Cemaat, Ergenekon ve Balyoz davaları gibi bir çok konuda önemli yanlışlar yaptı.

Bugün bu yanlışlarının bedelini ödüyor.

Kabul edelim ki, Cemaat hak etti bugün yaşadıklarını.

Zira, omurgasızlığın ve karaktersizliğin bu kadar prim yaptığı bir zamanda, doğrulardan ve haktan yana olarak, affedilmez bir suç işledi.

Ve bu suçunun bedelini ödemeliydi.

Artık bir özeleştiri yapması lazım.

Nasıl yanlışlar yaptığına hep birlikte bakalım:

Mesela, Camilere bomba konması planları yapılırken, içinde sahtekar ve ruhsuz insanların da olduğu o camilerin korunması adına, bu planları yapanları tespit eden namuslu vatanseverlere sahip çıkmamalı, bu bilgileri sümenaltı etmeliydi.

Camileri ve müdavimlerini korumak sana mı kaldı ey Cemaat?

Ya da , el bombası tutma cezası vererek dört askerin ölmesine sebep olan komutanı haber yapmamalıydı, gündeme bile getirmemeliydi. Kana susamış bunca yöneticinin olduğu ülkemde, anasının, vatan borcunu ödesin diye yolladığı fidanların, bir psikopatın iki dudağı arasında ölüp gitmesine ses çıkarmamalı, bu konuyu deşmemeli, üzerine gitmemeliydi.

Sana ne ey Cemaat! “Çalıyor ama çalışıyor” diyenlerin taptaze umutlarını heba edenlerin suçlarını ne diye ortaya saçıp döküyorsun?

Hak ettin hapse atılmayı, hak ettin penceresi bile olmayan tuvaletlerde yatırılmayı, hak ettin kola kapağında yemek yemeyi, hak ettin Ramazan’da iftarını açacak suyun bile çok görülmesini.

Veya, “toparlama yok, tepeleme var” diyenlerin alçakça planlarına göz yummalı ve haberini dahi yapmamalıydın.

Sana mı kaldıydı, tepelenmeye ve hakir görülmeye meraklı ve teşne olan insanları korumak?

Hak ettin hapisleri, hak ettin zulümleri.

Bir başka örnek: Ülkenin askeri sırlarını çalan kişilere ait bilgi ve belgeleri amirlerine hiç vermemeli, savcılara iletmemeli, o hainlere de göz yummalıydın. Sen de onlar gibi keyfine bakmalı, gerisini düşünmemeliydin.

Sana mı kalmıştı vatanın bütünlüğü? Sana mı kalmıştı ülkenin çıkarları? Sana mı kalmıştı Ordunun güçlü olması?

Hak ettin casus ilan edilmeyi. Hak ettin hain diye yaftalanmayı.

Veyahut, askeri vesayete karşı çıkmamalıydın. Halkın seçtiklerinin değil, yerleşik derin devletin ülkeyi kontrol etmesine göz yummalıydın.

Senin üzerine vazife miydi, bu kadar güdülmeye meraklı, kendini ezeni seven, celladına aşık olmuş bir milleti bu halden kurtarmak?

Hak ettin ezilmeyi, baskıları, haksızlıkları ve işkenceleri!

Yine, “falan davaların savcısıyım” diyen amirlerinin emirlerine uymamalıydın. Eskiler gibi, susmalıydın muhtıralara, korkmalı ve kaçmalıydın. Yasal üstlerinin emirlerini değil, kendi çıkarlarını düşünmeliydin.

Bir tek sana mı kalmıştı; omurgasız idarecilerin, dün “savcısıyım” deyip bugün “aldatıldık” diyen döneklerin koltuğunu muhafaza etmek, onlarla uyumlu çalışmak adına kelle koltukta mücadele etmek?

Hak ettin omurgasız ve karaktersiz döneklerin salyalarını, hak ettin “bağırsakları temizliyoruz” diyenlerin bu gün o pislikleri, kendi pisliklerini aklamak için yalayan midesizlerin eliyle zulüm görmeyi.

Hem mesela, cemaatlerin kökünü kazımayı hedef edinenlerin, dine ve dindara düşmanlığı bir hayat felsefesi haline getirenlerin, halka mürteci deyip onların inançlarını yaşamalarına izin vermeyen, giyip kuşandıklarına kadar müdahaleci olanların oyunları bozmamalıydın. Cemaatleri korumamalı, dine ve dindara sahip çıkmamalıydın.

Sana mı kalmıştı ey Cemaat, yaşadığın bu süreçle ne mal oldukları ortaya çıkan, kimi bir yurda, kimi bir okula, kimi paraya, kimi makama kul olmuş dindar görünümlü sahtekarları koruma işi?

Sana mı kalmıştı, ahlaksızlığı ahlak bilmiş, dini sadece şeklen benimsemiş, çocuk tecavüzüne siyaset namına göz yummuş, üstüne bir de tecavüzcülere sahip çıkmış, mut’a kılıfıyla zinayı haram olmaktan çıkarmış, dili Allah’a kulluktan bahsederken, kula, makama, kadına, zevke, sefaya, yata, villaya, saraya kul olmuş sahtekar dindarlara karşı, samimi cemaat mensuplarını müdafaa etmek?

Hak ettin herkesin biat ettiği ahlaksız zihniyet tarafından mürted ilan edilmeyi.

Hak ettin sahtekar din adamlarının arasında, içi boş din alimi ve dinsiz cemaat ilan edilmeyi.

Hak ettin paraya kul olmuş sahtekar hocaların fetvalarıyla öldürülmeyi, mallarına el konulmayı.

Demokrasi, insan hakları, özgürlük, birlikte yaşama, hoşgörü, diyalog, insanlık, erdem gibi, bu halk nezdinde bir kıymeti olmayan değerler için mücadele etmemeliydin.

Ülkeye daha fazla demokrasi ve adalet, daha fazla huzur ve kardeşlik, daha güzel bir gelecek gelmesi için çaba göstermemeliydin.

Bu değerler için okullar açmamalı, faziletli insan yetiştirmemeliydin.

Sana mı kalmıştı padişahlık ve tek adamlık meraklısı bu halka demokrasinin faziletini anlatmak?

Sana mı kalmıştı adaletsizliğe bu kadar meraklı bu millete kuvvetin hakta olduğu bilincini kazandırmak?

Sana mı kalmıştı kaostan rahatsız olmayan ülkeye huzur gelmesini istemek?

Sana mı kalmıştı  kin ve düşmanlığa bu kadar meraklı olduğu anlaşılan halka kardeşliği tattırmak?

Sana mı kalmıştı ezikliği bu kadar içselleştirmiş bir milleti büyük ülke olabileceğine ikna etmek?

Hak ettin ülkenden kovulmayı.

Hak ettin düşman ilan edilmeyi.

Hak ettin rahatından olmayı.

Hele, Doğu’da yaşayan insanlara hiç sahip çıkmamalıydın.

Bırakmalıydın Kürt neslini kendi haline, eğitmemeli, yavrularının ellerinden tutmamalıydın. Bırakmalıydın ki dağa çıksın, azgın birer terörist olsunlar.

Sana mı kalmıştı hiç kimsenin gitmek istemediği yerlere gidip okullar açmak?

Sana mı kalmıştı Kürt çocuklarını eğitmek ve cehaletten kurtarmak?

Sana mı kalmıştı ülkeyi bölmeye çalışan PKK ve benzeri terör örgütlerine karşı eğitim meşalesi ile mücadele etmek?

Sana mı kalmıştı Kürt-Türk kardeşliğini yeniden inşa etmek?

Hak ettin bölücü ilan edilmeyi.

Hak ettin terörist ilan diye damgalanmayı.

Hak ettin dün teröristle aynı yatakta olanlar tarafından hedef tahtasına konulmayı.

….

Evet, Cemaat, Ergenekon ve benzeri şer odaklarıyla mücadele konusunda bir özeleştiri yapmalı.

Ve bu kadar ruhsuz, vurdumduymaz, kör ve sağır, dindarlığı şekilci, ahlakı temelsiz insanların olduğu bu güzel ülkeyi kurtarma ve düzeltme adına kendisini bu kadar sorumlu ve görevli hissetmemeliydi.

Bırakmalıydı kendi haline.

Kendisi de omurgasız, dönek, biatçı, çıkarcı, sahtekar ve ahlaksız bir cemaat olmalıydı.

Rüzgar nereden eser ise o tarafa yamulmalıydı.

Dilsiz şeytan olup, keyfine bakmalıydı.

Madem yapmadın bunları.

Bu dayağı hak ettin ey Cemaat.

Ağlamaya, sızlamaya hiç hakkın yok.

Bunu sen istedin.

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...