprağa gömecek siyaset üretebilirse, Türkiye’nin önünde güzel günler var demektir…

Çok şey mi istedim muhaliflerden?

Emre Uslu

 

 

 

 

 

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...