Türkiye erken seçime gidiyor. Erdoğan kazanamadığı için 80 milyon bir kez daha sandık başına gidecek. Bu seçinin öncekinden farkı şu: Hem muhalefet hem de AKP argümanlarını tüketti.

Muhalefet 7 haziran seçiminin merkezine Ak Saray’ın lüks ve şatafatını koymuş etkili bir kampanya yürütmüştü. Erdoğan ve ailesi üzerinden yürütülen kampanya nedeniyle ilk defa toplum kesimleri Erdoğan ailesini sorgulamaya başlamıştı.

Erken seçimde muhalefetin durumu hiç olay değil. Yeniden umut veren kampanyalar yapacak yeniden toplumu mobilize edecek bir dil geliştirmek zorunda.

Erken seçimde en kritik rol Gülen Cemaatine düşecek. Eğer AKP yeniden tek başına iktidar olursa Gülen cemaatini gaz odalarına göndermeyi bile göze alabilecek delilikte bir AKP kitlesi oluşmuş durumda. Dünya konjonktürü gereği tek başına iktidar olan bir AKP Cemaat üyelerini gaz odalarına gönderemese de Cemaate yakın kim varsa herkesin iflahını keseceği malum.

Güneydoğu’da terörü bile hiçe sayıp okul bastıracak kadar gözü dönmüş bir AKP’nin seçimden tek başına çıkması ihtimali Cemaat için korkunç bir cadı avı sürecinin son adımı olacaktır. Şimdiye kadar görüp yaşadıklarının on katı fazla hukuksuzluk ve zulümle karşılaşacaklar. O zaman, AKP tek başına yeniden iktidar olduğu için, Cemaatçilere sahip çıkan tek tük sesler de kesilmiş olacağından, Türkiye onları için tam bir sessiz kabus ülkesine dönüşecek. Onlar bağıracak ama kimse seslerini duymayacak. Vicdanlar körelecek. Cemaat üyeleri soykırıma tabi tutulsa Türkiye’den ses çıkmayacak. Şimdiye kadar olan sessizlik bunun işareti zaten. Bu nedenle önümüzdeki seçim en fazla Gülen cemaati mensuplarını ilgilendiriyor.

Bu nedenle Cemaat bu seçimlerde 2010 Referandumundan bile fazla çalışmalı. Bu cemaat için bir ölüm kalım savaşı. 8 Haziran’da ne kadar rahatladıklarını bir kez daha hatırlayıp, seçim tarihi ilan edildiği günden itibaren hiç durmadan çalışmalılar.

Peki Cemaat nasıl çalışmalı ne anlatmalı?

Öncelikle Cemaatin en büyük handikabı bir partiyi açıktan destekleyememe handikabı. Cemaat toplumun her kesimine eşit mesafede durmaya çalıştığı için eğer bir partiye açıktan destek verirse diğer parti tabanını karşısına almış oluyor. Geçen 12 yılda AKP’ye verdikleri açık destek nedeniyle MHP ve CHP tabanını karşılarına aldılar ve bugün onun bedelini ödüyorlar.

Erken seçimde, diğer seçimlerden farklı olarak, Cemaatin anlatabileceği, toplumun özellikle muhafazakar kesimlerine söyleyeceği yeni hikayeleri birikti. Cemaat bu hikayeleri anlatmalı.

1) Çözüm sürecinde AKP’nin insanları nasıl aldattığını, Cemaati nasıl suçlu ilan ettiğini, barış karşıtı ilan ettiğini, gelinen noktada nasıl döndüğünü, dün “analar ağlamasın” diyen AKP’lilerin milletin anasını ağlattığını anlatsın. Bu argümanın toplumun her kesiminden alıcısı var. AKP tabanı dahil olmak üzere çözüm sürecindeki adanmışlığı kimse kabul etmiyor. AKP ya adam gibi çözüm sürecine dönsün, ya da çıkıp ey Kürtler ve Türkler biz sizi aldattık deyip özür dilesin. Cemaatin taban çalışmasıyla başlatacağı böylesi bir faaliyet AKP’den en az 3 puan oy götürebilir.

2) İslamcı camiada ve muhafazakar kesimde şu günlerde alttan alta en çok tartışılan bir konu var. İslamcı dava şuurunun kalmadığını, artık AKP’ye Rasim Ozan gibi, Yiğit Bulut gibi menfaat şebekelerinin dolduğunu konuşan yazan, bir kesim var. Tabanda AKP’ye yönelik bu noktada büyük bir homurtu var. Özellikle son milletvekili tercihleri de göz önünde bulundurularak, AKP tabanına AKP’nin nasıl dönüştüğü tek tek anlatılabilir. Dava şuuru diye yola çıkan AKP’yi Cemaatin de desteklediği, ancak artık AKP’li yazarların bile partideki dava şuurunun yok olduğunu yazdığını anlatabilir. Havuz medyasında çıkan bu yönlü eleştiriler toplumun en ücra köşelerine kadar ulaştırılıp, AKP’nin bir kez daha kazanması durumunda bu şuurdan iyice uzaklaşacağı anlatılabilir.

3) Cemaat halk günleri düzenlemeli. Cemaatin en büyük avantajı yetişmiş kadroları. Ancak Türkiye’de kimse bunun farkında değil. Afrika’dan Uzakdoğu Asya’ya isterlerse insanları mobilize edip sağlık taramaları yapıyorlar. Oysa Türkiye merkezli cemaatin Türkiye’nin dar gelirli kesimlerine karşı geliştirdiği bir sosyal hizmet anlayışı yaygın olarak görülmedi. Türkiye’de cemaatin dokunduğu kesimler zeki öğrencilerin ötesine geçemedi. Bu nedenle Cemaat artık yeni bir paradigmaya geçmeli ve yetişmiş insan kitlesini mobilize ederek dar gelirli kesimlere dokunacak halk günleri projeleri ile halka inmeli. Örneğin Cemaatin binlerce doktoru var. Bu doktorlar iki haftada bir gününü halkı sağlığı taraması için ayırsa binlerce insana ulaşabilirler. Yine cemaatin binlerce öğretmen kadrosu var. Bu öğretmenler haftada bir gününü halk günlerine ayırsalar yüzbinlerce öğrenciye ücretsiz ders anlatabilirler. Yine Cemaate yakın ziraat mühendisinden veterinerine hemen her kes haftada bir gün fedakarlık yapıp halk gününe başlasa, bir kaç ay içinde milyonlarca insana ulaşabilir. Böylece Cemaat hakkında bir paradigma kırılması yaşanacaktır. AKP Cemaatin halk günleri faaliyetini önlemeye çalışacağı için tamamen meşruiyetini yitirecektir.