Bülent Keneş yeni adresi Yeni Hayat gazetesinde  yazmaya başladı. İşte ilk yazısı:

Vira Bismillah!

Hayatın en büyük çelişkilerinden, kaderin garip cilvelerinden biri de “edebi edepsizlerden öğrenmek” olmalı. Olumsuzluklardan müspet sonuçlar çıkarmayı becerebilme yetisine işaret eden bu önerme, biraz da felsefe edebiyatının arka sokaklarındaki “yenilmiş kazıklarının bileşkesi” olarak tarif edilen “tecrübe”yi de çağrıştırır. Gönül isterdi ki ortak normları şekillendiren edep ve ahlak ilkeleri yüzyılların birikimi olan insanlık tecrübesine dayalı olsun. Her nesil hâlihazırda yüzlerce kez tecrübe edilmiş değer ve erdemleri bir kez de kendisi tecrübe edip ağır bedellerle yeniden öğrenmek zorunda kalmasın.

Mevzu “edepsizlerden öğrenilen edep”ten açılmışken Dostoyevski’nin başyapıtı “Suç ve Ceza”daki menfaatçi, ayartıcı, çapkın, bitirim bir edepsiz karakter olan Svidrigaylov’a söylettiği tecrübenin de zamanlar üstü acı bir gerçekliğe işaret ettiğini söyleyebiliriz. Özellikle zengin veya güzel kadınları baştan çıkarmakta mahirleşmiş bir karakter olan Svidrigaylov, başkarakter Raskolnikov’a şöyle der: “Dünyada açık yüreklilikten zor ve övmeden kolay bir şey yoktur. Açık yüreklilikte yüzde bir değerinde bile olsa bir nota falsolu oldu mu uyumsuzluk hemen fark edilir; övmede ise baştan sona bütün notalar falsolu bile olsa yine de kulağa hoş gelir, zevkle dinlenir. Övgü ne kadar kaba olursa olsun, yine de en azından yarısı, övülene gerçek gibi gelir ve toplumun her katmanında bu böyledir.”

Svidrigaylov övgü karşısında mum gibi eriyenlere dair “toplumun her katmanı” diyerek bu illete düçar insanlar arasında herhangi bir ayrıma gerek duymaz. Onun “övgü” dediği şeye biz bugün sıklıkla karşılaştığımız şekliyle yardakçılık, dalkavukluk, yalakalık ve şakşakçılık gibi, şahsen zayıf diyemeyeceğim, düşük karakterlerde yuvalanmış ahlaken necis ve kerih tavırları da ekleyebiliriz. Üstelik bunların sadece muktedirlere matuf olmadığını, halk dalkavukluğu, menfaat avcılığı, “maslahat” madrabazlığı gibi marifetler(!) ve şöhret budalalığı gibi marazlarla toplumun her katmanını hedef alabildiğini söyleyebiliriz.

Toplumun tüm dini, milli, tarihi ve ahlaki değerlerini azman birer fare gibi iştihayla kemiren dalkavukluk marazını, bugün, başımızı çevirdiğimiz her yerde görebiliyoruz. Üstelik bu fecaat, sadece, sırf bu amaçla oluşturulmuş “havuz medyası”nın müptezel müsveddeleri ve kirli ekranları, sivil toplum örgütü kamuflajlı GONGO’lar, beş para etmez ruhlarını ucuzluk pazarında Mefistotaleslere satmış Faustlara dönüşen sözde aydınlara has bir durum da değil. Menfaatleri için şekilden şekile girmekten utanmayan, gazete sayfalarını ve bahşedilmiş köşelerini mazlumları hedef alan yalan ve iftiralarla, muktedirlere ise övgülerle boyayan bu karakter cüruflarının yanı sıra şu ya da bu korkularından dolayı benzer hallere düşenlerin sayısı da az değil.

Allah muhafaza, bunlardan biri olmak şöyle dursun sığındıkları o güzelim, “Söylediğin hep doğru olsun ama her doğru her yerde söylenmez.” ilkesini bile maslahatçılığa kurban edenlerden olmadan; hakikate sadakati bir bayrak gibi yücelterek, “Hakkın hatırı alidir.” sözünü bir iman gibi kuşanıp gözünü budaktan esirgemeden; ne muktedir şakşakçılığı, ne menfaat avcılığı, ne de halk dalkavukluğunun kirli sokaklarına sapmadan; rengine, diline, ırkına, yaşam tarzına, dini ve siyasi tercihine bakmaksızın mazlumun yanında saf alıp, hakkı heder edilmişler arasında ayrım yapmadan, hesapsız ve müdanasız yükselen izzetli bir ses olmak varken, mezelletlere düşmeye gönüllü olmak hakikaten anlaşılır gibi değil.

Olaylar karşısında ahlaki, tutarlı ve ilkeli tavır almaktan başka seçeneği olamayacak bir entelektüel olma yolunda mütevazı bir nüve taşıması gereken her gazeteci ve yazar gibi hayatım boyunca tavrımı hep Svidrigaylov’un “zor” dediği açık yüreklilikten yana koymaya gayret ettim. Velev ki dokuz köyden kovulmak pahasına olsun görebildiğim doğruları söylemekten çekinmedim. Şimdi inşallah umut dolu adil bir gelecek için bir Yeni Hayat’ı kurgularken de tespitlerimi ve önerilerimi sözümü hiç esirgemeden aynı şekilde dile getirme niyetindeyim.

Vira Bismillah!.

Yeni Hayat